Category Archives: Hiçbirşey - Page 21

Anıtkabir\’e Denizaltıyla Saldıracaklar

Şok diye bi program vardı.

\”Şok… Şok… Şok… Playboy yıldızı Anna Nicole Smith, haftada bir gün zevk için Edirne Genelevi\’ne gelerek ücretsiz amme hizmetinde bulunuyor sayın seyirciler!\”

N\’oldu biliyor musunuz?
Kuyruk oldu!
Edirne Valisi açıklama yaptı…
\”Öyle bir hanım çalışmamaktadır!\”

Halbuki, programın başında sonunda \”Bu bir mizah programıdır\” yazıyordu.
İnandıramadılar.

\”Çevireceğiniz numaradan önce Graham Bell\’in doğum tarihini tuşlarsanız, telefonla bedavaya görüşebilirsiniz\” diye haber yaptılar… \”Benim telefon galiba arızalı\” diye hücuma uğrayan Telefon İdaresi, ertesi sabah beyanat vermek zorunda kaldı; resmi kurum olduğu için \”manyak mısınız\” diyemedi, \”külliyen yalan\” dedi.

Adnan Menderes döneminde gizli bir projeyle uzaya gönderilen, ancak, daha sonra ödenek yetersizliği nedeniyle geri getirilemeyen Türk astronotun oğlunu çıkardılar canlı yayına… Millet ağlamaktan helak oldu zavallı yavrucağın dramına… Mermiyi dişiyle yakalayan adamı gösterdiler, kendini vurduranlar oldu! Klozetten çıkıp, insanların kıçını ısıran yaratık haberi de yaptılar, Cine 5 şifresini kıran sprey haberi de… Laboratuvarda tüplü müplü bir deney yaptılar, \”Sigara paketlerindeki parlak kâğıtlarda gümüş var, işte böyle ayırabilirsiniz\” dediler, adamın biri malı mülkü sattı, belediyenin çöp ihalesini aldı.

700 hafta yayınlandı!

Sonra kaldırıldı…
Çünkü, zor oldu ama, gerçek olmadığı 700 hafta sonra nihayet anlaşıldı ve izlenme oranı düştü.

Nedendir bilmem, aralarında benim de bulunduğum 137 gazetecinin desteğiyle gerçekleştirilecek olan Balyoz Darbesi\’ni okuyunca,
\”Şok\” geldi aklıma.

Şok… Şok… Şok…
F16 düşürtecekler.
Cami bombalayacaklar.
Halka ateş açılacak.
200 bin kişi tutuklanacak.
On yüz milyon baloncuk olacak.

E haliyle soruyor bazı okurlar:
\”Ne diyorsunuz bu işe?\”

Ne diyeyim kardeşim… Edirne Valisi bi açıklama yapar herhalde.

RTE\’den ABD Ordusuna Davetiye

Ne demiştim? \”Polisler Neden Ağır Silahlarla Donatılacak?\”

Erdoğan\’ın beynindekileri, daha hangi hainlikleri yapacağını anlamak ve bilmek için alim olmak ya da kahin olmak gerekmez. En azından, Erdoğan\’ın zom yapılmış gözlerinden bunu okumak mümkün. Şöyle bir günlük olaylara bakın: Erdoğan kendisinden bir fırt uzaklıktaki karargah terörist örgütüyle birlikte Orduya saldırıyor, Yargıya saldırıyor, Muhalefete saldırıyor, kendine karşı olan gazetelere, televizyonlara, yazarlara, çocuklara saldırıyor, Şehit analarına, Gazilere, Sakatlara, Namuslu savcı ve yargıçlara, Tekel işçilerine, İtfaiye işçilerine, Diğer işçilere, Çiftçilere, Eczacılara, Memurlara, Emeklilere, velhasıl kendine boyun eğmeyen her kişiye, her kuruluşa, Bütün Türkiye\’ye saldırıyor.

