Category Archives: Hiçbirşey - Page 20

Biz Kimiz?

\"\"Açılıma karşı çıkanların \”vampir\” olduğunu açıklamıştı Sayın Başbakan…

\”İki cihanda lekeli\” aynı zamanda.

Teröristlerin üstü açık otobüsle tur atmasına karşı çıkanlar kimdi? Anaların ağlamasını isteyen \”vicdansız\”lar, şehit cenazesi gelsin isteyen \”hasta kafa\”lar…
İzmirliler zaten \”gavur faşist\”.

Seçim isteyenler \”hain\”…

Cumhurbaşkanı\’na karşı çıkanlar:
\”Bu memleketten git\”sin!

Malın mülkün yabancıya satılmasına karşı çıkanlar \”sermaye ırkçısı\”…

Van münüt\’ten önce Davos\’a karşı çıkanlar için aynen şöyle demişti: \”Hazımsız tipler\” var, Davos\’un
kıymeti harbiyesi olmadığını söyleyenler var, \”şizofren tipler\” bunlar.

Yüksek vergiye karşı çıkanlar, alışmış \”kudurmuş\”tan beter… Kart faizlerine karşı çıkanlar, kusura bakmasınlar, \”dürüst gözüyle bakmam\” onlara… Tekel işçileri \”yetim hakkı yemeye çalışan\” hortumcular… Sendikalar \”yalancı\” inanmayın, Deniz Feneri\’ni yazanlar \”iftiracı\” sakın almayın!

Taaa 51 senedir giremediğimiz AB\’ye karşı çıkanlar \”vizyonsuz, cahil\”…
Seçim arefesinde avanta buzdolabı dağıtılmasına karşı çıkanlar \”çirkin\”.

Hukuka müdahale edilmesine karşı çıkanlar \”Ergenekoncu\”… Yapmak istedikleri Anayasa değişikliğine karşı çıkanlar \”beyinsiz\”… Aşçı erlerin suikastına inanmayanlar \”soytarı\”…

CHP\’nin \”geçmişi lekeli\”… Baykal \”cibilliyetsiz, çete avukatı\”… MHP \”seviyesiz, densiz, ahlaksız, müfteri\”… Ya Bahçeli? \”Onu tıp dünyasına havale ediyorum\”…

Subaylara iftira atılmasına karşı çıkanlar \”darbeci zihniyet\”… Vatandaştan vazgeçtik, Yargıtay\’ın telefonlarının dinlenmesine karşı çıkanlar \”kirli senarist\”…

Arınç\’a karşı çıkana \”tuuuu\”!
Satılmayan gazetecilere \”yuhhh\”!

\”Fiş\”lendiğimizi öğrenmiştik.

En son ne öğrendik?
Ya bunlardansın…
Ya \”kanı bozuk\”.

Benim bi de sütüm bozuk…
Valide de Atatürkçü çünkü.

Commerzbank \”Türkiye Batacak\” Dedi Ama…

\"TürkiyeGeçen yıl Türkiye ekonomisinin batacağını ileri süren bir analiz hazırlayan Commerzbank önceki gün 2009 yılında 4 milyar 540 milyon € zarar ettiğini açıkladı.

Commerzbank, Almanya\’nın ikinci büyük bankası olarak biliniyor. Amerikan kaynaklı küresel mali kriz başladığında, Commerzbank\’ın ekonomistleri, Türkiye hakkında çok olumsuz eleştiriler yaptılar. Türkiye ekonomisinin, 2009 yılında yeterli döviz bulamayacağını ve dış ödemelerini yerine getiremeyeceğini ileri sürdüler.

Commerzbank\’tan Ulrich Leuchtmann\’ın Financial Times gazetesinde 2009 yılının başında Türkiye ekonomisi üzerine bir analizi yayımlandı. Leuchtmann, Türk hükümetinin bütçe açığını ve cari açığı arttırarak ateşle oynadığını ileri sürdü.

