Category Archives: Hiçbirşey - Page 17

GÜL: BOP İçinde ABD İle Birlikte Hareket Ediyoruz

\"\"Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye\’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek…

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, uzun süredir Türkiye\’nin rolü ve yaklaşımının tartışıldığı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) konusunda ilk kez bu kadar net konuştu ve ABD ile birlikte hareket ettiklerini, amaçlarının da İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek olduğunu söyledi. Gül, \”Özgürlük ve demokrasi olmasaydı, biz de iktidara gelemezdik\” dedi.

Vekillere brifing

AKP\’nin hafta sonunda yapılan Kızılcahamam Kampı\’nda \’Türkiye\’nin AB Süreci ve Dış politika\’ konusunda milletvekillerine brifing veren Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İran\’ın nükleer programı, BOP ve Kıbrıs sorunu konularında soruları yanıtladı.

İran ile ABD arasındaki krizin nasıl çözüleceğine ve olası bir savaş durumunun Türkiye\’yi nasıl etkileyeceğine ilişkin soru yöneltilince Gül, İran\’ın üyesi olduğu Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu sözleşmesi kapsamında nükleer enerjiyi silah olarak değil, barışçıl amaçlarla kullanmak zorunda olduğunu vurguladı.

Hazırlıklı olunmalı

Gül, buna karşın Türkiye\’nin olası bir müdahale durumunda hazırlıklı olması gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi: \”Irak\’taki sorunla ilgili dünyada farklı eğilimler mevcuttu. Ancak İran ile ilgili bölünmüşlük yok, genel bir duruş var. Biz İran\’ın nükleer programıyla ilgili olarak Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD ile birlikte hareket edeceğiz. Girişimlerimiz de sürecek. Ancak olumsuz bir tablo çıkarsa Türkiye, İran kapısını kapatmak zorunda kalacak. İran\’a müdahale en çok bizi zarara uğratır. İranlı yetkililerle üç-dört kez telefon görüşmesi yaptık. Şu anda, sorunu daha da tırmanmadan çözmek en çok bizim işimize gelir.\”

İktidar olamazdık

BOP\’u desteklediklerini ve projenin Türkiye\’nin dış politika hedef ve ilkelerine uyduğunu savunan Bakan Gül, İslam ülkelerinde demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin geliştirilmesini ve tüm İslam dünyasına yayılmasını amaçladıklarını kaydetti. İslam dünyasındaki özgürlüklerin önemine vurgu yapan Gül, \”Eğer Türkiye\’de özgürlük ve demokrasi olmasaydı biz de şu anda iktidar olamazdık. Bunların kıymetini hepimiz bilelim; ona göre davranalım\” mesajını verdi.

İsrail\’e eleştiri

Gül, Pakistan ve İsrail\’in nükleer enerjiyle uluslararası sözleşmeye taraf olmadığına ve ayak direttiklerine dikkat çekti. Türkiye\’nin BM ile işbirliği yaparak İran\’a karşı bir caydırıcı politika geliştirdiğini de kaydeden Gül, Rusya ile Türkiye\’nin çözüm için gerekli girişimi yaptığını söyledi.

ABD, İran\’a saldıramaz

İran\’a en yakın ülkenin Türkiye olduğuna işaret eden Bakan Gül, \”Oradaki her gelişme bizi de etkiler, Türkiye bundan zarar görür. Şu anda müdahale olacak ya da olmayacak diye bir şey de diyemem. Ancak benim görüşüm, ne ABD ne diğerleri İran\’la savaşı göze alabilir. Çünkü bu savaş Irak savaşından çok farklı olur. Zira İran Irak\’a benzemez\” dedi.

Türkiye\’nin resmi tezi

Türkiye\’nin Büyük Ortadoğu Projesi\’ne yaklaşımı genel olarak olumlu. BOP kapsamında Amerika\’ya destek veren, Yemen ve İtalya\’yla birlikte bazı sosyal projelerde eşbaşkanlık üstlenen Türkiye\’nin projeyle ilgili telkinlerinin başında ise \’hiçbir şekilde reformların dışarıdan empoze edilmemesi, iç dinamiklerin göz ardı edilmemesi, ülkeler arasındaki farklılıklara dikkat edilmesi, Türkiye\’nin model olarak sunulmaması\’ yer aldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök de BOP ile ilgili konularda yaptıkları açıklamalarda \’Türkiye\’nin hiçbir şekilde model ya da örnek ülke olarak sergilenmemesi gerektiğini\’ ABD\’li yetkililere her vesileyle iletmişti.

Kıbrıs\’ta sanık değiliz

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kızılcahamam\’daki toplantıda, Kıbrıs sorunu konusunda da değerlendirmeler yaptı. Bakan Gül, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti\’nde işbaşında bulunan iktidar ve cumhurbaşkanını halkın seçtiğini, bu nedenle de uyumlu çalışmak zorunda olduklarını söyledi. KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında yıllardır süren sorunun çözümü konusunda Türkiye\’nin artık sanık sandalyesinden kalktığını belirten Gül, \”Türkiye, başı dik bir çözüm tarafı olmuştur\” diye konuştu.

Gençleştirme çıkışı

Bakan Abdullah Gül\’ün, Dışişleri mensuplarına yönelik olarak AKP milletvekillerinden gelen bazı eleştiriler üzerine teşkilatta gençleştirmeye gidileceğini, bunun ilk adımlarının da atıldığını söylediği öğrenildi. Gül\’ün toplantıda, bu kapsamda başarılı genç diplomatların büyükelçi olmasının önünün açılacağı mesajını verdiği kaydedildi.

Büyük Ortadoğu Projesi nedir?

Amerika\’nın, 1960\’lı yıllardan bu yana zaman zaman gündeme getirdiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), 11 Eylül saldırılarının ardından yeniden işlevselleştirildi. Şimdiki adı Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) olan BOP, temel olarak, ABD ve tüm Batı için stratejik öneme sahip, dünya petrol rezervlerinin yüzde 64\’ünü içeren Ortadoğu\’da var olan, köktendinci akımların, terör örgütlerinin, kitle imha silahlarının, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yapan örgütlü suç şebekelerinin, ABD ve Batı çıkarlarına yönelik tehdit ürettiğine dayanıyor.

Projeye göre bölgede bu unsurların ortaya çıkmasının asıl nedeni, bölge halklarının içinde bulundukları olumsuz ekonomik ve sosyal koşullar ile bölgede varlığını sürdüren antidemokratik rejimler. Eğer, ekonomik ve sosyal koşullar düzeltilir ve bölgede demokrasiye geçiş sağlanırsa, yönetime katılım olanağı bulan ve refah düzeyi yükselen Ortadoğu halkları, Batı\’yı tehdit eden eylemlere destek vermeyecek, bölgedeki köktendinci akımlar gittikçe zayıflayıp, terör örgütleri çökecek ve ucuz petrolün Batı pazarlarına istikrarlı biçimde aktarılması güvence altına alınacak.

BOP\’un eylem alanı olarak resmen ilan edilen net sınırlar olmamasına rağmen ABD kaynaklarına göre 27 ülke ilk planda BOP çerçevesinde değerlendiriliyor. Bu ülkeler arasında, Afganistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin Özerk Yönetimi, Irak, İran, İsrail, Katar, Kuveyt, Komor Adaları, Lübnan, Libya, Mısır, Moritanya, Pakistan, Somali, Suudi Arabistan, Sudan, Suriye, Tunus, Türkiye, Umman, Ürdün ve Yemen bulunuyor.

Başbakan Cengiz ÇANDAR\’ı Tam 32 Kez Yalanladı

Pentagon\’a ilk giren Cengiz Çandar, yazısına şöyle başlamış: \”Tayyip Erdoğan\’ın Kemal Kılıçdaroğlu\’nun açtığı foseptik çukurunda vuruşmayı niçin kabul ettiğini bir türlü anlayamıyorum\”. (Referans Gazetesi, 17 Ağustos 2010)

Kral\’ın adamının foseptik esintili yazısı Kılıçdaroğlu\’na saldırılarla sürüyor; aklınca Erdoğan\’ı savunacak. Miting konuşmalarında Erdoğan\’ın BOP Eşbaşkanlığı\’na gönderme yapan Kılıçdaroğlu\’nı \”zırvalamakla\” suçluyor Çandar ve şu yalana sarılıyor:

\’BOP nedir?\’ diye sorsanız, Kılıçdaroğlu\’nun doğru cevap verebileceğini hiç sanmam. Tayyip Erdoğan, BOP\’un eşbaşkanı filan değildir. BOP diye bir örgüt, bir mekanizma yok ki, başkanı ya da eş başkanı olsun. Tayyip Erdoğan, Türkiye adına, İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte bir BM projesi olan \’Medeniyetler İttifakı\’nın eşbaşkanıdır, bunun ise BOP\’la hiçbir ilişkisi yoktur.

Çandar\’ın avukatlığa soyunması ve misyonundan büyük yalanlar söylemesi, Referandum\’da çıkacak \”hayır\” korkusundan… Biliyorlar ki, CHP ya da diğer partiler, yüzde 84\’ü ABD karşıtı olan bir Türkiye\’de, Erdoğan\’ı BOP Eşbaşkanlığı üzerinden kolayca mağlup ederler. Onun için \”villaydı, kömürdü, yemek kitabıydı\” gibi tartışmalar üzerinden karşılıklı referandum söylevlerinde bulunulmasını gönülden tercih ediyorlar…

\"\"Gelin bugün, Çandar\’ın misyonundan büyük yalanını, bizzat savunmanlığını yaptığı Erdoğan\’ın ağzından, tarih tarih yalanlayalım.