Saldırmadığı yalnız Yandaşları, karısı, PKK teröristleri, Talabani, Barzani, Obama, Özel karargahının adamları, ABD yandaşları, kendisi gibi hırsızlar, hortumcular, Remzi?, Haşim Kılıç, Zekeriya Öz gibi Türkiye\’nin bekasına düşman olanlar var…

Erdoğan bütün bu saldırıları cesaretinden mi yapıyor sanıyorsunuz? Bugüne dek dünyaya gelmiş geçmiş en korkak gerici bir kişi.. Tuvalete bile en az beş korumasıyla giden biri. Bunun için, ekli yazımda izaha çalıştığım gibi, Yüce Divan\’da sorgulanmamak için her şeyi, ama her şeyi yapar, yapıyor ve yapacaktır da. Onun beyninde başka hiç bir şey yok, her konuşması, her yaptığı, her yaptırdığının özünde bu korku var. Gene ekteki yazımda açıklamaya çalıştığım gibi, Erdoğan, demokratik, yasalara uygun ve hilesiz bir genel seçimi asla ve kat\’a yaptırmayacaktır. Bir genel seçim olacak da, Erdoğan\’dan kurtulacağız diyenler ya da düşünenler yalnız ve yalnız rüya görüyorlar. Erdoğan\’ın Obama ile kararlaştırdığı, ABD ordularına davetiye planını açıklamadan önce bir giriş yapayım: Erdoğan neden bütün feryatlara, hak arayanlara karşı kulağını kapadı.

Neden Türkiye\’nin yönetimini tamamen ABD\’ye bıraktı. Neden BOP Eşbaşkanlığı\’ndan başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Neden, Güney doğudaki mayınlı araziyi İsrail\’e vermek için yırtındı, kırk dereden su getirdi. Bunun altında yatan, ABD silahlı kuvvetlerinin Türkiye\’ye kolayca girebilmesini Obama\’yla kararlaştırdıkları plan vardı (allahtan CHP ve MHP bunu önledi). Sonra durup dururken neden \”Kürt Açılımı\” nifakını soktu?

Bu da fos çıktı. ABD askerlerinin Türkiye\’yi kullanarak geri dönmelerine ve bir Kürt devletinin kurulmasına, TBMM\’den ve Türk halkından onay çıkmayacağını hem ABD ve hem de Erdoğan adları gibi öğrendiler. Şimdi ne yapmak zorundalar? Erdoğan\’ın son ABD\’ye gidişinde işte bu kararlaştırıldı. Nedir bu Plan?: Erdoğan, ekte yazdığım gibi bir taraftan, Fetullahçı Emniyet yetkilileriyle polisleri ağır silahlarla donatacak ve diğer taraftan af adı altında yurdumuza sokacağı PKK teröristleriyle AKP ordusunu kuracak.

Bunları yaparken Türk Ordusunu demokrasi çemberinde işlemez hale getirecek. Zaten TSK demokrasi diyor başka bir şey söylemiyor. TSK, olmayan demokrasiye o kadar bağlanmış ki, Türkiye\’nin yok olmasına ramak kalmış, hala demokrasi adı altında kendisini savunmaktan başka hiçbir şey yapmıyor.

TSK, tarafsız olmaya devam etsin de, \”diğer ülkeler ne der, ne yapar\” safsatasıyla, hiç olmazsa halka karşı Erdoğan tarafına tamamen geçmesin. Türk halkı kendi mukadderatını kendisi tayin etmeye muktedirdir…
ABD ve Erdoğan\’ın bekledikleri an gelince de düğmeye basılacak; Erdoğan, başta ABD olmak üzere dışardan yardım isteyecek. Diyecek ki \”Ey! Türkiye dostu ABD!, AKP olarak halk bizi, demokratik ve yasal yollarla, 47% lik oyuyla tek başına iktidara getirdi.