Commerzbank iktisatçısının yaptığı bu analiz, Türk gazetelerinde de çok geniş yer buldu. Ancak önemli bir nokta eksik kalmıştı. O da, Ulrich Leuchtmann\’ın analizinde kullandığı verilere hiç dikkat edilmedi. Leuchtmann\’ın Türkiye ekonomisi hakkındaki olumsuz görüşleri, olduğu gibi Türkiye\’ye yansıtıldı. Oysa Leuchtmann\’ın analizini dayandırdığı veriler hatalıydı.

Ulrich Leuchtmann, Türkiye\’nin cari açığının arttığını ileri sürüyordu. Tam aksine Türkiye\’nin cari açığı 2008 yılının ekim ayından beri sürekli daraldı. Bir risk faktörü olmaktan çıktı. Ayrıca Commerzbank iktisatçısı, Türkiye\’nin kamu borçlarının ulusal gelirine oranının çok yüksek olduğunu belirtiyordu. Rakamlar onun söylediği gibi değildi. Türkiye\’nin kamu borçlarının ulusal gelirine oranı AB kriterleri olan yüzde 60\’ın oldukça altında yüzde 47 düzeyinde seyir etti. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi hakkında Commerzbank iktisatçısının ileri sürdüğü kötümser tahminler gerçekleşmedi. Türkiye, 2009 yılında, dünyada kredi notu iki kademe birden yükseltilen tek ülke oldu.

Peki, Commerzbank\’a ne oldu? Önceki gün, Commerzbank\’ın 2009 yılı bilançosu açıklandı. Banka, 4 milyar 540 milyon € zarar etti. Ayrıca, Commerzbank, Alman Devleti\’nden 18 milyar 200 milyon € yardım alarak ayakta durabildi. Commerzbank Yönetim Kurulu Başkanı Martin Blessing, BBC\’ye yaptığı açıklamada, \”Bankanın verilerinin tatmin edici olmadığını\” belirtti. \”Krizin henüz bitmediğini, eğer 2010\’da da durum düzelmezse, bankanın kâra geçemeyeceğini\” söyledi.

Peki, niçin Commerzbank Türkiye ekonomisi hakkında kötümser tahminlerde bulundu? Çünkü, Commerzbank\’ta Türk vatandaşlarının yüksek miktarda mevduatı olduğu biliniyor. Söz konusu mevduatın, varlık barışı, nedeniyle Türkiye\’ye gelmesinin engellenmesi amacıyla olumsuz havanın yayıldığı tahmin ediliyor. Anlayacağınız, Commerzbank iktisatçılarının bilerek veya bilmeyerek Türkiye ekonomisi için yaptığı olumsuz tahminler bizi batıramadı. Ama Commerzbank battı. Ancak devlet yardımıyla, ayakta kalabildi.

Hayırlara Vesile Olsun

\"\"Almanya\’daki Keriz Feneri\’yle dini bütün vatandaşlarımızı dolandırdığı ortaya çıkan Erzincan Başsavcısı\’nın evi basıldı.