İşte Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı koltuğunda oturarak, ABD\’nin Büyük Ortadoğu Projesi\’ne eşbaşkanlık yapan Erdoğan\’ın kendi ağzından tam 32 yerde itirafı:

  1. KANAL D / TEKE TEK (16 Şubat 2004)
    \”Şu anda Amerika\’nın da \’Büyük Ortadoğu Projesi\’ var ya \’Genişletilmiş Ortadoğu\’, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım\”.
  2. ÇIRAĞAN SARAYI / ABD – TESEV ALMAN MARSHALL FONU TOPLANTISI (25 Haziran 2004)
    \”Üstlendiğimiz misyon gereği Ortadoğu ve Avrasya ülkelerine yöneleceği… Eşbaşkanıı olduğumuz genişletilmiş Ortadoğu Projesi için…\”
  3. YENİ ŞAFAK / İSTANBUL NATO ZİRVESİ ÖNCESİ (25 Haziran 2004)
    \”Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin buraya katılması… Eşbaşkanlar olarak Türkiye, İtalya, Yemen üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışacağız\”.
  4. İRAN / BASINA (28 Temmuz 2004)
    \”Demokratik ortak olarak Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içinde, bu projenin eşbaşkanları arasındayım\”.
  5. DAVOS / KLAUS SCHWAB\’LA SÖYLEİŞİ (28 Ocak 2005)
    \”Türkiye işlevini Büyük Ortadoğu Projesi içinde, bu bölgede etkin bir şekilde yerine getirecektir. Her görüşmede, attığımız her adımda bunun uygulamasını yapıyoruz\”.
  6. ZAMAN / ABD YOLCULUĞUNDA RÖPORTAJ (7 Haziran 2005)
    \”Biliyorsunuz GOP, bir alt biriminin Eşbaşkanlığını üstlendiğimiz bu proje. Olay sadece Ortadoğu\’yu kapsamıyor… Bu konuda yapacağımız çalışmalara komşu ülkelerden başladık. Suriye, Lübnan, Fas, Tunus gibi ülkelere geziler düzenliyoruz. Yakında Cezayir\’e gideceğiz,
    Ürdün\’e gideceğiz\”.
  7. ABD / WILLARD OTEL, BASIN TOPLANTISI (8 Haziran 2005)\”\’Sea Island\’ sürecinde Türkiye, İtalya ve Yemen Geniş Büyük Ortadoğu Projesi\’nde bir görev üstlendik ve Eşbaşkanlık bu üç ülkeye verildi\”.
  8. ABD / AMERİKAN DIŞ POLİTİKA DERNEĞİ (FPA) TOPLANTISI (10 Haziran 2005)
    \”Biz Türkiye olarak, bildiğiniz gibi, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi çalışmalarında rol aldık. Eşbaşkan olarak bu süreci işletmeye devam ediyoruz\”.
  9. ESENBOĞA HAVALİMANI / ABD DÖNÜŞÜ (12 Haziran 2005)
    \”Biz Büyük Ortadoğu Projesi\’ne bu seyahatte başlamadık. Biliyorsunuz adı değişti, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi olarak belirlendi. Bunun içerisinde Türkiye, İtalya ve Yemen, Eşbaşkan olarak çalışmaya başladık\”.
  10. ESENBOĞA HAVALİMANI / LÜBNAN\’A HAREKETİNDEN ÖNCE (15 Haziran 2005)
    \”Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi çerçevesi içerisinde Türkiye Eşbaşkanlık olarak paylaştığı bir görevi yürütüecek\”.
  11. ABD / DÜNYA İŞ KONSEYİ (WORLD AFFAIRS COUNCIL) TOPLANTISI (7 Temmuz 2005)
    \”Türkiye\’nin ABD\’yle yapabileceği çok şey var. Türkiye\’nin Sea Island Süreci\’nde, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi\’nde eşbaşkan olarak yer almış olması bundan kaynaklanmaktadır\”.
  12. ABD / DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ (CFR) TOPLANTISI (13 Eylül 2005)
    \”Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi içinde önemli bir rol oynuyoruz. Amerika\’nın Ortadoğu\’da oynayacağı önemli bir rol var. Onun bir parçasıyız ve şu anda onun dâhilinde çalışıyoruz\”.
  13. ANKARA / AKP MYK TOPLANTISINDAN SONRA BASINA (16 Kasım 2005)
    \”Dışişleri Bakanı Gül, Bahreyn\’de ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi ile ilgili görüşecek. Söz konusu projede Eşbaşkanlık görevi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz\”.
  14. DENİZLİ POLİSEVİ / İŞADAMLARIYLA TOPLANTI (19 Kasım 2005)
    \”Eğer bugün Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi\’nde Türkiye Eşbaşkan olarak görev yapıyorsa… Şu anda bu görevi yapmaya çalışıyoruz\”.
  15. TBMM / AKP GRUBU (29 Kasım 2005)
    \”…Onun için biz şu anda Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içerisinde eşbaşkanlık görevini üstlenmişiz\”.
  16. ATV / SİYASET MEYDANI (28 Aralık 2005)
    \”Biliyorsunuz, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içinde eşbaşkanız, bunun gereği olarak da inisiyatif alma gayreti içindeyiz\”.
  17. TBMM / AKP GRUBU (21 Şubat 2006)
    \”…Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi\’ndeki rolümüz, eşbaşkanlık görevimiz bize özellikle Ortadoğu\’da önemli görevler yüklemektedir. Bugüne kadar başlattığımız bütün dış politika hamleleri, bu parametre üzerine kurulmuştur. Az önce birkaçını hatırlattığım bu girişimler, aynı dış politikanın, aynı vizyonun tutarlı ve tamamlayıcı parçalarıdır\”.
  18. İSTANBUL ÜSKÜDAR / AKP İLÇE KONGRESİ (26 Şubat 2006)
    \”Biz Ortadoğu\’da GODKA denilen Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi\’nin içinde eşbaşkanız. Biz orada görev ifa ediyoruz. Böyle bir görev Türkiye\’ye seçilerek verilmiştir\”.
  19. İSTANBUL TUZLA / AKP İLÇE KONGRESİ (4 Mart 2006)
    \”Büyük Ortadoğu Projesi\’nin eşbaşkanlarından biriyiz\”.
  20. İSTANBUL BAYRAMPAŞA / AKP İLÇE KONGRESİ (4 Mart 2006)
    \”BOP\’un eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz\”.
  21. SAİT HALİM PAŞA YALISI / UBS BANK\’IN YEMEĞİ (28 Nisan 2006)
    \”Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi\’ne bundan dolayı girdik\”.
  22. AVUSTURYA (11 Mayıs 2006)
    \”Büyük Ortadoğu Projesi\’nde, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi\’ne niye katıldınız, niye bunların içinde yer aldınız diye eleştiriler geliyor. Biz de \’olacağız\’ diyoruz\”.
  23. ZAMAN / G-8 ZİRVESİ\’NE GİDERKEN RÖPORTAJ (13 Mayıs 2006)
    \”Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eşbaşkanı olarak Türkiye büyük görev düşüyor\”.
  24. YENİ ŞAFAK / G-8 ZİRVESİ\’NE GİDERKEN RÖPORTAJ (13 Mayıs 2006)
    \”Bölgemizdeki gelişmeler karşısında Türkiye olarak üzerimize büyük görev düşüyor. Bunun için de ABD\’ye bir ziyaret planlıyorum… Türkiye, Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi eşbaşkanı olduğu için bunu ABD\’yle konuşmamız gerekiyor\”.
  25. ESENBOĞA HAVALİMANI / MISIR\’A GİDERKEN (20 Mayıs 2006)
    \”Ziyaretim sırasında Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi çerçevesinde yapmayı planladıklarımızı da anlatma fırsatını bulacağız\”.
  26. TBMM / AKP GRUBU (30 Mayıs 2006)
    \”Türkiye, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içerisinde ortak üyeliğe kabul edilmişti. Bizler bunun için burada bir ortak üyeliği ve ardından da Eşbaşkanlık görevini İtalya ve Yemen ile birlikte kabul ettik\”.
  27. ARTVİN (15 Temmuz 2006)
    \”Biz Türkiye olarak GOKAP içerisinde yer aldıysak, bunun için bizlere davet yapıldı, bunlar olacak diye biz eşbaşkanı olarak kabul ettik\”.
  28. CNN / LARRY KING SHOW (27 Temmuz 2006)
    \”Daha önce Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi içerisinde zaten yer almıştık. Burada Eşbaşkanlık görevi üstlenmiştik\”.
  29. CNN TÜRK / \”EDİTÖR\” PROGRAMI (6 Kasım 2006)
    \”BOP içerisinde davet edilen ülkeler kimlerdir? Türkiye var, Yemen vardı, üç tane eşbaşkan var\”.
  30. BEYRUT DÖNÜŞÜ (4 Ocak 2007)
    \”Biz Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi\’ni bun için kabul ettik… Türkiye, İtalya ve Yemen\’le Eşbaşkanlık görevi üstlendik\”.
  31. ALMAN \”SÜDDEUTSCHE ZEITUNG\” GAZETESİ / MAKALESİ (7 Şubat 2008)
    \”Bu sebeple Türkiye, G-8 ülkelerinin de desteklediği Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içinde inisiyatif almaktadır\”.
  32. TBMM GRUP TOPLANTISI (13 Ocak 2009)
    \”Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Büyük Ortadoğu Projesi\’nin eşbaşkanıdır, bu görevinden vazgeçsin diyorlar. Bunu anlatmak istiyorum. Büyük Ortadoğu Projesi\’nin amaçları bellidir\”.

