Category Archives: Fıkra

Cin

Yeni evli çift balayı zamanında golf oynamaya karar verirler. Otellerindeki golf sahasına inip golf oynamaya başlarlar. Adam topa bir vurur, top çalılıkların arasında kaybolurken bir şeylerin kırıldığını gösteren bir ses gelir… Sesi takip eden çift topun harabe bir kulübenin camını kırdığını anlarlar. İçeri girdiklerinde iri kıyım bir adam koltukta oturmaktadır. Çift üzgün bir vaziyette:

  • Kusura bakmayın beyefendi bilerek olmadı, çok özür dileriz; zararınızı ödemeye de razıyız

diyerek af dilerler. Bunu gören adam:

  • Hayır hayır, esas ben size çok teşekkür ederim. Ben bir cinim ve 300 yıldır bu lambadaydım.. Topunuz lambayı kırarak benim serbest kalmama neden oldu.. Bu yüzden ne isterseniz yapacağım.. İkinizinde birer hakkı var

der. Kadın:

  • Benim içinde hizmetçileri olan kapısında son model arabalar duran bir villam olsun

der. Cin:

  • İsteğiniz yerine getirildi bayan

der. Adam ise düşünür.. Ev var araba var.. Ben de 1 milyon dolar isteyeyim diyerek hemen söze girişir:

  • Ben de hesabımda 1 milyon dolar istiyorum.
  • Beyefendi sizin de isteğiniz yerine getirildi. Fakat benim de bir isteğim var. Biliyorsunuz 300 senedir bir lambada kapalıyım ve canım acaip kadın çekiyor. Bu isteklerinizin karşısında ben de hanımınızla beraber olmak istiyorum

der. Adam bu istek karşısında sinirlense de cinin yaptıklarından dolayı biraz yumuşar ve onun bir cin olduğunu göz önüne alıp bir daha karşılarına çıkmayacağını düşününce karısına bakar. Karısı da yakışıklı cinle bir beraberliğin zararlı olmayacağını düşünüp kabul eder. Kadınla cin arka odada işlerini bitirirler. Kadın giyinirken cin uzandığı yerden sorar:

  • Hanımefendi kocanız kaç yaşında?
  • 35, nolduki?
  • Hiiç bu yaşa gelmiş hala cinlere inanıyor.

Ölmüş Eşek Deyip Geçme…

Billy Teksas\’ta bir çiftçiden 100$ \’a bir eşek satın alır. Ertesi sabah kamyoneti ile eşeğini teslim alacakken aksiliğe bak ki, çiftçi ona kötü bir haberi verir:

  • Yaa sorma evladım, senin eşek dün gece mefta..
  • O zaman paramı ver geri!
  • Veriim de oğlum, ben o parayla senden sonra çatıcıya borcumu ödedim…
  • O zaman eşeğin leşini alayım!
  • Leşini?!. N\’apcan eşeğin leşini olum?
  • Piyangoya koycam…
  • Hadi leyn! Beni mi inceye alıyon şimdi?
  • Koyarım ben! Kimseye ölü olduğunu söylemiycem ki…

Aradan bir ay geçtikten sonra karşılaşmışlar pazarda…

  • Evlat, n\’oldu ölü eşek işi?
  • Haa… Ohooo, onu koydum piyangoya dediydim ya sana.
  • Eeeee?!.
  • Eeesi 500 tane bilet sattım 2$ \’dan, 998$ koydum cebime.
  • Hadi be! E peki kimse seni şikayete kalkmadı mı?
  • Sadece eşeği kazanan… Ona da verdim 2$ \’ını geri, sustu.

Billy bugün Goldman Sachs \’ta çalışıyor.

Papazın Horozu

Rahibin kilise bahçesinde bir kümesi vardır. Bir gün horoz ortadan kaybolur. Horozu bulması, ya da yeni bir horoz alması gerek. Ayinden sonra cemaatine sorar:

  • Kimin horozu var?

Bütün erkekler ayağa kalkar..

  • Hayır onu demedim, horozu gören var mı?..

Bütün kadınlar ayağa kalkar..

  • Hayır efendim, yani ben başkalarının horozunu kim gördü demek istiyorum..

Kadınların yarısı ayağa kalkar.. Rahip iyice kızar..

  • Allah, Allah!.. Ne laf anlamaz insanlarsınız. Benim horozumu kim gördü yahu?..

Bütün rahibeler ayağa kalkar..

Roberto Rafsancani

Bizim Ahmet lokantada otururken içeri çok güzel bir hanım gelmiş, tek başına bir masaya oturmuş. Ahmet hemen hanımın yanına gitmiş, birlikte yemek yemeyi önermiş; sonra da masaya çökmüş.