Frankfurt savcılığı, gurbetçilerimizin paralarını cukkalayarak gemi alan Koramiral\’i gözaltına aldı. Kemal Kılıçdaroğlu\’nun bavulla kuryelik yaptığı, arada iki bavulu kendi bagajına atarak, Las Vegas\’ta yavrularla yediği iddia edildi. Kılıçdaroğlu, \”Külliyen yalan, ben o sırada umredeydim\” dedi. \”Size İzmir\’de otomobil fabrikası kuracağız\” vaadiyle ahaliyi tokatlayan Oktay Vural\’ın 7\’den 77\’ye herkesi ayakta yiyip, Kanal 777 diye televizyon kurduğu öne sürüldü. Memleketin topraklarını yabancıya peşkeş çeken ünlü arsa spekülatörü Toprak Dede\’nin 96 yaşındaki sevgilisi Muazzez İlmiye Çığ\’la birlikte cennette tapu sattıkları anlaşıldı. Aşçı er Levent Kırca\’nın Devlet Bahçeli\’ye suikast planı hazırladığı, ancak, yanlışlıkla Deniz Baykal\’ın evinin önüne giden tetikçi-elektrikçi er Müjdat Gezen\’in suçüstü yapılacağını anlayınca, polisten pet şişeyle su isteyerek, krokiyi yediği ortaya çıktı. Burkina Faso\’dan gelen ihbar telefonuyla yakalanan iki er hakkında \”gülmekten öldürmeye\” teşebbüsten dava açıldı. Genelkurmay Başkanı, geçenlerde bindiği F-16\’ya kene konulduğunu açıkladı. Taraf Gazetesi, \”Türkiye laiktir laik kalacak\” diyen Cumhurbaşkanı\’nın gizli gizli kaydedilmiş ses bandını yayınladı. Harp okulu yatakhanesinde yapılan aramada üç Nutuk, beş Atatürk rozeti ele geçirildi, laik sızma girişiminde bulunan subaylar ordudan atıldı; başbakan şerh koydu. Frankfurt Savcısı\’nı telefonla arayarak, \”Koramiral\’i bırak\” dediği iddia edilen Sabih Kanadoğlu, \”Evet aradım ama, davayla ilgisi yok, Eintracht Frankfurt-Bayern Münih maçını sormak için aradım\” dedi. Dursun Çiçek\’in atmadım dediği ıslak imzayı, Keriz Feneri Noteri\’nde attığı ortaya çıktı. Yargıtay ve Danıştay üyeleri, açığa alınan Keriz Feneri Noteri\’ne destek ziyaretinde bulundu. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, yetkisini aşan Frankfurt Savcısı\’nın derhal görevden alınmasına; Keriz Feneri Noteri\’nin ise, Anayasa Mahkemesi Başkanı yapılmasına karar verdi. Yarsav, Keriz Feneri haberlerine yayın yasağı getirilmesini istedi.

Adalet Bakanı isyan etti, \”Günahsız insanlar içeri tıkılırken, Keriz Feneri\’nin üstü örtülüyor\” dedi. \”Darbeciler Keriz Feneri\’ni kolluyor, halkımıza yazık\” diyen Bülent Arınç ağladı.

Bi uyandım sıçrayarak…
Meğer koltukta içim geçmiş.
Kan ter içinde kalmışım.
Hayırlara vesile olsun.

Re\’vize…

\"\"Sene 2002.
24 Ekim.

Galatasaray-Brugge maçı için Belçika\’ya gitmiştik, üç tane giydirdiler, dönüyoruz.

Brüksel Havalimanı\’ndayım.
Pasaport kontrolü…
AB üyesi ülkelerin vatandaşları, kendilerine ait kapıdan şakır şakır geçiyor. AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları, yani biz, kuyrukta, kuzu gibi bekliyoruz.

Önümde biri var…
Ünlü bi politikacı.
Yanında monşer kılıklı biri.
Laflıyorlar.
Anlıyorum ki, o monşer kılıklı arkadaş, Brüksel Büyükelçiliğimiz\’de görevli bir memur… Politikacıyı uğurlamaya gelmiş, \”hattızatında efenim\” filan diyor.
Yıkama yağlama yani.

Malum, çenemi tutamam.
Öne doğru eğildim…
\”Beyefendi, daha ne kadar bu kapılarda sürüneceğiz?\” dedim.
O zamanlar yazmıyorum…
Haliyle beni tanımıyor.
Gülümsedi…
\”Çok yakında\” dedi.
\”Biz iktidara gelince, bu çirkin muameleden kurtulacağız.\”
Haliyle gülümsemedim.
\”Umarım\” dedim…
\”Çok gördük sizin gibi diyenleri, bakalım, bir de sizi görürüz.\”
Gene gülümsedi…
\”Görürsünüz\” dedi.

Abdullah Gül\’dü o.