Read more »

Kriz

\"Bekirstrong>Memurla kriz…
HSYK ile kriz…
Anayasa Mahkemesi ile kriz…
TÜSİAD ile kriz…
İşçilerle kriz…
Sendikalarla kriz…
Ordu ile kriz…

Besiciyle kriz…
Kasapla kriz…
Hayvanları sevenlerle kriz…
Çiftçiyle kriz…
Fındıkçıyla kriz…
Fıstıkçıyla kriz…

Referandumda \”hayır\”lar kazanırsa Allah korusun, kriz çıkar diyorlar…

Öğretmenlerle kriz…
Medyayla kriz…
Karikatürcülerle kriz…
Yazarlarla kriz…
Doktorlarla kriz…
Hastanelerle kriz…
Grip virüsüyle kriz…
Bakkallarla kriz…
Marketlerle kriz…

Kriz çıkmaması için inşallah herkesin \”evet\” demesi gerektiğini söylüyorlar…

CHP ile kriz…
MHP ile kriz…
BDP ile (PKK hariç) kriz…
Sabah kriz…
Öğlen kriz…
Akşam kriz…
Her gün kriz…
Her an kriz…

Diyorlar ki; AKP giderse Türkiye\’de kriz çıkar maazallah…

ABD, AKP ve PKK \’Evet\’ Diyor!

\"\"Açıkca anlaşıldı ki PKK ve yandaşlarının \’boykot\’ manevrası Atlantik ötesinden kararlaştırılmıştı. İnce hesaplar yapılmıştı. \’Boykot-Hayır\’ cephesi bütünleştirilecek, Halk \’Hayır\’dan uzaklaştırılacaktı. Şimdi alenen ortada ki:

  • PKK \’EVET\’ diyor.
  • APO \’EVET\’ diyor.
  • BDP \’EVET\’ diyor.

AKP yalanlıyor ama iktidarın, \’evet\’e yol hazırlamak için adımlar attığını PKK liderlerinden Karayılan açıklıyor. \’Ateşkes kararının devlet ile Öcalan arasında sağlanan temaslar sonucu alındığını\’ söylüyor. \’Görüşme talebinin Türkiye Cumhuriyeti devletinden geldiğini\’ belirtiyor. Ve Güneydoğu Anadolu\’da faaliyet gösteren STK\’lar bir bir dökülüyor: Hepsi koro halinde \’EVET\’ diyorlar. Güneydoğulu işadamları da ekranlardalar. İmaj konusu düşünülmüş. Pek Amerikanca! Üstlerinde bir örnek beyaz gömlekleri var. \’EVET\’ diyeceğiz!\’ diyorlar. \’Daha derin ve geniş kapsamlı bir değişim süreci başlayacak. Bu referandum aslında yepyeni bir anayasaya ön basamak olacak.\’ Tercümesi \’Güneydoğuya özerkliğin yolu açılacak!\’

\’Baba, oğul ve kutsal ruh\’!

Tablo net! Pazarlık \’Sen bana Evet ver! Ben sana Özerklik!\’ çerçevesinde gelişiyor. İktidar ve terör örgütü arkalarında Amerika, \’Baba, oğul, ve kutsal ruh\’ olarak, hristiyan üçlemesini tamamlıyorlar. Fener Patrikhanesi, Sümela\’da Pontus\’a \’EVET\’ çığlıklarıyla onlara eşlik ediyor. Dengeyi kaçırmamak için, Ermeni kilisesinin Akdamar\’dan atacağı \’EVET\’! çığlıklarını, referandum sonrasına ertelediler. \’Van Ermenidir!\’ korosunun sahne alışını, 19 eylülde planlıyorlar. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, kararlı! Türkiye topraklarını BOP haritasına uygun biçimde bölmeye \’EVET\’ diyorlar! Her birinin değişik sebepleri var. Ama oyunun kuralını Baba koyar. \’Baba\’, dünyayı işgal eden küresel şirketler. \’Baba\’, yerli işbirlikçi ve taşeronlara tabii ki hak ettiklerini verecek. En önemlisi, görevlerini layığıyla yaptıkları takdirde, onları deliğe süpürmeyecek. Kutsal Ruha gelince, bu haçlı oyununda PKK\’yı oynuyor. \’Baba\’ya yeni bir İsrail hediye etmek için çabalıyor. Görevi, en münbit maden ve petrol topraklarını Türkiye\’den ayırıp dünyayı yönetme hevesindeki çetenin emrine sunmak.! Yeni kurulan devlet, devamlı kaos üreten bir makine olarak, Amerikan kılıcını, Ortadoğu\’da sallayacak! Bush söylemişti. Türkiye Avrasya\’nın kilidi! Türkiye\’den Çin\’e kadar uzanan Avrasya, tüm dünyadaki doğal zenginliklerin dörtte üçünün sahibi! Avrasya\’ya açılan bu kilit kırılırsa, \’tek dünya devleti\’ne giden yol açılacak. Kaynakları giderek tükenen emperyalizmi, en az 100 yıl rahat yaşatacak ve savaştıracak, enerji ve madenler yağmalanacak!

Elazığ- Dersim- Diyarbakır hattı!

Bu projenin önünde duran güç Türkiye\’dir. Hükümetler tamamdır da halk \’halledilememektedir! 100 yıldır tüm zaafları didiklenmektedir. Boşuna Rize\’den İskenderun\’a hatlar çizilmemiştir. Rize Çayeli Bakır yataklarından başlayın, Elazığ Maden\’e, Palu\’ya, Sivrice\’ye oradan Diyarbakır Ergani\’ye, İskenderun\’a inin. DÜNYA ÇELİK TRÖSTLERİ O HATTAN BESLENİR. Almanya 2. dünya savaşına o bölgenin kromundan aldığı güçle girmiştir. Atatürk\’ün vefatından bu yana, dünya tröstlerinin gözü maden diyarı Maden\’de, Ergani\’de, Bakır diyarı DİYARBAKIR\’da, gümüş kapısı DER-SİM\’de (bkz C. Özakıncı) ya da Tunç elleri Tunceli\’dedir. Yani Elazığ- Dersim- Diyarbakır hattında 100 yıldır yaratılan kaosun nedeni bellidir. Lütfü Ergene dostumuz, muazzam arşivi ile bana ışık oluyor. Bakın ne diyor: \’Yıl 2010. Başta Almanya, İsveç ve Norveç olmak üzere dünyadaki çelik üreticisi ülkelerin yıllık ortalama bir milyon ton civarında ham Krom ihtiyacını karşılamaya devam eden Türkiye, bir çılgınlık sonucu hala Krom destekli -yani nitelikli- çelik üretememektedir. Türkiye\’de Demir Çelik İşletmeleri diye boy gösteren fabrikalarda ise ne yazık ki neticede basit anlamda inşaat demiri üretilmektedir. Nitelikli çelik üretmek için gerekli olan ham Krom\’u ferrokrom haline dönüştürme faaliyetinden, Elazığ Ferro Krom fabrikası özelleştirilip kapatılarak vazgeçilmiştir.\’ Tıpkı İskenderun Demir Çelik\’in kuruluş aşamasında ABD, gizli raporlarla \’Türkiye\’deki bu gidişin durdurulması\’ emrini verdiyse (Bkz. A. İlhan Hangi Atatürk), Ferro krom\’un da akibeti farklı olmamıştır. Türkiye her ağır sanayi adımında engellenmiş, \’Sen ham maden sat! Yoksa bedel ödetiriz!\’ denmiştir.

\’EVET\’ ile paylaşılacak Hazine!

Kısacası bölge bir hazinedir. Küresel çete, ÖZERK KÜRDİSTAN aşamasında, bu hazineyi bölge ileri gelenleri, işadamları, örgüt yandaşlarıyla \’paylaşacağı\’ mesajını yaymaktadır. Aynı anda \’işine bakmaktadır\’! (Afganistan\’da Irak\’da da aynı mesajları vermişti. İşgal başladığında önce içerdeki yandaşlarını temizledi.) Küresel çetenin en önemli işi, kucağında büyüttüğü siyasiler, ekonomistler hukukçularla önündeki tüm engelleri kaldırmak için bir Anayasa yapmaktır. Bunun ilk aşaması olan REFERANDUM yasadışı şekilde gündeme taşınmıştır. EVET için \’Yedi düvel\’ çalışmaktadır. Çünkü EVET, Ergani, Çayeli, Tunçeli, Maden kromu, altını bakırı gümüşü petrolü demektir. O nedenle, ABD ve Avrupalı büyükelçi ve konsoloslar, \’EVET\’ çığlıkları atarak yurdun dört bir yanını dolaşmaktadır.En çok ziyaret edilen bölge ne hikmetse (!) ELAZIĞ- ERGANİ hattıdır. (Dipnot 1) Onlar küresel şirketlerin memurlarıdır. 300 küsur yabancı şirket , ŞİMDİLİK, Danıştay ve Anayasa mahkemesi engelleriyle \’uğraşarak\’ bu servete el koyabilmektedir. Yeni Anayasa ile önlerindeki tüm engeller kalkacak, hazine ayaklarının dibine düşecektir! İşte bu nedenle dünyayı yöneten küresel şirketler koro halinde \’EVET\’çidir. EVET ile ele geçecek servet, Suriye sınırında 4 trilyon dolarlık petrol, (dipnot 2), güneydoğunun münbit topraklarında yatan bakıra yani altına, gümüşe, kroma, doğrudan el koyma imkanı.. Servetin boyutunu siz hesabedin! Selim Kotil, küresel çetenin ,iktidarla üleşiminden örnekler veriyor: \’Örneğin İsrail devletini kurduran Rothschield ailesi ile Başbakanın damadının genel müdür olduğu Çalık Grubu, Anatolia Minerals firmasında % 50 şer ortaklar. Bu firma 4 milyon dönüm arazi kapatmış durumda. Fethullah Gülene yakınlığı ile bilinen Koza Grubu 6 milyon dönüm arazi ve 500 ruhsatla bu işin en önünde.\’

EVET için her şey mübah!

