Pala, sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş… Artık bir saplantı halini almış kraliçenin göğüslerine dokunmak… Tüm cesaretini toplayıp harem ağasına açılmış:
- Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin.
Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı-büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korseye iyice sürmüş.
Sultan çıplak tenine korseyi takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış.
Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek… Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha:
- Saray hizmetkârlarından Pala, derdinize derman olabilir. Onun salyası, her şeye iyi geliyor. Tek çare, Pala\’nın dili. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz.
Padişah tabi çaresiz, çağırmış Pala\’yı hareme. Pala bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş.
Ne var ki söz verdiği 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış ve:
- Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı.
Harem ağası öyle kızmış ki, ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş… Sonra Pala\’yı çağırtmış:
- Padişahın kaşıntısı varmış, seni emretti!..
0 Comments.