10 gün sonraki seçimde iktidara geldiler… Başbakan oldu. Hatta o kadar başarılı bulundu ki, Cumhurbaşkanı oldu.

E bakıyoruz… AB duvar.
Hatta, vazgeçtik Avrupa\’dan…
Azerbaycan\’a bile vizeyle gidiyoruz.

Ama bu arada… Suriye, Lübnan, Libya ve Ürdün\’den sonra Katar\’a da vize kalktı!

\”Görürsünüz\” demişti…
Gördük hakikaten.

NOT: Başkomutan\’dır kendisi…
Orayı ayrıca görüyoruz!

Balyoz Şimdilik AKP\’de!..

İktidarının sarsıldığını hissettikçe R. T. Erdoğan sertleşiyor. Sözlerini tartmıyor! Eline verilen, önüne yansıtılan metinlerin dışına çıkarak onulmaz gaflar yapıyor.

Tekel işçilerinin elli gündür ıstırapla sürdürdükleri direnişe R. T. Erdoğan efelenerek yaklaşıyor. Peşin hükümle eylemcileri suçluyor. Tümden kaldırılması gereken 4C uygulamasından vazgeçmiyor! AKP hükümetinin 2004\’te çıkarttığı 4C uygulaması sanki tanrı buyruğu! ILO standartlarına uymayan koşullarının esnetilmesine bile yanaşmıyor. Kazanılmış hakların çiğnenmesini umursamıyor! Üstelik direniş ay sonunda bitirilmezse, balyozu vurmakla tehdit ediyor!.. Ama Tekel eyleminin kıvılcımları ateşi yaktı bir kez! Belki emekçileri sınıf bilincinde birleştirecek! Direnişin parolası emek, işareti genel grevdir!..

Başbakan\’ın bir AVM açılışında bakkallara sonlarının geldiğini müjdelemesi(!) de gaftır!.. Bakkalları AVM\’lerden çok, teğet geçen ekonomik kriz zorluyor. Varoşlar ve taşra bakkalı yeğliyor ama işsizlik müşterileri ve harcadıkları parayı azaltıyor. Aslında tüm küçük esnaf ve zanaatkâr dertli. Dükkânlar kapanıyor, devrediliyor. Yerlerine umutla açılan yenileri de kısa sürede aynı akıbeti paylaşıyor. Tablo bu iken ve ayakta kalma mücadelesi veren küçük esnaf R. T. Erdoğan\’dan yüreklerine su serpmesini beklerken, Başbakan kendisine destek vermiş bu önemli kitleye sırt çeviriyor!

Doktorlara, eczacılara, itfaiyecilere, demiryolu emekçilerine bakışı da değişik değil… Başbakan sıkıştıkça dengesini yitiriyor, esip üfürüyor. \”Bizi iktidara onlar mı getirdi?\” ifadesiyle* aslında herkese dikleniyor. Kendisini umut görüp destekleyenleri pervasızca kırıp döküyor.

AKP\’yi iktidara işçiler, gırtlağına kadar batmış küçük esnaf ve zanaatkârlar, dardaki çiftçiler, maaşıyla geçinemeyen memurlar, emekliler getirmediyse, sakat özelleştirmelerle işten atılanlar, işsizler getirmediyse, R. T. Erdoğan\’ın arkamda dediği halk acaba kimlerden oluşuyor? İktidara gelmesini sağlayan seçmen ithal miydi?..

Milletvekillerinin peygamberlik ve türban odaklı kutsal dövüşü, TBMM\’de sadece havanda su dövülmesi nedeniyle nefret çekiyor. Vatandaş peygamber aramıyor. GATA ise askeri hastane… Giriş çıkış kuralları vatandaşı dertlendirmiyor. İktidarı yıpratan halkın sorunlarını örtmeye çalışması!