İşte bu üleşim nedeniyle, AKP hükümeti, Yabancılara Toprak Satışı Kanununu Yargıya takılmadan geçirmek zorunda. Tapu kanununu çıkarmak Yabancı Şirketlerin Taşınmaz Mal Edinmelerine izin vermek zorunda. Bunların önünde duran yargıyı ezip yoketmek zorunda. EVET çıkarsa, bu yağmaya karşı açılmış tüm davalar kapanacak. Küresel \’Baba\’ topraklara madenlere petrole el koyacak, \’Oğul\’ deliğe süpürülmeden koltuğunda kalacak ve hazineden pay alacak, \’kutsal ruh\’ kukla devletten pay kazanacak, saraylarda yaşayacak. Feodal ağalıktan krallığa sıçrayacak. Yöre halkı acından ölmeye devam edecek. Bugün Silvan\’da iftarını açacak ekmeği olmadığı için kendini asan \’Hacı\’nın, iftar açmak için gideceği bir evi de olmayacak.Bu kabus gerçekleşirse, Güneydoğu Anadolu, Afganistan , Pakistan ve Irak halkının kaderini paylaşacak! Bu bir yedi düvel oyunudur. Ve oyunun son perdesidir. Bu oyunda batının 300 küsur şirketi, ağzından salyalar akıtarak, diş geçirdikleri doğal zenginliklerimize el koymak için yeni Anayasa beklemektedir. Durum artık PARTİLER ÜSTÜ bir durumdur. Ne yazıkki gerçek bir muhalefet uzun yıllar önce budanmış ve yeri boş kalmıştır. Lider olabilecek kişiler öldürülmüş ya da içeri tıkılmıştır. EVET\’in geçmesi halinde, \’aydın\’ sıfatlı pek çok kişi de aynı akibeti paylaşacaktır. Görev HALK\’ındır! Hangi partiye yakın olunursa olunsun, Türkiye\’nin Bekası için, bu milletin geleceği, varlığı, devamı için, emperyalist odakların son oyunu bozulmalıdır! HAYIR demek farzdır.

DİPNOT

Tarih: 28 Temmuz 2009 Konsolos Hallberg Elazığ\’a geldi ABD Adana İkinci Konsolosu Kurt Hallberg, Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu\’nu ziyaret etti. Konsolos Hallberg, Selmanoğlu\’nun makamında gerçekleşen ziyarette Türkiye\’nin Adana veya Ankara\’dan ibaret olmadığını, büyük bir ülke olduğunu belirterek, \’\’Türkiye, büyük ve zengin bir ülke. Bu yüzden daha iyi tanımak için gezmemiz lazım\’\’ dedi. Türkiye\’nin AB\’ye üyelik sürecinin devam ettiğini ifade eden Hallberg, Türkiye\’nin ekonomisinin küresel krize rağmen iyileştiğine işaret etti. Başkan Selmanoğlu da Hallberg\’i ağırlamaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Türkiye\’nin büyük bir devlet olduğunu kaydeden Selmanoğlu, \’\’Küresel kriz gelse bile Başbakanımızın kaydettiği gibi teğet geçmektedir. Alınan çok güzel radikal kararlarla ülkemiz inşallah önümüzdeki dönemde daha rahat edecek, ekonomi daha rahatlayacaktır. Türkiye gerçekten Avrupa\’da hissedilebilir şekilde büyük bir devlet, ekonomisi büyük. İnşallah daha güzel günleri birlikte yaşayacağız diye düşünüyorum\’\’ diye konuştu. Selmanoğlu ve Hallberg bir süre basına kapalı olarak görüştü. Hallberg\’in Elazığ\’daki ziyaretlerinin ardından Diyarbakır\’a geçeceği öğrenildi. Tarih: 26 Mart 2010… Avusturya Büyükelçisinden Vali Erol\’a Ziyaret Bir dizi incelemede bulunmak üzere Elazığ\’a gelen Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar Elazığ Valisi Muammer Erol\’u makamında ziyaret etti. Bugün Elazığ\’a gelen ve bir dizi incelemelerde bulunacak olan Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar Elazığ Valisi Muammer Erol\’u bu sabah makamında ziyaret etti. Büyükelçi ziyarette Elazığ Valisi Muammer Erol\’dan Elazığ ile ilgili bilgiler aldı. Ziyaretten sonra bir değerlendirme yapan Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar, sadece Ankara\’da kalmak istemediklerini, zaman zaman Türkiye\’nin değişik bölgelerine ziyarette bulunduğunu ve bu kapsamda Elazığ\’a geldiğini ifade etti. Elazığ\’a ilk defa geldiğini ifade eden Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar, Elazığ\’ın ekonomik potansiyelleri hakkında bilgiler alacağını belirtti. Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar, Fırat Üniversitesine de bir ziyarette bulunacağını kaydetti. Elazığ Valisi Muammer Erol ise ziyareti anısına Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar\’a bir kilim hediye ederken, büyükelçi de Elazığ Valisi Muammer Erol\’a Avusturya\’yı tanıtan bir kitap takdim etti. Kaynak: http://www.elazig.gov.tr/h1090-avusturya-buyukelcisinden-vali-erola-ziyaret.html

DİPNOT 2

Mehmet Emin Koç yeni mesaj\’da yazdı: \’AKP hükümeti, Suriye sınırımızdaki 2 Kıbrıs büyüklüğünde mayınlı araziyi İsrail\’e, temizlemek karşılığında hiçbir bedel almadan sadece mayınları temizlemek karşılığında 49 veya 99 yıllığına İsrail başta olmak üzere ecnebi firmalarına devretmeye çalıştı. Anayasa Mahkemesi iptal etti (23 Temmuz 2009)… İngiliz Specialist Gurkha Services Şirketi ile ortak Pekkan Şirketler Grubunun Başkan Yardımcısı Adnan Volkan Pekkan, Suriye sınırındaki mayınlı arazide en az 4 trilyon dolarlık petrol rezervi bulunduğunu açıkladı.\’

Devleti Kim Yönetiyor

\"DevletiSusurluk olaylarında devletin içindeki çeteleri korkusuzca açıklayan, görev yaptığı her yerde yolsuzlukla mücadelede isim yapan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 14 yıl sonra yazdığı kitapla Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Kitaptaki iddialar üzerine savcılar harekete geçecek mi? Meclis\’te araştırma komisyonu kurulacak mı? Avcı\’nın yazdığı \’Haliç\’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat\’ isimli kitabıyla ilgili gelişmeler merakla bekleniyor.

Avcı, \”Haliç\’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat\” adlı kitabında, Ergenekon ve Balyoz davalarını, polis teşkilatının içindeki Gülen cemaatinin nasıl örgütlendiğini, CHP eski lideri Deniz Baykal\’ın istifasına yol açan kasedi, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarını ve Türkiye\’yi derinden sarsan daha pek çok olayı sorguluyor.

\’GÖRDÜĞÜM manzara korkunç; kadrolu devlet adamları devleti yönetmiyor, Emniyet Genel Müdürü, hatta İçişleri Bakanı haklı olduğunu bildiği bir kişiyi, doğruluğundan emin olduğu bir olayı ya da davayı savunamıyor, güvendiği ve inandığı adamları tuzağa düşürülüyor, haysiyetleri ile oynanıyor ama onlar bu kişilere sahip çıkamıyor. O zaman bu teşkilatı kim yönetiyor? Bu kamu gücünü kimler gasp etmiş kullanıyor, gücün sahibi olması gerekenler ellerindeki gücün gaspına neden ses çıkarmıyor, güçlerini geri almak için çabalamıyorlar?\’

Bu dehşet tablosunu tasvir eden kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı. Tanınmışlığını, yıllar önce Susurluk olaylarında korkmadan Emniyet, MİT ve Jandarma içindeki çeteleri açıklamasına, çalıştığı her yerde mafya, yolsuzluklara karşı yaptığı operasyonlara, telefon dinlemesi deyince akla gelen ilk isim olmasına borçlu. Avcı, 14 yıl sonra yine konuşuyor. Bu kez \”Haliç\’te yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat\” adlı kitabıyla. \”Dinleniyoruz, hepimizi dinliyorlar\” korkusunu hiçbir zaman ciddiye almadığını ama kendisinin de kanunsuz şekilde dinlendiğini keşfettiğinde şok geçirdiğini, binlerce insanın aynı şekilde dinlendiğini, hâkimlere, savcılara bu kayıtlarla şantaj yapıldığını, anlatıyor.