Hanıma hemen sormuş:

  • Ne iş yapıyorsunuz?
  • Akademisyenim. Erkeklerin cinsel güçleri üzerine araştırma yapıyorum!

Ahmet bir iki yutkunmuş ama bozuntuya vermemiş:

  • Peki ne çıktı araştırmalarınızın sonucunda?
  • Aşağı yukarı iki yıl çalıştım… Sonunda gördüm ki, kadını en çok mutlu eden erkeklerin başında İtalyan\’lar geliyor…Sonra da İran\’lılar! Bu arada, benim adım Canan, sizin adınız nedir?

Ahmet hemen cevabı yapıştırmış:

  • Roberto Rafsancani!

Bitsin Bu Dava

Bektaşi\’nin birine konuk gelecekmiş. Bektaşi konuğu nasıl ağırlar… Elde yok, avuçta yok.. Mahçup olmak da istemiyor… Komşusu yahudi\’nin bir sürü keçisi var… Keçilerin birini çaktırmadan alıp kesiyor… Ama çaktırmadığını sanan kendisi… Yahudi, ağacın arkasından gözlermiş durumu… Diyor ki kendi kendine, \”şimdi kadıya gitsem, kadı müslüman, o müslüman, ben yahudi… Davayı kazanamam. Hadi kazandım, bektaşi\’nin nesi var ki, ondan alıp bana versin… Biz artık tanrı\’nın huzurunda hesaplaşırız… Yıllar geçiyor. Yahudi tanrı\’nın huzurunda davacı oluyor bektaşi\’den… Mahkeme kuruluyor..:

  • Tanrı: Sen Yahudi kulumun keçisini kesmişsin…
  • Bektaşi: Kesmedim…
  • Yahudi: Ben gözlerimle gördüm..
  • Bektaşi: Allahım… Bir mahkemede bir adam hem şahit, hem davacı olamaz.
  • Tanrı: Haklısın ama, ben her şeyi görürüm. Ben de gördüm, kestiğini…
  • Bektaşi: Allahım, aynı mahkemede, hem şahit, hem hakim olunmaz…
  • Tanrı: Gene haklısın, o zaman getirin keçiyi, ona soralım…
  • Bektaşi: Ne?!. Keçi burada mı?!. Ver onu o zaman bu yahudi\’ye, bitsin bu dava…

Arada \”R\” Var

Tabura yeni bir komutan gelmiş ve askerleri toplayarak bir konuşma yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan başlamış konuşmaya:

  • Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım Ahmet, soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada R var. Sakın ola diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem!

Askerler dağılmışlar ve herkes \”arada R var, arada R var\” diye içinden ezbere koyulmuş. Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda solda gördüğü askere soruyormuş:

  • Sen…
  • Emredin komutanım!
  • Soyadım ne benim?!
  • Kırç komutanım.
  • Aferin! İşinin başına!

Komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse şaşırmıyormuş. Laz ise bu konuda çok sancılıymış. Ya birgün piyango kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş.

Nihayet birgün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüş ve Laz\’ı işaret ederek:

  • Sen! Soyadım ne benim?!

Laz heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş. Yaprak gibi sallanmaya başlamış. Komutan gayet sinirli:

  • Sana söylüyorum, cevap ver, asabımı bozma!

Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Laz\’in başı belaya girecek hemen fısıldamış:

  • Arada R var, arada R var…

Bunun üzerine Laz cevap vermiş:

  • Gört!..

Şakacı Patron

Adamın biri gazetede gördüğü seçkin bir şirketin iş ilanına başvurur ve kısa bir süre sonra da görüşmeye çağırılır.

Görüşme olumlu geçer ve prensipte anlaşıldıktan sonra çalışma koşullarına gelindiğinde müstakbel patronuyla aralarındaki konuşma şöyle gelişir.

  • Beyefendi bilmeniz gereken bir mevzu var ki, ben 5 bin dolardan aşağı bir ücretle çalışmam.
  • Aman efendim dert ettiğiniz şeye bakın. Biz zaten 7\’500 dolardan aşağı maaş vermiyoruz kimseye..
  • Harika! ancak bir mevzu daha var ki bana tahsis edeceğiniz araba iyi bir araba olmalı üstelik son model.. Zira başka türlü çalışamam..
  • Hah hah haa hiç merak etmeyin biz zaten bütün Çalışanlarımıza jip veriyoruz.üstelik Chrysler..

Adam gittikçe hem sevinmeye hem de endişelenmeye başlar, ama böyle bir fırsatta ele geçmez deyip devam eder konuşmasını sürdürmeye..