AKP\’nin tek icraatı muhtemelen dış akıllara hizmet, yargının ve askerin yıpratılmasına çanak tutmak!.. Eskiden \”otuz iki kısım tekmili birden\” reklamlarıyla bitmek bilmeyen saçma filimler oynatılırdı. Seyirci başını sonunu karıştırırdı. Ortaya atılan tüm sivil ve askeri örgütlenme bağlantılı darbe iddiaları bu filmlere benzedi… Kimin, neyin ne olduğu anlaşılamayan Ergenekon davası, tabanca tüfek kazıları, kuru imza, ıslak imza, yüksek yargıç ve savcıların dinlenmesi, soruşturulması, Tokat katliamında PKK yerine TSK\’nın suçlanmaya çalışılması, kendi derdindeki vatandaşın umursamadığı B. Arınç\’a suikast iddiası, kozmik oda araştırmaları, \”sarı kız\”, \”ay ışığı\”, \”kafes\” darbe planları, Poyrazköy hafriyatı, şimdilik son sansasyon \”balyoz\” harekâtı… Hiçbirinin, bırakın sonucu, doyurucu açıklaması bile yok…

Tüm gayretlere karşın, AKP halkın gözünde tüm sorunların sanığı olmaktan kurtulup, gönlünce mazlumu oynayamıyor!.. İş, aş derdindeki kitlelere çare olamadığı gün geçtikçe daha iyi görülen AKP kendine güvenli bir yol haritası çizemiyor anlaşılan…

Tersine, derdi ayyuka çıkmış işçinin, memurun, emeklinin, esnafın, zanaatkârın, çiftçinin bıçağın kemiğe dayanmasıyla patlayan isyan haykırışı Başbakan\’ı çileden çıkarıyor!.. Darbe dedikodularıyla oy toplama hesaplarının dengesini bozanların başına iktidarın balyozunu kendisi indirmeye hazırlanıyor!.. Gerçi balyoz kendi elinde. Ama şimdilik… Seçimde en az dört partinin TBMM\’ye girmesiyle tüm planları suya düşecek! Biraz daha sabır…

Başbakan bizi şunlar, bunlar mı iktidara getirdi derken aslında satır aralarında bir gerçeği itiraf ediyor farkında olmadan?

Son seçimlerde çalınıp yokedilen oyları, bilgisayar programları ile yapılan oy sahtekarlığını ve ondan önce seçmen listelerinde yapılan manipülasyonları anlatıyor. Her türlü sahtekarlığın, hırsızlık ve arsızlığın doruğundaki bu zihniyetin gerçek anlamda oy veren seçmenin tercihlerinden doğal olarak korkusu ve çekincesi olmaz. Önümüzdeki seçimlerde de iplerini ellerinde tutup oynatan okyanus ötesi efendilerinin teknolojik, psikolojik ,parasal her türlü yardımıyla ve sanal oylarla iktidara devam etmeleri hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

Tiyatro

Ölüyü bile güldüren Nejat Uygur, yaptı gene yapacağını…

Hafızasını kaybetti, komada yatıyor ama, bu haldeyken bile, Türkiye komedisini ortaya koymayı başarıyor.

\”Kocasının kafasının içindeki\” zihniyeti kabul edip, \”eşinin kafasındaki bez\”e itiraz edenlere, kahkahalarla gülünmez de ne yapılır Allah aşkına?

\”Kocasının kafasının içindeki\”leri serbest bırakıp, \”eşinin kafasındaki bezi\” yasaklamak, mizah değil de nedir?

Bi mucize olsa, ayağa kalksa Nejat Uygur, ben eminim, \”hastane mi, kestane mi\”yi revize edip, tekrar sahneye koyardı… Veya yeniden yazardı \”miğferine çiçek eken asker\”i.

Özlüyoruz onu.

Tek tesellimiz Bülent Arınç.

\”Devlet sanatçısı\” Nejat Uygur\’un yerini \”devlet bakanı\” olarak dolduruyor… Daha önce Nejat Uygur\’dan ilham alarak \”şeyini şey ettiğimin şeyi\”ni canlandırmıştı, şimdi de, büyük ustanın \”kodum mu oturturum\”una özendi.