Ülkeyi 8 yıldır çok iyi idare ettik, halkımıza refahı ve demokrasiyi getirdik, her şey güllük gülüstanlık (falan filan). Kaç zamandır tespit ettik ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu hükümetimizi devirmek için darbe yapma planları içinde. Sizden acilen yardım istiyoruz. Bunun için de sınırlarımızı size açmaya hazırız. \” Tıpkı Afganistan\’ın, Talabani\’den kurtulmak bahanesiyle ABD askerlerinin Afganistan\’a gelmelerine davetiye çıkardığı gibi.

İşte bundan sonra size bir Yugoslavya; işte size bir Irak, bir Afganistan; işte size, dokunulmazlığı ömür boyu sürecek, yalancı, sahtekar, hain, yobaz bir hoca.

Dediğim gibi, bütün bunlar Erdoğan ve Obama\’nın müşterek planı. Bunu yapabilecekler mi, yapamayacaklar mı? Yapmamaları, yapamamaları için bu yazdıklarımı Türk halkının ve ulusalcıların önemsemesini diliyorum. Çok düşük bir vakıa olarak da düşünülse, bir soru işareti koyup, önemsenmesini ve tedbir alınmasını istiyorum.

Erdoğan\’ı tanımayan saf vatandaşlar inanmalıdır ki, Erdoğan kendini kurtarmak için yabancı bir ülkenin ordusuna sınırlarımızı gözü kapalı açacak kadar gavur! bir yaratıktır. \”İnşallah, maşallah, Allah\’ın izniyle, Allah kısmet ederse\” gibi sözcükleri, Deniz feneri hırsızlığında, yolsuzluğunda olduğu gibi, yalınız insanların dini duygularından faydalanmak ve demokrasi gibi, dinimizi de kötü emellerinde araç olarak kullanıyor. Ülkesiyle savaşan biri yalnız bir Gavur! olabilir. Mikrofonun karşısına çıkıp, ağzını yalanla açıp, yalan dolanlarla devam eden, yalanla kapatan, halkı kandıran biri ancak gavur! olabilir. İşin en acı tarafı, bir sürü olanlardan habersiz salaklaştırılmış vatandaş ve işleri yalnız parmak kaldırıp parmak indirmek olan robot AKP Millet vekilleri!, bu gavuru alkışlıyor da alkışlıyor. Gene işin acı tarafı, Ulusal Kanal hariç, bütün televizyonlar onun bu konuşmalarını canlı olarak vermesidir. Şu anda söylemeden geçemeyeceğim: Evet \”Ya Ulusal Kanal Olmasa\”, benden bir de ekleme \”Ya CHP ve biraz da MHP olmasa\”

Ben, Deniz Feneri yolsuzluğunun ne adı ne düşüncesi yokken, araştırmalarım neticesinde bir çok şeye şahit oldum; 22.10.2006 tarihinde, Deniz Baykal ve Erkan Mumcu\’ya taahhütlü birer mektupla her şeyi anlattım ve uyardım. (o zaman bilgisayarım yoktu, o yazım arşivlerinde görülebilir). Hiç birinden tık sesi çıkmadı. Belki de bana, esk. DTP başkanı gibi Has…tir oradan demişlerdir. 11.07.2003 tarihinde, Yavuz Donalt da, Erdoğan\’ın illegal karargah tertip terörist örgütünü, bütün her yönüyle köşe yazısında açıkladı. Her iki olayı da hiç kimse önemsemedi. Atı alan Üsküdar\’ı çoktan geçtikten sonra, bugünlerde \”vah vah, meğer neymiş\” diyerek gündeme getirdiler.

Geçmiş olsun. İş işten geçmeden, hiç olmazsa yukarıdan beri ve aşağıdaki yazdıklarıma, CHP, MHP ve halkımızın biraz olsun kulak vermesini ve gerekli duyarlığı göstermesini istiyorum. Erdoğan Türk vatandaşlarından, bizden biri değildir. Bunu kendisi de, Türk sözcüğünü ağzına almamakla kanıtlamıştır. Olsa olsa Erdoğan, Gül gibi, başta ABD, yabancı ülkelerle işbirliği yapan bir Türk ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanıdır.