Sadece bunları değil, Danıştay saldırısından Ergenekon\’a, Balyoz operasyonlarına, Nuh Mete Yüksel\’in, Deniz Baykal\’ın seks kasetlerine, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarına, savcı ve hâkimlere şantaj yapan, emniyet içinde yuvalanmış \”garip polisler\”e, devletin tüm kurumlarını adım adım ele geçiren Gülen cemaatinin nasıl örgütlenip çalıştığını örneklerle şöyle gösteriyor:

DANIŞTAY SALDIRI

Ergenekon davasında ortaya konan iki konu çok kesin ve net olarak yanlış ve mantıksızdır: PKK, Dev-Sol, Hizbullah gibi örgütleri Ergenekon\’un yönettiği iddiası yanlıştır. Böyle bir şeyin gerçek olamayacağını aklı ve mantığı olan herkese ben iki kere iki dört eder kesinliğinde ispatlayabilirim. Danıştay 2. Dairesi\’ne yapılan saldırı, Hrant Dink\’in öldürülmesi, Malatya\’daki Zirve Yayınevi katliamı gibi olayların görünen bugünkü faillerinden başka Ergenekon veya benzeri gruplar tarafından yapılmış olacağına mevcut deliller ve olayların oluş biçimine bakarak kimse beni ve makul birini ikna edemez. Bu iddialar zorlamadır.

ERGENEKON DAVASI

Ergenekon örgütünün varlığı konusunda yazılı belge, doküman, örgütsel faaliyet sayılabilecek bazı ilişkiler varsa da eylemleri konusunda hiçbir ciddi emare yoktur. Geçmişte Türkiye\’de meydana gelen pek çok olayın (Malatya\’daki Zirve Yayınevi Katliamı, Rahip Santoro Cinayeti) Ergenekon örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddia edilerek epey bir süredir uydurma tanık vs. aranmaya başlandığı net olarak görülüyor. Amacın olayları aydınlatmak değil, Ergenekon\’la irtibatlandırmak olduğu açıkça ortadadır.

GARİP POLİSLER

Polis teşkilatı eskiden birbirini korur, kollar, birbiri aleyhine şahitlik yapmazdı. Her olayda delil ararız ama polisin karıştığı bir olayda daha ciddi, daha inandırıcı deliller bulmadan o polisi şüpheli yapmayız. Bu, zorlu görevlerde beraber çalışmanın verdiği dayanışma ve yakınlaşma duygularıdır. Oysa şimdi işler değişti. Bir grup polis kritik noktaları ele geçirmiş, diğerlerine suç isnadını da aşan resmen iftira atmaktan geri durmuyor. İşlenmiş bir suçu aydınlatmak gibi bir amaçları yok, tahkikat sırasında dinleme ve izleme yaparken temiz ve dürüst olduklarını bildikleri, birlikte çalıştıkları kişilere iftira ediyorlar.

Şunu artık bilmeliyiz ki karşımızda arkadaşlarımız, meslektaşlarımız yok, bir ideolojiye, bir gruba bağlanmış, o grubun disiplinine tâbi olmuş örgüt mensupları var. Artık bunu kabullenmeliyiz.

İLLEGAL İLİŞKİ

Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün / cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler. İstanbul, Ankara, Erzurum ve İzmir\’deki bazı özel yetkili savcılar ile bu iller dışındaki bazı polis birimleri arasında illegal bir ilişkinin varlığı açıkça gözükmektedir. Özel yetkili savcılar tarafından bu iller dışında gözaltına alınan ya da aranan kişiler hakkında karar çıkarmadan önce kimlik, iş ve ev adresleri gibi bilgilere ihtiyaç vardır. Normalde bu bilgiler o illerin savcıları veya çok uygun olmasa da Emniyet Müdürlükleri üzerinden resmi yazışma yoluyla temin edilmesi gerekirken, bugüne kadar hiçbir yazışma yapılmamıştır. O halde bu bilgiler nasıl temin edilmiştir?

İHBAR EDİYORUM

Kozmik odalarda birkaç gün süren aramalar yapıldı. Burada hangi şüphe ve delil vardı, hangi iddialar üzerine buralar arandı? Şimdi ben açıkça adres veriyorum, hukuksuz dinleme ve izlemeler var, bunları dilekçemde belirttim. İstihbarat Dairesi\’nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur, buralar neden aranmaz? Kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada da ben açıkça ihbar ediyorum. Bulunacak yerleri de söylüyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi neden denetlenemez? İstihbarat Daire Başkanlığı\’nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur.

NE YAPILMALI KILAVUZU

Özel yetkili mahkemelerin tüm hâkim ve savcıları emsali hâkim ve savcılarla değiştirilmelidir, bu sağlanmadan cemaate muhalif olan hiç kimsenin özgürlüğü ve hayatı güvencede olamaz.

CEMAATLER

Adalet Bakanlığı\’nda cemaat taraftarı olduğu herkesçe bilinen Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve başta il savcılarını ve diğer savcı ve hâkimleri hiçbir hukuki şüpheye dayanmadan dinlettiren cemaat yanlısı müfettişler bu görevlerden uzaklaştırılmalıdır.

DİNLEMELER

Tüm özel yetkili mahkeme hâkimlerinin verdiği önleme (istihbari) dinleme kararları, bu konudaki TİB kayıtları ve İstihbarat merkezlerinde (polis-jandarma ve MİT) yasal olarak bu konuda tutmak zorunda oldukları tutanaklar birbirini teyit edecek şekilde kontrole tâbi tutulduktan sonra haksız ve şantaj amaçlı dinlemelerin tespit edilmesi gerekir.

YA BAŞBAKANKEN KASETLE ŞANTAJ YAPILSAYDI

BAYKAL\’ın gizli kamerayla çekilen görüntülerini içeren kaset olayını kim yaptı, niçin yaptı? Baykal bu ülkede muhtemel başbakan adaylarından biriydi, ülkenin ikinci büyük partisinin genel başkanı olarak konjonktürün değişimine göre her zaman başbakan olması ihtimal dahilindeydi. Bu video görüntüleri daha önce çekilmiş. Baykal başbakan olsaydı ve ülke için kritik bir karar arifesinde birileri çıkıp elimizde bu görüntüler var, eğer şöyle davranmazsanız bunları kamuoyuyla paylaşacağız deseydi acaba durum ne olurdu? Acaba kaç bakan, kaç genel müdür, kaç komutan veya onların eşleri ve çocukları hakkında da bu veya benzeri görüntüler mevcuttur? Bu olayın ilk benzeri Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel\’e yönelik hazırlanmıştı, bugün bu olayı cemaatin yaptığından en ufak şüphem yok.

BU KİTABI NEDEN YAZDIM

Aslında herkes biliyor ama kimse dillendirmiyor. Son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan cemaattir, onlardan bilgi alan da, onlar adına konuşan da cemaatin adamlarıdır. Tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcısı numarasını artık kimse yutmasın, bu işler Emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor, cemaatin planı ve programı doğrultusunda cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor.

BU GİDİŞLE HERKES SİLAHA SARILACAK

TÜRKİYE\’de adalet çürüyor, gerçi zaten çürümüştü ama bu defa yok ediliyor. Böyle giderse iş adaletten çıkacak ve insanlar silaha sarılacak. İnsanların hayatları, şerefleri ile bu kadar oynanırsa, onlara en yakışıksız isnatlarda bulunulursa, hayatta onurlarından başka kaybedecekleri olmayanlar, kendilerine atılan lekeyi temizlemek için her şeyi yaparlar. Bu duruma çok uzak değiliz artık.

Soy Sop

\"\"İşlerine geldiği zaman \”Hepimiz Ermeniyiz\” der bunlar, işlerine geldiği zaman \”Bunun anası Ermeni\” der…
Halbuki, ne hepimiz Ermeniyiz, ne de bir annenin Ermeni olmasıdır önemli.

Bakın, hazır \”Soy önemli soyyy\” diye bağırılırken, yaşanmış öykü anlatayım size.

Derviş Özer, tıp doktoru. Aynı zamanda, heykeltıraş. 90\’lı yılların başı… Tatile giderken, Afyon\’da mola verir. Çay bahçesine kalabalık bir grup insan gelir o sırada, üstleri başları perişan, alayı gariban, ağlamaktan gözleri şişmiş… \”Hayrola?\” der. Şehit cenazesi taşıyan köylülerdir.

O gün 3 yaşında olan ve ortalıkta neşeyle hoplayıp zıplayan kızına bakar, bir de köylülere… Bir yanda saçının telini dünyaya değişmeyeceği evladı, bir yanda evladını vatan için toprağa vermiş baba… Utanır…
\”Bi şey yapmalıyım\” der.
\”Bu çocukları ölümsüzleştirmeliyim.\”

\”Şehit Ağacı\” projesi hazırlar.

Terör şehitlerini künyelere yazacak, künyeleri ağaca takacak, çocukların birer yaprak gibi ebediyen salınmasını sağlayacaktır o ağacın dallarında…
Hayata geçirmek için aradığı fırsatı, anca 2003\’te bulur. Resim Heykel Müzesi\’nin açtığı yarışmaya katılmaya karar verir.

İstanbul\’a gelir, künyeleri almak için Tahtakale\’ye gider. Sorar soruşturur. Herkes aynı adresi verir. Ermeni bi usta…
Dükkana girer, anlatır.
O güne kadar hiç düşünmediği detaya dikkat çeker Ermeni usta, \”Paslanmaması lazım\”der, \”Evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı.\”

Olmalı ama, en pahalısıdır o bahsettiği künyeler, tanesi 1 lira 25 kuruş… \”Ticari iş değil bu, takma kafana\” der Ermeni usta, \”Vatan işi\” der… 5\’te 1 fiyatına, kâr falan almadan, hatta zarar ederek, 25 kuruştan verir. 3 bin künye… \”Haftaya gönderirim\” der. Tam gününde gönderir.

Sonra, kısmet olmaz, araya başka işler karışır, hazırlandığı yarışmaya katılamaz heykeltıraş… Künyeleri paket halinde evinin deposuna kaldırır.
Taa ki, amacına ulaşacağı 2009\’a kadar.