\”Kozmetik oda\”yla karıştırıp, Türkiye\’nin ve İzmir\’in onuru Güldal Mumcu\’nun odasını bastı. Höt zöt yaptı, \”Sarhoşları niye kürsüye çıkarıyorsun\” diye hesap sordu.
Acı acı güldüm kendi payıma…
Çünkü, kendisini \”saygın\” ilan eden yalaka gazetecilerin çoğu alkolik.

Trajikomik.

Bir taraftan \”kadınlara saygı\” isteyip, bir taraftan \”bıyıklı Meclis\’i yöneten kadın\”ın üstüne yürüyeceksin, bir taraftan da erkeklere başkan olmayı başarmış kadına \”yaratık\” diyeceksin…

\”35\’e bakla, ne hakla?\”

Ve MHP… Din sömürüsünün foyasını ortaya çıkardı, artislik bi yere kadar, makyaj aktı, a-aa, kral çıplak!

Peki derseniz ki, küfürlerin, tekmelerin havada uçuştuğu Meclis\’in hali ne olacak?
Onu da düşünmüştü Nejat Uygur…
\”Alo, orası tımarhane mi\” diyemeyeceğimize göre, sanırım neticede o işlere \”Cibali Karakolu\” bakacak.

Bakan ÇİÇEK\’in Oğluna Var TEKEL İşçisine Yok!

Geçen gün bir duyum aldım; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı da yapmış, Hükümet Sözcüsü Sayın \”Cemil Çiçek\’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek\’in devlet şirketi olan Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticaret A. Ş\’de Yönetim Kurulu\’na atandığını\” haber veriyordu.

Doğru mu bu duyum?

Nasıl olur!

TEKEL işçileri Ankara\’da \”Bizi işimizden atmayın, aynı maaşımızla, aynı haklarımızla devletin başka kadrolarında çalışmaya devam edelim; çoluğumuz-çocuğumuz var…\” diyerek \”ölüm oruçlarına\” yatıyorlar. Başbakan da \”devletin kasasını size soydurmam\” diye onları horluyor, aşağılıyor, ötekileştiriyor. Bakan\’ın oğlu ise Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticaret A.Ş\’nin Yönetim Kurulu\’na üye olarak atanıyor.

Hiç olacak iş mi?

Şüphelenmek gerekli.

Doğru olamaz, babasının iktidarı TEKEL işçilerine \”fabrikaları yabancıya sattık, size iş kalmadı, alın kıdem tazminatını ve ihbar tazminatını çekin gidin… Özel iş kurun… Koç gibi, Sabancı gibi siz de birer holding olun…\” diye dalga geçer gibi öğütler verirken Bakan\’ın oğlu devlet şirketinde yönetim kurulu üyesi olmayı kabul etmez.

Babasından utanır.

Kabul edemez, değil mi?

Ben de şüphelendim.

Araştırdım.

Allahım, büyüksün!

Duyum doğru çıktı.

Bakan Cemil Çiçek\’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek; kıymetli arsalarıyla birlikte fabrikaları İngiliz-Amerikan sigara şirketine satıldığı için yani varlıklarının tamamı özelleştirildiği için yapacağı hiçbir şey kalmayan ve \”tabela şirketine\” dönüşen devletin şirketinin yönetim kuruluna atanmış.

Göreve başlamış.

Tarih: 14 Temmuz 2009.

Bakan\’ın oğlu \”tabela şirketine\” dönüştüğü için tamamen iktidar yanlılarının arpalığı gibi kullanılan Sigara Sanayii\’nde yönetim kurulu üyeliği kapmış.

Ayda ne alıyor?

Araştırıyorum yazacağım.