Deveyi Diken…

\"\"Utanmaz Adam vardı…
Efsane Gırgır\’ın efsane tipi.

Şerefsizin önde gideniydi…
Adı \”Şeref\”ti.

Oku oku, doyamazdık.

Ceyar çıktı sonra…
Karaktersiz karakter.
Haysiyetsizliğin bini bi para.
Kimi kayınbiraderle yatıyor.
Kimi enişteyi kazıklıyor.
Anında… Edirne\’den Ardahan\’a herkes tabelasını değiştirdi, \”Dallas kafe, Dallas kuaför, Dallas market\” yaptı.

Mükremin Çıtır.
Tirbişon.
Magandanın Feriştah\’ı…
İzlenme rekoru kırdı.

Halkımızdan en çok \”esemes\” alan, gelin oldu; damadı alkol komasından ölü buldular, kaynana\’yı \”şehit anası\” ilan ettiler… O kadar şarkı yarışması yapıldı, en çok kim sevildi? Esrarla yakalanan Bayhan! Dizide anne rolünü canlandıran çocuksuz kadın, yılın annesi… Çikita muz ve nane nane\’yle patlama yapan Ajdar, makine mühendisi iyi mi!

Polat Alemdar…
Ailemizin katili.
Geçenlerde bardan çıktı, polis evine kadar eskortluk yaptı. Ahali, mahkemelerle papaz oluyor, evladına illa Memati adını koyabilmek için… Üniversitede konferans verdiler, inim inim inledi salon, \”Türkiye sizinle gurur duyuyor\” diye.

Behlül\’e herkes hasta, adam yengesini düdüklüyor. Bir hafta anons yapıldı, \”Bihter\’e kocası tecavüz edecek\” diye, uzağa gitmeyeyim, benim valide bile misafirlikleri iptal etti, tecavüz sahnesini kaçırmamak için… Küçük Kadınlar\’da kızlar Allah ne verdiyse… Hanımın Çiftliği, Dallas\’ın Adana\’da geçeni… Yaprak Dökümü\’nde bir zilli gelin var, sanırım finalde kayınpeder Ali Rıza Bey\’le yatacak. Damat desen, dizi dizi, sülaleyi dizdi.

(Televizyonların ahlakını filan denetleyen RTÜK eski Başkanı\’nın kumarhane başkenti Las Vegas\’ta Porno Fuarı\’nda yakalandığı haberi çıktı bu arada… Eminim yalandır.)

Her kıstırdığını yalan dolan yatağa atan, genç kızların rüyası zetina dikiş makinesi değil miydi, Issız Adam? Organize İşler, alayı oto hırsızı… Yahşi Batı\’da Cem Yılmaz, bildiğin dolandırıcı.

Sporcularla ilgili belgesel yap mesela, kimse seyretmez… Pascal Nouma sahanın ortasında şortunu indirdi, televizyon yıldızı oldu, reklamı bile yapıldı.

Recep İvedik?
Öküzün önde gideni.
Gişe rekortmeni.

Uzatmayayım…
Sabahtan beri telefonlarımız susmuyor, \”Neden Mehmet Ali Ağca\’yı o kadar gösteriyorsunuz, göstermeyin\” diye… Onu göstermeyelim de, kimi gösterelim şekerim?

Mide İlacı Yok Soda Vereyim

\"\"\”Dünyanın en pahalı benzinini, dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı doğalgazını kullanan ülke… Nasıl olur da, Avrupa\’nın en ucuz ilacını kullanabilir?\” diye sormuştuk.

Netice… İlaç yok.

Adı üstünde, eczane.
Bi çekidüzen verdiler…
Cenaze!

Kanser ilacı, bulantı kesici…
99 liraydı, 22\’ye düştü, yok.
İnsülinler yok.
Astım ilaçları yok.
Diyaliz ilaçları yok.
Tansiyon ilaçları yok.
Kemik erimesi ilacı, 88 liraydı…
21\’e düştü, bravo ama, yok.