Ankara Kızılcahamam Belediyesi, Şehit Fatih Duru Parkı yapmaktadır. Başvurur… Belediye \”Başımızın üstünde yerin var\” der… Kurumuş bir sedir ağacı, gövde olur.
Ancak, bi sorun vardır.
Şehit sayısı 6 bini geçmiş, eldeki künye sayısı ise sadece 3 bindir.

Parkın açılışına yetişme kaygısıyla, İstanbul\’a gelmez, Ermeni ustanın ismini telefonunu da kaydetmemiştir, internete girer, eksik künyeleri tamamlamak için askeri malzeme satan tüccarlarla temasa geçer. \”Paslanmaz istiyorum\” der. \”Abi merak etme, künyenin kralı bu\” garantisi verirler. Zaman dar… Ermeni ustanın 25 kuruştan sattığı künyeleri, 1\’er liradan alır.

Tek tek isimleri yazar, takar sedir ağacının dallarına, Cumhuriyet Bayramı\’nda açılışı yapılır. Medya ilk gün hücum eder, Türkiye ağlayarak seyreder, sonra unutulur gider.
Ve, kış…

Sadece tebrik yağmaz tabii.
Yağmur da yağar.

Şehit Ağacı\’nın 3 bin yaprağı ışıl ışıl parlıyor hâlâ; gerisi paslandı…

\”Vatan işi bu, evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı\” sözü kulağında çın çın çınlayan heykeltıraş, ağlayarak, tek tek değiştirmek zorunda kaldı, Türk tüccardan aldığı künyeleri.

Bize de, bu satırları yazmak kaldı.
Yüreğimizdeki isyanla…

Soy sop filan değildir önemli.
Milleti kimin soy\’duğudur.

Neden mi HAYIR?

Bugün Feleknaz aradı. O, Adıyaman\’da bir tekel işçisiydi. Ankara çadırlarında tanışmıştık. Adıyaman tekel işletmesinin, hüzünlü, yıkık dökük binasında yeniden karşılaşmıştık. Arkamızda uzanan altın sarısı balyalar, yıkık çatıdan giren yağmurda ıslanıyorlardı. Cumhuriyetin damgasını taşıyan küçük tahta tütün masalarının bıçak kesiklerine giren yağmur damlaları yerdeki su birikintilerine telaşla düşüyordu. Bir zamanlar Feleknaz\’ların oturduğu küçük iskemleler sağa sola dağılmışlardı. Tütün bandı sessiz, üzeri tütün tozu yağmur karışımıyla kaplı, bize bakıyordu. Aşağıda yemekhaneye toplanmış tekel işçisi kadınlar, çaresizliklerini haykırıyorlardı.

Feleknaz mı? O artık 4Cli. Birçok diğeri gibi köleleşti. Sahipsiz kaldı, parasız kaldı, kış soğuğunda kaldırımlarda yattı. Sonunda verilen parayı aldı. Yaşaması lazımdı!

Bana soruyor? \’Evet\’ mi? \’Hayır\’ mı?
\’Senin fikrini öğrenmek istedik!\’ diyor.

Konuyla ilgili aldığım ilk telefon ya da ileti değil bu. Yazdığım ilk yazı da olmayacak. Ama bir şey anladım. Sözler anlaşılabildiği oranda etkili. Ve anlaşılabilmesi, anlatanın becerisinde gizli!

Yani, \’Halk anlamıyor!\’ lafı işin bahanesi. Anlatın o zaman. Anlatabilin! Anlatabilelim! En azından neden anlatamadığımızı, neden aktaramadığımızı, neden bilgiyi karşı tarafa geçiremediğimizi bilelim!

Bizim derdimiz, bildiklerimizi birbirimize anlatmak değil ki! Bildiklerimizi, bilgi alması engellenmiş, her yolla kandırılmış, aldatılmış, açlıktan bitap düşmüş, işsizlikten dumura uğramış olanlara aktarabilmek…
Bağımsız Türkiye Partisi, İşçi partisi, Yeniçağ Gazetesi ve Ulusal Kanal\’ın \’neden HAYIR\’ duyuruları en kolay anlaşılır ve etkili olanlar. Onlardan bir derleme yapalım.

Neden mi \’HAYIR\’?

82 Anayasasının daha da şeddelisi ve aynı odaklarca hazırlanan bir Anayasa ile, bu milletin bugüne kadar kazandığı tüm haklar gaspedileceği için!
Bugüne kadar ANAYASA MAHKEMESİ ve DANIŞTAY\’ın DUR dediği tüm belalar yasalaşıp Türk milletinin önüne geleceği için!

Nedir Yargının \’DUR\’ dedikleri bir bakalım.
Türk halkı HAYIR oyuyla, neye HAYIR demiş olacak sıralayalım:

HAYIR demek,
Küresel sermayenin sırtlanlarının TOPRAKLARIMIZA; MADENLERİMİZE, SUYUMUZA elkoymaya KANUNEN hak kazanmasına HAYIR demektir.…

Şu anda yasa dışı olarak ülkemizde faaliyet gösteren 350 yabancı maden şirketinin, tüm doğal kaynaklarımızı, suyumuzu, borumuzu, petrolümüzü ve neyimiz varsa hepsini YASAL OLARAK talan etmesine HAYIR demektir!

HAYIR demek,
Suriye sınırımızda Kıbrıs\’ın 3 katı büyüklükteki mayınlı arazi ve altında yatan trilyonlarca dolarlık petrole İsrail\’in el koymasına HAYIR demektir.

Büyük bir çoğunluğu elden çıkarılmış olmakla beraber, henüz hala bizim olan, ağır sanayi işletmelerinin, limanların, KİT arazilerinin, pul parasına yabancı sermaye ve yerli işbirlikçilerine YASAL OLARAK peşkeş çekilmesine HAYIR demektir.

Tekel işçilerinin can siperane direnişleri sonucu, Danıştay tarafından durdurulmuş olan 4C kölelik yasasının, tüm çalışanları kapsamasına HAYIR demektir.

HAYIR demek,
Tüm memurların, hükümet tarafından kurulan bir komisyonun oyuncağı haline gelmesine, dilencileştirilmesine, 9000 iş günü çalışıp, ölünce emekli olmaya HAYIR demektir.

Meralarımızın, hazine arazilerimizin yabancılara tahsis edilmesine HAYIR demektir.
\’Paran kadar sağlık\’ politikasına, eczanelerin yok edilmesine HAYIR demektir.

Tarım ve hayvancılığın yok edilmesine HAYIR demektir.

Danıştay tarafından satışı durdurulan, şeker fabrikalarının, tarım çiftliklerinin YASAL OLARAK satışının önünün açılmasına HAYIR demektir…

Genetiği değiştirilmiş ürünleri sofranıza iteleyen küresel şirketlere HAYIR demektir.. Unakıtan\’ın Gül\’ün Erdoğan\’ın çocuklarının milyon dolarla oynarken her dört gençten birinin işsiz kalmasına HAYIR demektir..
HAYIR demek,
Türk ordusunun Paralı askere dönüştürülme projesine HAYIR demektir..
Güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayan AB uyum yasalarına HAYIR demektir.
ABD ile istihbarat paylaşımına HAYIR demektir.
100 yıldır Batının elinde oyuncak olan tarikatlara, etnik ırkçı bölücülük yapan odaklara HAYIR demektir.

HAYIR demek tüm bu saydıklarımıza HAYIR! YETER! DUR! demektir!.

\’EVET\’in arkasında sırtlan dişlerini gıcırdatan Yedi Düvel vardır!.. Bu referandum, küresel sermayenin Türkiye\’yi işgal planında çok önemli bir adımdır.
Avrupa ve Amerika\’dan yükselen sesler, koro halinde \’EVET\’ demektedir. Pentagon, Washington, Brüksel \’EVET\’ demektedir. İsrail \’EVET\’ demektedir…Barzani \’EVET\’ demektedir.

Fethullah Gülen, Pensilvanya\’dan:
\’Değil sadece kadını erkeği, çoluğu çocuğuyla hatta imkan olsa mezardakileri bile kaldırıp \’evet\’ oyu kullandırmak lazım\” demiştir.

Abdullah Öcalan, Kandil ve BDP, referandumu boykot\’ görüntüsü altında \”evet\” propagandası yapmaktadır. AKP, hergün şehit cenazesi kalkarken terör örgütüyle aynı safta yeralmamak için BDP\’ye \’boykot\’ cenahını uygun görmüştür.

BİZ işte tüm bu rezilliğe HAYIR diyoruz!

Faşist bir siyasi parti elinde tüm insan hakları ve demokratik özgürlüklerin yok edilmesine HAYIR diyoruz!
.
Tüm yasal haklarımızın , küresel çete emriyle, iktidar eliyle gaspedilmesine, konuşma, düşünme, yazma hürriyetimizi kaybetmeye HAYIR diyoruz. İzlenmeye, dinlenmeye, fişlenmeye HAYIR diyoruz.

Yargıçların bir parti tarafından atandığı ve bir partili olarak vatandaşı yargıladığı bir düzenin kurulmasına HAYIR diyoruz! İnsan hakları, Demokrasi Özgürlük çığlıklarıyla tüm haklarımıza el konulmasına HAYIR! diyoruz.

Suçunun ne olduğunu bilmeden, \’kurbanlık koyun gibi\’ içerde tutulan gazeteci, parti başkanı, subay ve aydınların hayatının gaspedilmesine HAYIR diyoruz..