Yazmalıyım; Çünkü Bakan\’ın oğlu Ahmet Çağrı Çiçek, önce \”Meclis\’te memur kadrosuna\” alınarak iş hayatına başlamış, sonra Tekel\’i Amerikan şirketine satan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı\’nda \”Başkan Müşaviri\” olarak daha iyi bir işe geçmiş. Sonra da yapacak hiçbir işi kalmamış fakat varlığı arpalık olsun diye devam ettirilen devletin Sigara Sanayii\’inde yönetim kurulu üyesi yapılmış.Geçen gün bir duyum aldım; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı da yapmış, Hükümet Sözcüsü Sayın \”Cemil Çiçek\’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek\’in devlet şirketi olan Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticaret A. Ş\’de Yönetim Kurulu\’na atandığını\” haber veriyordu.

Doğru mu bu duyum?

Nasıl olur!

TEKEL işçileri Ankara\’da \”Bizi işimizden atmayın, aynı maaşımızla, aynı haklarımızla devletin başka kadrolarında çalışmaya devam edelim; çoluğumuz-çocuğumuz var…\” diyerek \”ölüm oruçlarına\” yatıyorlar. Başbakan da \”devletin kasasını size soydurmam\” diye onları horluyor, aşağılıyor, ötekileştiriyor. Bakan\’ın oğlu ise Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticaret A.Ş\’nin Yönetim Kurulu\’na üye olarak atanıyor.

Hiç olacak iş mi?

Şüphelenmek gerekli.

Doğru olamaz, babasının iktidarı TEKEL işçilerine \”fabrikaları yabancıya sattık, size iş kalmadı, alın kıdem tazminatını ve ihbar tazminatını çekin gidin… Özel iş kurun… Koç gibi, Sabancı gibi siz de birer holding olun…\” diye dalga geçer gibi öğütler verirken Bakan\’ın oğlu devlet şirketinde yönetim kurulu üyesi olmayı kabul etmez.

Babasından utanır.

Kabul edemez, değil mi?

Ben de şüphelendim.

Araştırdım.

Allahım, büyüksün!

Duyum doğru çıktı.

Bakan Cemil Çiçek\’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek; kıymetli arsalarıyla birlikte fabrikaları İngiliz-Amerikan sigara şirketine satıldığı için yani varlıklarının tamamı özelleştirildiği için yapacağı hiçbir şey kalmayan ve \”tabela şirketine\” dönüşen devletin şirketinin yönetim kuruluna atanmış.

Göreve başlamış.

Tarih: 14 Temmuz 2009.

Bakan\’ın oğlu \”tabela şirketine\” dönüştüğü için tamamen iktidar yanlılarının arpalığı gibi kullanılan Sigara Sanayii\’nde yönetim kurulu üyeliği kapmış.

Ayda ne alıyor?

Araştırıyorum yazacağım.

Yazmalıyım; Çünkü Bakan\’ın oğlu Ahmet Çağrı Çiçek, önce \”Meclis\’te memur kadrosuna\” alınarak iş hayatına başlamış, sonra Tekel\’i Amerikan şirketine satan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı\’nda \”Başkan Müşaviri\” olarak daha iyi bir işe geçmiş. Sonra da yapacak hiçbir işi kalmamış fakat varlığı arpalık olsun diye devam ettirilen devletin Sigara Sanayii\’inde yönetim kurulu üyesi yapılmış.

Bu Ülkenin Sahipleri Kim?

Devletin başı olan cumhurbaşkanı mı? İcraatın başı olan başbakan mı?
Milletin vekillerinin başı olan meclis başkanı mı?
Kim?

Başbakan Tekel işçilerine \”ay sonuna kadar bu yasadışı gösteriyi bitirin\” diye rest çekerken öyle bir laf etti ki işin içinden çıkamadım..
Dedi ki, \”kusura bakmasınlar, bu ülke yolgeçen hanı değil, bu ülkenin sahipleri var.\”
Bu sözü AKP grubu coşkuyla alkışladı.. İmkânım yoktu, soramadım..
Sorabilsem diyecektim ki, \”alkışlarla onayladınız da başbakan ülkenin sahipleri var derken kimleri kastetti?\”
Eminim ortak bir yanıt alamazdım..
Cumhurbaşkanı mı, meclis başkanı mı, başbakan mı?
Polis mi?
Jandarma mı?
Asker mi?
Kimi, kimleri!..