Eskiden \”Paran yoksa öl\” denirdi.
Şimdi paran olsa da, hikâye.

Sadece ölümcül ilaçlar değil, doğumcul ilaçlar da yok… Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmaya çalışan anne adaylarının kullanmak zorunda olduğu hormon mesela, kolaysa bul.

Piyasanın yüzde 80\’i yerli sanayinin elindeydi, kasıtlı politikalar sonucunda, yabancının eline geçti. İstediği fiyatı alamazsa, vermiyor. Niye versin?
Söyledik size; mahalledeki eczacı, arkadaştır, abladır, ağabeydir… El âlemin ilaç üreticisi babamızın oğlu mudur?

Markette satılacaktı ya hani…

Bana sorarsanız, \”tansiyon hapı yok mu\” diye soran vatandaşa, \”istersen deterjan vereyim\” demeli eczacılar! Kemik erimesine karşı, calgonit.

Özetle.
Ortopediste gideceğine, çıkıkçıya giden zihniyetin eseridir bu… Tıp Festivali\’ni Merkez Efendi Camii\’nde mesir macunu dağıtarak kutlayan kafadır.

Tam gün yasasıyla doktorları hallettikten sonra, diş hekimleriyle hemşirelere de bi reform patlattılar mı, tamamdır.

Fenasi Bey

Hülya Avşar, Ruhi Su\’nun öldüğünü bilmiyormuş, televizyondan selam göndermiş… Ufak çapta bir magazin kıyameti koptu.
Ajda Pekkan\’ın bilip bilmediği ise, öğrenilemedi.
Bize ne canım? Kendilerine hangi profesyonel kadını örnek alacağını bilemeyip bocalayan kızlar ve de onların akıl hocaları düşünsünler.
Şarkıcı türkücü bunu yapınca sorun değil de, \”kültür-sanat servisleri\” yapınca rezillik çıkıyor.
\”Issız Adam\” filmi çok tutunca, filmin şarkısını söyleyen Ayla Dikmen\’i aramışlardı, televizyona çıkarmak için! Ayla Hanım\’ın yirmi yıl önce öldüğünü bilmeyenler, \”kültür- sanatçılar\”…
Hani iş yaşamında da \”halkla ilişkileeerci\” birtakım kızlar var ya, işte onlar gibi \”kültürsanaaatçılar\”…
Yuh. Gerçi biz \”kültürlü olmak için kitap okumak gerektiğine inanmıyorum\” diyen manken hanımlar da gördük ama onlar bir yayın kuruluşunda gazetecilik yapmıyorlardı ki…
Dün Melih Aşık anlatıyordu, Kıbrıs\’ta Rum faşistleri tarafından şehit edilen merhum gazeteci ağabeyimiz Adem Yavuz, bir dönem TRT\’nin kültür-sanat servisinde çalışmış.
Orada bulunan bazı kişilerin zır cahil olduklarını kanıtlamak için telefonu açıp açıp sorarmış:
\”Ahmet Haşim çekime gelecekti, geldi mi?\”
\”Hayır efendim, henüz gelmediler.\”
\”Tevfik Fikret canlı yayına çıkacaktı, nerede bu adam?\”
\”O da yok efendim, gelmedi.\”
\”Nâzım Hikmet geldi mi peki?\”
Ancak o zaman anlarmış telefondaki eşek, kendisiyle dalga geçildiğini…
Vallahi bunu biz de yapardık… Eski kitap fuarında… Eski dediğim, fuarın Tepebaşı\’nda kurulduğu, henüz dağ başına gitmemiş olduğu yirmi iki yıl öncesi…
Telefon santralına bakan, aynı zamanda \”anons\” da yapan kızcağızlar vardı.
Onlara gidip gidip isim yazdırırdık… Az sonra hoparlörden bangır bangır:
\”Sayın Yahya Kemal Beyatlı… Lütfen telefona!\”
\”Sayın Abdülhak Şinasi Hisar… Lütfen telefona!\”
\”Sayın Orhan Kemal… Ziyaretçiniz var efendim!… Sayın Kemal Tahir bekliyorlar, lütfen resepsiyona!\”
Ya da büsbütün kara mizah… En vesveseli arkadaşa yazılı bir not bırakıyorduk, iletiyorlardı… Şuna benzer bir şey: \”Sayın Hilmi Yavuz… Sayın Cahit Sıtkı Tarancı aradılar… Kendileri fuara gelememişler, en kısa zamanda sizi yanlarına bekliyorlar.\”
Gene de kibarlık ettik, kızlara Fenasi Bey\’in adını vermedik. Onu yapan hergeleler de yok değildir çünkü.
Siz Fenasi Bey\’i bilir misiniz? Soyadı Kerim\’dir.
Bu beyi adıyla soyadıyla telefona çağırın, bakalım ne çıkacak?
Bazı gazeteci kızları galiba bu Fenasi Bey\’le tanıştırmak gerekiyor, nikâhta keramet vardır, belki zihinleri açılır.

