\”Dünyanın en pahalı benzinini, dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı doğalgazını kullanan ülke… Nasıl olur da, Avrupa\’nın en ucuz ilacını kullanabilir?\” diye sormuştuk.
Netice… İlaç yok.
Adı üstünde, eczane.
Bi çekidüzen verdiler…
Cenaze!
Kanser ilacı, bulantı kesici…
99 liraydı, 22\’ye düştü, yok.
İnsülinler yok.
Astım ilaçları yok.
Diyaliz ilaçları yok.
Tansiyon ilaçları yok.
Kemik erimesi ilacı, 88 liraydı…
21\’e düştü, bravo ama, yok.
Eskiden \”Paran yoksa öl\” denirdi.
Şimdi paran olsa da, hikâye.
Sadece ölümcül ilaçlar değil, doğumcul ilaçlar da yok… Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmaya çalışan anne adaylarının kullanmak zorunda olduğu hormon mesela, kolaysa bul.
Piyasanın yüzde 80\’i yerli sanayinin elindeydi, kasıtlı politikalar sonucunda, yabancının eline geçti. İstediği fiyatı alamazsa, vermiyor. Niye versin?
Söyledik size; mahalledeki eczacı, arkadaştır, abladır, ağabeydir… El âlemin ilaç üreticisi babamızın oğlu mudur?
Markette satılacaktı ya hani…
Bana sorarsanız, \”tansiyon hapı yok mu\” diye soran vatandaşa, \”istersen deterjan vereyim\” demeli eczacılar! Kemik erimesine karşı, calgonit.
Özetle.
Ortopediste gideceğine, çıkıkçıya giden zihniyetin eseridir bu… Tıp Festivali\’ni Merkez Efendi Camii\’nde mesir macunu dağıtarak kutlayan kafadır.
Tam gün yasasıyla doktorları hallettikten sonra, diş hekimleriyle hemşirelere de bi reform patlattılar mı, tamamdır.
0 Comments.