Başbakan onlara seslendiğine göre Tekel işçileri olmadığı kesin..
Peki, bu ülkenin sahipleri varsa biz neyiz?
Kiracı mı?
Vergi veren vermeyen, işi olan olmayan, aklı yeten yetmeyen hayat yolculuğuna henüz başlayan, son durağa yaklaşan; kim?
Öğretmen, doktor, mühendis, savcı, avukat, hâkim, eczacı, kaynakçı, madenci, marangoz, bakkal, nalbur..
Kim?

Başbakan söylediğine göre ülkenin sahiplerini biliyordur..
AKP milletvekilleri alkışlayarak onayladıklarına göre onlar da biliyordur..
Ben bilmiyorum..
Kendimi sahiplerinden biri sanıyordum, galiba değilmişim.
Yeri gelmişken küçük bir liste yapsalar da ülkenin sahiplerini biz de öğrensek..

4C

İnsanlar 50 gündür orda…
Hâlâ yeni yeni merak eden var:
\”Şekerim, nedir bu 4C?\”

Cut.
Colour.
Clarity.
Carat.

Budur 4C.

Pırlanta alırken, bunlara dikkat edeceksin… Ki, alıp satabilesin.

Türkiye Cumhuriyeti\’nin Tekel gibi, şeker fabrikaları gibi, tek taş mücevherlerini satarken 4C\’li yapacaksın ki, renk, berraklık filan, cillop gibi olsun…
Yükte hafif olsun.

E her işçi bi pırlantadır zaten!

Sıradan insandılar…
Komple 4C\’li yapıldılar.
Daha nasıl onurlandırılsınlar?

Bakın mesela…
Tezek alıyorsun, KDV yüzde 18.
Pırlanta alıyorsun, KDV sıfır.

Elini vicdanına koy…
Hükümet gibi \”merhamet\”li ol…
Hangisini alırsın?
Tezeği mi?
Pırlantayı mı?

Dolayısıyla, hani sendikanın önüne kurdukları naylon çadırlara \”Batman çadırı, İzmir çadırı, Bursa çadırı\” filan yazıp, vitrin gibi diziliyor ya işçiler…
Olmaz öyle!

\”Elmas çadırı, Yakut çadırı, Safir çadırı\” yazın… Kıymetinizi bilin biraz.

Budur…

\"\"Yusuf… İzmirli.
Lise mezunu.
İşsiz.

Bir kontör harcadı.
Var Mısın Yok Musun\’a katıldı.
Son 2\’ye 50 ve 200 bin liralık kutularla girdi… 105 bin liralık teklifi reddetti.
Risk aldı.
Kutusundan 200 bin lira çıktı.
Köşeyi döndü.

Yusuf… İzmirli.
Lise mezunu.
Öğrenci.
Ailesi 50 bin lira harcadı.
Yarın ÖSS\’ye katılacak.
Son 2\’ye dershane ve özel dersle girdi.
Boşver, askere git, tekstil atölyesinde kayıtdışı çalışırsın teklifini reddetti.
Risk aldı.
Kazanırsa, 4 senesi var.
Mezun olduktan sonra işe girmeyi başarırsa, anca asgari ücret alacak, yemese içmese, bir kuruşunu bile harcamasa, 200 bin lirayı toparlaması kaba hesap 33 sene falan sürecek.

Yusuf… İzmirli.
Lise mezunu.
İşsiz.
Bir kontör harcadı.
Desti İzdivaç\’a katıldı.
Son 2\’ye bir dul ve evde kalmış bir kızla girdi… Dulun ölen babasından maaşı var.