Üçüncü Dünya Savaşı Türkiye\’den Çıkabilir

Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. Bu ülke korkulduğu gibi ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı. Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor. Cumhuriyet boyunca suren \”kültürel bölünme\”. Bu artık iyice keskinleşti.

Şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısı önünde çıkaran, kadınları başı örtülü, erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen, erkek çocukları kahveye giden, kız çocukları tam bir baskı altında yaşayan, türkü ile arabesk arası bir müzikten hoşlanan, futbol izleyen, belki de hiç kitap okumamış, hiç dans etmemiş, hiç karı koca birlikte yemeğe gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli, kalabalık, bir kitle var. Diğer yanda ise Kız Lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş, en azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okuyan, müzik zevki pop şarkılarla klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızlarının flörtüne göz yuman, Kadınları modern görünümlü, Şarabın kalitesinden pek anlamasa da kadın erkek bir arada içki içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, Batı standartlarına yakın bir grup var.

Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk. Onları, Batı\’daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan kilise müziği, dini resimler, İncil\’in sinemalara bile yansımış hikayeleri gibi birleştirici kültürel zeminler yok. Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden çok farklı. Hatta birbirine düşmanca. Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış. Simdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabalıklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık. İkinci grup ise azınlıkta. Ve artik bir daha secim kazanma ihtimalleri yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor. Daha Batılı olan \”ikinci grup\”, Batı\’nın siyasi değerlerini kabul ederse bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için git gide Batı\’ya ve Batı\’nın demokratik değerlerine düşman oluyor. Yaşam tarzı olarak Batı\’ya düşman olan kesim ise iktidarı ancak Batı\’nın kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için Batı\’yla iliksileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor. Bu kültürel parçalanmada \”ordu\” önemli bir role sahip. Eğer, birinci grubu desteklerse ve Batı\’nın demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını kaybedecek. Aslında birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor. Bir anlamda kendi köklerine ihanet ediyor. Bu iki grup siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.

Birinci grup ekonomik olarak da güçlü artik, Anadolu\’da üretim yapıyor, \”devletle\” arası iyi olmadığı için malını diş dünyaya satıyor. Para kazanıyor. Siyasi örgütünü destekliyor. İkinci grup ise parasal olarak da kuvvetli değil artık. Mevcut iktidarın da baskısıyla giderek ekonomik kazanımlarını kaybediyor.

Dış dünyayla iş yapan, dışarıdan borçlanan büyük burjuvazi, Türkiye\’nin ancak demokrasiyle normalleşebileceğine inanan entelektüel kesim, devletin yapısının değişmesi ve dünyayla bütünleşmesi gerektiğini düşünen bir grup bürokrat, birinci grubun destekçileri. Yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kimsi ikinci grubun arkasında. İkinci grup, siyasetle, demokrasiyle iktidarı elinde tutmasının mümkün olmadığını kavradığından şimdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde.