TUNCAY, MUSTAFA, UFUK, DENİZ VE DİĞERLERİ
Biliyoruz ki her gecenin sabahı var. Ve bu sabah yakın.
Yeter ki siz ruhunuza ve bedeninize iyi bakın!

İnce\’leme…

\"\"Kültür Bakanlığı\’nın el sürülmemiş tozlu çekmecelerinde yapılan ince\’leme sırasında, \”Atatürk\’ün orijinal sesi\” bulundu… Meğer, bugüne kadar dinlediğimiz sesi, o dönemin kayıt teknolojisi gereği tiz çıkıyormuş, aslında, tok ve gür olduğu ortaya çıkmış… Orijinal ses \”Mimar Sinan Üniversitesi\” tarafından günümüz teknolojisine uyarlanacak ve kamuoyuna açıklanacakmış.

(Memleketi kurtardı diye, illa basbariton olmak zorunda değil tabii… Ama, ince değilmiş.)

Şimdi koyun bunu bi kenara…

AKP\’li \”Mimar Sinan\” Belediye Başkanı, megafonla fıkra anlatmış, Atatürk\’ün bir efeyle arasında geçen hayali diyaloğundan yola çıkarak, \”nonoş\” olduğunu ima etmiş, kanıt olarak da şekerli kahve istemesini ve sesinin \”incecik\” olmasını göstermişti… Sırıtarak.

2005\’te anlatmıştı fıkrayı.
2007\’de basına yansıdı.

Her zamanki gibi \”kendi görüşüdür, partimizi bağlamaz\” demişler, göstermelik disiplin cezası vermişler, sonra da \”Mimar Sinan\” belediyesini kapatarak, Büyükçekmece\’ye bağlamışlardı.

Nasıl olsa ahali unutur gider diye, \”çekmece\”ye kaldırmışlardı yani.

Yok öyle!

İşte belge…
AKP\’li \”Mimar Sinan\” belediye başkanının iftirası, takdir-i ilahi, \”çekmece\”ye kaldırılan tozlu raflardan, bizzat, \”Mimar Sinan\” Üniversitesi tarafından ortaya çıkarıldı!

2005\’te anlattı.
2007\’de duyuldu.
2010\’da bilimsel olarak yalanlandı.

Bakalım, \”öbür çekmeceler\”in açılması, \”öbür iftiralar\”ın ortaya çıkması kaç sene sürecek…

Genelkurmay Pentagon Obama Tayyip Telefon Trafiği

\"OBAMATayyip Erdoğan\’ın hesabı, YAŞ üyelerinin önerdiği atamaları yapmayıp askere meydan okuyan adam olmaktı.

30 Ağustos tarihinde yasa gereği sadece Başbuğ değil aynı zamanda Koşaner de emekli edilecek ve TSK tarihinde ilk defa Karacı olmayan bir Genelkurmay Başkanını atayan Başbakan olacaktı. Bu olayla da askere ve darbeye meydan okuyup demokrasiyi arayan adam imajıyla referandum oylamasına girecekti.

Ne var ki yapılan bu hesap okyanus ötesinin buyruğuyla tutmadı.

Erdoğan, Obama\’dan gelen telefonlu buyrukla frene basmak zorunda kaldı!

Peki bu telefonun perde gerisi mi?

Ankara\’nın öbür yakasında konuşulanları aktaralım:

YAŞ\’da uç veren malum krizin hemen akabinde Genelkurmay Karargahından Pentagon\’a acil koduyla şöyle bir mesaj gönderilmiş:

– \”Bu tutumunuzu sürdürür ve Tayyip Erdoğan\’ı cesaretlendirirseniz, TSK\’da ABD ve NATO\’ya sıcak bakan bir kişi bile kalmayacaktır.\”

Pentagon kurmayları bu mesajı hemen değerlendirmeye alır ve sonrasında harekete geçip Beyaz Saray\’a yani Başkan\’a acil kodlu bir rapor gönderir.

Raporda, TSK\’ya karşı operasyonlarını sürdüren Tayyip Erdoğan\’ın frene basması ve YAŞ olayında daha ileri gitmemesinin ABD\’nin çıkarına olacağı hükmü vardır.

Obama, Pentagon\’dan gelen acil mesaj üzerine telefonu çevirip Tayyip Erdoğan\’a dur diyerek uzlaş telkinini yapar.

Jandarma Genel Komutanı Atila Işık\’ın bile emekliliğini işleme koymayı düşünmeyen ve 30 Ağustos gününü bekleyeceğini ima eden Erdoğan, bu telefon görüşmesi ile hemen kırmızı ışığı söndürüp yeşil ışığı yakar ve YAŞ\’la mutabakata razı olur.

Anlattıklarım hikaye değil, tam YAŞ krizinin göbeğinde Obama ile yapılan görüşme ve akabindeki gelişmeler Başkent\’in öbür yakasında aynen böyle tercüme ediliyor.

Öyle olmasaydı zaten Tayyip Erdoğan, Hasan Iğsız gibi hâlâ AKP\’yi niye kızdırdığı bile belli olmayan birini veto edip, yerine 28 Şubat sürecinde Sincan\’da tankları yürüten Komutan olarak bilinen Erdal Ceylanoğlu\’nu Kara Kuvvetleri Komutanlığına atamazdı.

Tablodaki vahameti görüyor musunuz!

Obama tak, Erdoğan da şak diyor!

Bu olayla kesinleşen bir şey de AKP ve Erdoğan\’ın 28 Şubat ve aktörlerine karşı takındıkları hoş görü ile kabullenen tutumlarıdır.

Her zeminde post-modern darbedir diye hedef alınıp istismar edilen 28 Şubat\’ın baş aktörlerinden biri, Kara Kuvvetleri Komutanlığına oturtulurken, olmayan yani yapılmayan darbenin hazırlığı seminerine katıldıkları suçlamasıyla Balyoz hikayesindeki generallerin terfileri engellendi!

Evet AKP darbeyi yapanları şekilde görüldüğü gibi ödüllendirirken, darbe yapma iddiasında olanları ise cezalandırıyor.

Bunun adı tartışmasız biçimde AKP\’nin 28 Şubat\’la ve onu yaptıran Paxamiracana iradesiyle kol kola olması değil midir!

Ey muhalefet bu korkunç çelişkiyi neden dillendirmezsin!

Korktunuz!