  • Peki yalnız çalıştığım ortam stresli olursa ben verimli olamam.. Bu nedenle sadece benim için çalışacak bir hizmetli ve bir de özel asistan ile yardımcı istiyorum..

Müstakbel patron aynı rahatlıkla cevap verir..:

  • Bu konuyu da düşünmeyin efendim zaten şirketimizin bir reviri bu revirde istihdam edilmiş her bir çalışan için özel hizmet verecek masözlerimiz var…

Adam artık iyice afallamıştır ve dayanamayıp sorar:

  • Şaka yapıyorsunuz herhalde?!

Patron cevap verir:

  • Ama önce siz başlattınız..

$9.50

New York\’ta bir bankanın önünde son model Rolls Royce otomobilinden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi. Görevli onu, müşteri temsilcisine götürdü. Adam, çok acele bir iş için Avrupa\’ya gitmek zorunda olduğunu ve bu nedenle bir hafta vadeli beş bin dolar krediye gereksinim duyduğunu söyledi. Müşteri temsilcisi kısa bir araştırma yaptıktan sonra:

  • Ticari ve mali sicilinizi inceledik. Bu krediyi almanız için bir engeliniz yok. Fakat bir konuyu belirtmeliyiz. Bizim bankamızla daha önce hiç çalışmamışsınız. Banka olarak sizi resmen tanımıyoruz. Bu nedenle, söz konusu krediyi verebilmemiz için karşılığında sizden bir teminat almak zorundayız.

Adam cebinden Rolls Royce\’un anahtarını çıkardı, bankanın müşteri temsilcisine uzattı:

  • Çok acelem var, uçağa yetişeceğim. Kapıdaki Rolls Royce\’umu teminat olarak alabilirsiniz.

Kredi işlemleri çok hızlı bir bicimde tamamlandı. Banka Rolls Royce otomobili bankanın garajına çektiler, adama da beş bin dolar krediyi verdiler. Müşteri temsilcisi, kişisel merakını gidermek için bir hafta boyunca özel bir araştırma yaptı ve bankalarının bu yeni müşterisinin çok büyük bir iş adamı ve çok büyük bir servet sahibi olduğunu öğrendi. Bir hafta sonra adam yeniden gelip, borcunun anaparası beş bin dolarla, bir haftalık faizi dokuz buçuk doları ödedikten sonra, müşteri temsilcisi bir türlü yenemediği merakının dürtüsüyle sordu:

  • Sizin çok büyük bir iş adamı ve çok büyük bir servetin sahibi olduğunuzu öğrendim. Yalnızca kişisel merakımdan soruyorum. Lütfen söyler misiniz, sizin için çok küçük bir miktar olan beş bin dolarlık krediye neden gereksinim duydunuz?

Adam hafifçe gülümsedi:

  • Siz de bana lütfen söyler misiniz? Böyle lüks bir otomobili, New York\’ta hangi kapalı garaja, bir hafta boyunca dokuz buçuk dolara bırakabilirsiniz?

Not: Para kazanmak sadece çalışma ve hırsla olmaz, zeka da gerekir…

Crabby Wife

The day after his wife disappeared in a kayaking accident, an Anchorage man answered his door to find two grim-faced Alaska State Troopers.

\”We\’re sorry Mr. Wilkens, but we have some information about your wife,\” said one trooper…

\”Tell me! Did you find her?\” Wilkens shouted.

The troopers looked at each other.

One said, \”We have some bad news, some good news, and some really great news. Which do you want to hear first?\”

Fearing the worst, an ashen Mr. Wilkens said, \”Give me the bad news first.\”

The trooper said, \”I\’m sorry to tell you, sir, but this morning we found your wife\’s body in Kachemak Bay.\”

\”Oh my God!\” exclaimed Wilkens. Swallowing hard, he asked, \”What\’s the good news?\”

The trooper continued, \”When we pulled her up, she had 12 twenty-five pound king crabs and 6 good-size Dungeness crabs clinging to her and we feel you are entitled to a share in the catch.\”

Stunned, ! Mr. Wilkens demanded, \”If that\’s the good news, what\’s the great news?\”

The trooper said, \”We\’re going to pull her up again tomorrow.\”

Genelev

Küçük kasabanın birinde, bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, arazisi üzerine bir genelev inşa etmeye başlamış. İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler, ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar. Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu genelev için hergün beddua etmekten öteye geçememiş. İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala, her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olmuş. Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler, ancak genelev sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddası ile camiye karşı tazminat davası açmış. Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler, Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler. Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde hakim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:

  • Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum.

demiş.

  • ….Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var. Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati!..