Cumhurbaşkanı seçimi kavganın keskinliğini ve iki tarafın niyetlerini açıkça ortaya koydu. Ordu destekli ikinci grup artık seçim de istemiyor. Ve darbe söylentileri gittikçe artıyor. Cuntalardan söz ediliyor. Peki, darbe olursa ne olur? Yaşam tarzı Batı\’ya daha yakın olan grup orduyla birlikte iktidara gelir ve Batı\’nın desteğini kaybeder. Avrupa buna kesinlikle karşı çıkar.

Amerika her zamanki pragmatizmiyle, Kuzey Irak ve Ortadoğu politikalarını desteklemesi karşılığında darbeyi kabullenebilir aslında. Ama Amerika\’nın önünde de ciddi bir engel var. \”Demokrasi getireceğim\” diye Irak\’ı işgal eden bir ülke, dünyaya ve kendi kamuoyuna Türkiye\’deki \”darbeyi\” niye desteklediğini açıklayamaz. Ve Irak faciasından sonra ikinci bir \”zorlamayı\” gerçekleştirecek gücü yok. İstese de istemese de darbeye karsı çıkacak.

Silahını ve parasını Batı\’dan alan bir ordu ve ülke, Batı\’dan koptuğunda ne yapacak?

Sanırım uzun zamandır bunu düşünüyorlar ve korkarım bunun cevabını buldular. Türkiye\’de darbe olursa, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş yeni bir oluşumla karsılaşacak dünya. Türkiye, olası bir darbeden sonra, Rusya ve İran\’la ortaklık kurmak isteyecek. Silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak. Rusya\’yla İran\’ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, Türkiye\’yi ayakta tutmaya yeter. Ama Rusya-Türkiye-İran bloğu dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Ortadoğu\’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir. Avrupa\’yı küçük kıtasına hapseder. Kafkaslar\’ı, Afganistan\’ı, Pakistan\’ı kendi gücüne katar. Müslüman dünyayla yakin bir iliksi kurar. Petrol kaynaklarına egemen olur. Çin\’le işbirliği yapabilir. Bu gelişme, Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya\’dan oluşan \”Batı\”nın dünyadaki etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır. Yeni blok asker, enerji ve para açısından çok güçlenir. Böylece, Türkiye\’deki çatlama dünyada büyük bir çatlamaya yol açar. Eğer Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar.

\”Asla böyle bir şey olmaz\” diyebilirsiniz… Niye olmayacağına dair elinizde çok kuvvetli veriler varsa, söyleyin. Ama, ya olursa… Ki bana çok mümkün geliyor. O zaman ne yapacaksınız? Bugün Türkiye\’de kamplaşan ve bölünen insanların da… Türkiye\’yi Avrupa dışına itmeye çalışan, eski bir imparatorluk olmanın bir yanıyla çok görkemli, bir yanıyla çok zayıf mirasına sahip olan bir ülkeye küstahça davranan, işbirliği yerine \”baş öğretmenlik\” yapmaya kalkan Avrupa\’nın da… Türkiye politikasında \”ikili\” oynayıp, kurnazlık ettiğini sanan Amerika\’nın da… Bu senaryoyu bir düşünmesini isterim doğrusu.

Türkiye\’de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın bütün dünyayı yakması sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil. Hiç unutmayın ki ilk dünya savası tek bir tabancanın patlamasıyla başlamıştı.

Türklüğü Bitireceğiz

\"\"AKP\’li Bahçekapılı, yeni hedeflerini böyle açıkladı

İktidarın PKK açılımıyla atbaşı götürdüğü \’Türklüğü yok etme planı\’nı, AKP Grup Başkanvekili Ayşenur BAHÇEKAPILI deşifre etti: Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak \”Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım\” diyecek. İşte bu, sorunu çözer.

ABD\’nin araştırma diye yayımladığı raporla Türklüğe karşı girişilen alt yapı hazırlığı ortaya çıkmış, gazeteniz YENİÇAĞ gelinmek istenen noktayı 27 Ağustos\’ta bu başlıkla duyurmuştu.