CUMHURİYET\’TEN korktunuz!.. .
Kurtuluş Savaşı\’ndan korktunuz…
Kurtuluş Savaşı\’nı kazandıran Kuvayi Milliye ruhundan korktunuz…
Türk Bayrağı\’ndan korktunuz…
İstiklal Marşı\’ndan korktunuz…
Bandırma vapurundan korktunuz…
Samsun\’dan korktunuz…
1919 dan korktunuz…
19 Mayıs\’tan korktunuz…
Erzurum Kongresi\’nden korktunuz…
Sivas Kongresi\’nden korktunuz…
Kadın ve Erkeğin eşit olmasından korktunuz…
Devrim şehidi Kubilay\’dan korktunuz…
Türkçe Kuran-ı Kerimden korktunuz…
GERÇEK İslamiyetten korktunuz…
İslam dinini öğrenmekten korktunuz… .
Gerçek İslamı anlamaktan korktunuz…
Türkçe ezandan korktunuz… .
Nutuk dan korktunuz…
Laik, çağdaş ve özgür TÜRK KADININDAN korktunuz…
Sormaktan korktunuz…
Sorgulamaktan korktunuz…
Hesap sormaktan korktunuz…
Hakkınızı aramaktan korktunuz…
GÖRMEKTEN korktunuz…
DUYMAKTAN korktunuz…
KONUŞMAKTAN korktunuz…
23 Nisan\’dan korktunuz…
30 Ağustos\’tan korktunuz…
29 Ekim\’den korktunuz…
Bağımsız ve şerefli TÜRK YARGISINDAN korktunuz…
ANAYASA MAHKEMESİNDEN korktunuz…
Yargıtay\’dan korktunuz…
Danıştay\’dan korktunuz…
Cumhuriyetçilik\’ten korktunuz…
Atatürk Milliyetçiliğinden korktunuz… .
ULUS devlet olmaktan korktunuz…
ÜNİTER devlet yapısından korktunuz…
Halkçılık\’tan korktunuz…
Devletçilik\’ten korktunuz…
LAİKLİK\’TEN korktunuz…
İnkılapçılık\’tan korktunuz…
CUMHURİYET gazetesinden korktunuz…
MİLLİYET\’TEN, HÜRRİYET\’TEN, SÖZCÜ\’DEN, AKŞAM\’DAN, KANAL D\’den, STAR TV\’den, ULUSAL KANAL\’dan, Kanal B\’den, Avrasya TV\’den (art) korktunuz…
Anıtkabir\’den korktunuz…
Gazilerden korktunuz…
Şehitlerden korktunuz…
Hukuk devletinden korktunuz…
İstiklal Madalyasından korktunuz…
Necip HABLEMİTOĞLU\’NDAN korktunuz…
Uğur MUMCU\’DAN korktunuz…
Ahmet Taner Kışlalı\’dan korktunuz…
Milli Egemenlikten korktunuz…
Tam bağımsızlıktan korktunuz…
Atatürkçü Düşünceden korktunuz…
Atatürkçü Düşünce Derneği\’nden korktunuz…
Türk Silahlı Kuvvetlerinden korktunuz…
10 KASIM\’DAN korktunuz…
Şerefli savcılardan korktunuz…
\”Şu Çılgın Türkler\”den korktunuz…
CHP\’den, DSP\’den, Kamer Genç\’ten korktunuz…
1 MAYISTAN korktunuz…
Hakkını arayan İŞÇİDEN korktunuz…
Hesap soran ÇİFTÇİDEN korktunuz…
Yılbaşı kutlamasından korktunuz…
1881 den korktunuz…
Zübeyde Hanım\’dan korktunuz…
Emin Çölaşan\’dan korktunuz…
Bekir Coşkun\’dan korktunuz…
Şehit çocuğunun gözyaşından, Gazimin kopan kolundan korktunuz…
Çağdaş ve dinamik TÜRK GENÇLERİ\’nden korktunuz…
Alevilerden korktunuz…
Oktay EKŞİ\’den, Yılmaz ÖZDİL\’den, Uğur Dündar\’dan korktunuz…
Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ\’dan korktunuz…
YARSAV\’dan, BARO\’lardan korktunuz…
Doğrulardan, gerçeklerden korktunuz…
Monşerlerden korktunuz… .
ÖZGÜR İRADEDEN korktunuz…
14 Nisandan korktunuz…
İLHAN Selçuk\’tan korktunuz…
Engellilerden korktunuz…
CUMHURİYET mitinglerinde güneş altında saatlerce dim dik duran 80 yaşındaki analardan korktunuz…
Necati Doğru\’dan korktunuz…
Şapka ve Kıyafet Devriminden korktunuz…
\”Atatürk Öldü Biliyor musun?\” diye ağlayan minik kız çocuğundan korktunuz…
Atamın içtiği bir kadeh rakıdan korktunuz…
10.YIL MARŞINDAN korktunuz…
\”Ne Mutlu Türküm Diyene\” demekten korktunuz…
Köy Enstitülerinden korktunuz…
Kemal Kılıçdaroğlu\’ndan, Murat Karayalçın\’dan korktunuz…
Harf Devriminden korktunuz… .
ULUS gazetesinden korktunuz…
ULUSALCI olmaktan korktunuz…
Mustafa MUTLU\’dan, Ceviz Kabuğu\’ndan, Arena\’dan, 32. gün\’den korktunuz…
Ormanlardan, ağaçlardan, akarsulardan, meralardan korktunuz…
Mimar ve Mühendis odalarından korktunuz…
TÜSİAD\’dan korktunuz…
Atatürk Kültür Merkezinden korktunuz…
Şerefli gazetecilerden korktunuz…
Vatanın bölünmez bütünlüğünü dile getiren Paşalardan, hakkını arayan subay ve astsubaylardan korktunuz…
Hainleri karın tokluğuna kovalayan uzman çavuşlardan korktunuz…
Başı açık ve namuslu Cumhuriyet kızlarından korktunuz…
\”Türkiye Laiktir Laik Kalacak\” diye haykıran emeklilerden korktunuz…
Namazını, orucunu ve yardımını GİZLİ yapan Gerçek müslümanlardan korktunuz…
Kul hakkına saygı gösterenlerden korktunuz…
\”ATATÜYK\” diye gülümseyen 1,5 yaşındaki bebekten korktunuz…
ÇANAKKALE Savaşı\’ndan korktunuz…
Bahriye Üçok\’tan korktunuz…
Mustafa Balbay\’dan, Ümit Zileli\’den, Sesli Gazete\’den korktunuz…
Atatürk resimlerinden, rozetlerinden korktunuz…
Karga kovalayan sarışın çocuktan korktunuz…
Birlik olup, küsmeden, yılmadan ve boşvermeden 30 dakikasını geleceğine verip SANDIĞA GİDECEK milyonlardan korktunuz…
Sabih KANADOĞLU\’ndan, VURAL Savaş\’tan,YEKTA Güngör Özden\’den korktunuz…
Tüm ihanetlerinizi yaşlı ve yorgun gözlerle izleyen dedelerimizden, ninelerimizden korktunuz…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER\’den korktunuz…
Tarafsız ve onurlu vatandaşlardan korktunuz…
Oyunu yani namusunu SATMAYAN yurttaşlardan korktunuz…
Rüşvet yemeden, adam kayırmadan evine EKMEK götüren namuslu memurlardan korktunuz…
Bölücü HOCAEFENDİLER\’in ellerini, eteklerini öpmeden sadece YÜCE ALLAHA kulluk eden milyonlardan korktunuz…
Gaziden korktunuz…
Gazi Mustafa\’dan korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal\’den korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK\’ten korktunuz…
KORKULARINIZDAN KORKTUNUZ!…
Ama ne acı ki daha fazla OY, daha fazla PARA, daha fazla İKTİDAR, daha fazla GÜÇ için YÜCE ALLAHI sömürmekten, kullanmaktan ve onun adına konuşmaktan KORKMADINIZ!…
Unutmayın ki KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK!

Bu yazıyı okuyan, arkadaşım, anam, babam, teyzem, kardeşim, dostum, büyüğüm, küçüğüm; LÜTFEN yaklaşan seçimler ve bundan sonraki TÜM SEÇİMLERDE sandığa git ve OYUNU KULLAN… Yağmur, çamur deme… Al eline bir şemsiye, giy botunu ve ailen ile birlikte koş sandığa… Sen de biliyorsun en fazla 30 dakikanı alır.. 4-5 yılda bir yapılan seçimler için 30 dakika nedir ki? Bundan önceki seçim sonuçlarını incelediğinde seninde farkedeceğin gibi HER SEÇİMDE 7-8 MİLYON VATANDAŞ oy kullanmıyor… Tekrar ediyorum 7-8 MİLYON Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.. Yani nerede ise TEK BAŞINA bir İKTİDAR daha… Belki sende dönem dönem bu milyonların içinde idin… UNUTMA ki sandığa atılmayan HER OY \”KORKAKLARIN\” hanesine gidiyor.. Tepki için sandığa gitmiyorum ya da boş atacağım diye bir olay yok.. Çünkü tüm bunlar KORKAKLARIN ekmeğine yağ sürüyor… Bu mesajı yazdım çünkü sana İHTİYACIM VAR… İster SAĞ parti, ister SOL parti ya da MERKEZ… Görüşün her ne ise.. Ama lütfen TÜM SEÇİMLERDE SANDIĞA GİT… Rica ediyorum.. KORKAKLAR bunu çok iyi biliyor… Bir önceki seçimi hatırla… Neden bazı kesimlerin TATİLE ya da MEMLEKETE gittiği Temmuz ayında oldu seçimler?.. Çünkü o malum 7-8 milyonun rahatını bozmayacağını, sandığa gitmeyeceğini biliyorlardı… Ve haklı da çıktılar… İşte aslında EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ biziz… Ve tüm bunlar bizim SUÇUMUZ…

Basit ve küçük bir örnekle seninde tahmin ettiğin gerçeği dile getirmek isterim… Diyelim ki 100 kişi oy kullanacak.. Ve bu 100 kişinin tamamının sandığa gittiğini varsayalım… Sonuçlar açıklandı… A partisi: 30 oy (%30)… B partisi: 20 oy (%20)… olsun. Ancak bu 100 kişiden 20 kişinin sandığa gitmediğini varsayalım (Türkiye\’de her seçim olduğu gibi)… Yani seçmen sayısı 0 olsun… A ve B partisine yine aynı sayıda oy geldiğini varsayalım… Bu sefer herşey aynı olduğu halde yeni seçim sonuçları şöyle oluyor; A partisi: (%37.5)… B partisi: (%25)… Yani fark giderek açılıyor… Milletvekili seçimlerinde ise bu fark dahada acı bir boyuta geliyor… %10 barajının etkisi ve sandığa atlmayan ya da boş atılan oylar yüzünden 1 milletvekili çıkarabilen malum zihniyet AYNI OY SAYISI İLE 2-3 milletvekili çıkarıyor… Sence bu adil mi?… Ankara Belediyesinde yaşanan skandallar malum.. Tüm ülke izliyor.. Ama şunuda unutma; Gökçeğin seçildiği dönemlerde yaklaşık 300 bin (300.000) kişi oy kullanmadı.. Tahmin ettiğin gibi bu 300 bin seçmen oy kullansa idi Gökçek ve dolayısıyla skandallar olmayacaktı.. Bu durum diğer iller içinde geçerli… Ve bu bir seçim başarısı olmadığı halde şenlik yapıp kutluyorlar… %10 Seçim barajı olduğu sürecede sandığa atılmayan her oy KORKAKLARA gidecek… Hal böyle iken gerçekten SANA İHTİYACIM VAR… Bütün hayatımız boyunca Demokrasiye katkımız bütün seçimlerde bir kağıda bastığımız toplam yarım fincan mürekkep… Hepsi bu işte… O tahta sandığa gitmek zorundayız… Eğer gitmezsek iş için, zamlar için, maaşlar için, özgürlük için, haklar için sesimizi çıkarmaya ya da meydanlara dökülmeye hakkımız bile yok… Çünkü oy kullanmayarak biz SİSTEMİN DIŞINDA kalmış oluyoruz… Hal böyle olunca tüm yapılanlara ses çıkarmayada hakkımız olmaz… Unutma! Demokrasilerde OY SENİN NAMUSUNDUR…

Biliyorum, biraz uzun bir yazı oldu ama dedim ya SANA İHTİYACIM VAR… Senden bir ricam daha olacak… Bu mesajı e-mail ile dostlarına da göndermeni isterim… Çünkü 1 OY bile ÇOK önemli… Belki senin fikrini değiştiremem ama son sözüm şudur; artık ağırlığını KOY!

Sevgi ve saygı ile arz ederim.