ABD\’nin raporu açılım oldu!

ABD\’de yayımlanan her rapor \”açılım\” olarak Türkiye\’ye dönmeye devam ediyor. Atlantik Düşünce Konseyi\’nin hazırladığı Kürt raporlarından sonra, ABD\’deki Starford Üniversitesi\’nin geçen ağustos ayında yayımladığı araştırmada açılım olarak dönüyor. Üniversitenin \”Türkiye\’de Türkler değil, genlerinde Arap, Slav, Yunan, Yahudi ve Berberilere ait karışık kodlar taşıyan insanlar yaşıyor\” iddiasının ardından, iktidar \”Türklüğü\” Anayasa\’dan çıkarma planları olduğunu itiraf etti. Taraf gezetesinden Neşe DÜZEL\’e konuşan AKP Grup Başkanvekili Ayşenur BAHÇEKAPILI, PKK açılımının anayasa değişikliğiyle sonuçlanacağını ifade etti.

\’Vatandaşlık tanımı değişecek\’

Bahçekapılı, \”Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak \’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım\’ diyecek\”. Bahçekapılı, bu açıklamalarının ardından Neşe DÜZEL\’in sorusuna \”Yani Vatandaşlıktaki \’Türklük\’ tanımı kalkacak öyle mi?\” sorusuna \”Tabii. Yoksa demokratikleşmeyi yapamazsınız\” diye karşılık verdi. Bahçekapılı\’nın deşifre ettiği \”Türklüğü bitirme planına\” muhalefetten sert tepki geldi. MHP Kastamonu Milletvekili Mehmet SERDAROĞLU demokratikleşmek için Türklük tanımının ortadan kaldırılmasına yönelik AKP hükümetinin Anayasa değişikliği yapmasını abestle iştigal olarak yorumladı. Serdaroğlu, \”Fazla söze gerek yok. Daha ağır bir ifade varsa onu kullanayım\” dedi.

Astrologlar Sallasın Ben Yorumlayayım

\"\"Yıldız falı dediğimiz astroloji efnafının 2010 yılı için salladığı kehanetleri irdeliyor, okur lehine çözümlemeler getiriyoruz.. \”Size ateşli bir aşk görünüyor..\” lafı ne manaya gelir? \”Temmuz\’den itibaren hayatınız hareketlenecek\” kehanetinden ne anlarız? Hepsi aşağıda okuyacağınız Yıldız Falı Tefsir Bölümü\’nde..

Gökte yıldız ellidir, ne diyeceği bellidir.

Yeni yıla girerken astrologların kehanetleri havalarda uçuşuyor.. Her kafadan bir ses çıkıyor.. Herkes sizi bir yerden gaza getirmeye çalışıyor.. Bunlara kulak asmayın, dolduruşa gelmeyin.. Sizin masala değil, gerçeği yüzünüze söyleyecek kara gün dostuna ihtiyacınız var.. Biz de tam o hizmeti veriyoruz işte..

Akrep Burcu

(24 Ekim – 22 Kasım) Adından hayır gelmeyecek burçların başında bu gelir.. Akrep işte.. Altı üstü kabuklu böcek azmanı.. Nedense kadın milleti bu burcun erkeğine gizem yakıştırır.. Sonra ilişki kurar.. Karnı şişer, başı belaya girer.. Astrologlar da kadınların bu hallerini bildiklerinden efsaneyi körükleyen kehanetlerde bulunurlar.. Aslı astarı yoktur.. Tıpkı \”Yeni yılda kültür ve sanata dair işlerde başarılı olacaksınız..\” diye salladıkları gibi.. Sanki bu burçtan iki yerli Spielberg, bir yerli Mozart bir de ortaya karışık yerli Van Gogh çıkarmışız gibi.. Bir de \”Bu burcun insanı ile anlaşmak zordur..\” tevatürü vardır.. Anlaşamazsın tabii.. Cebinde iki bira parası ile bara gider, yanına kim gelirse hesap şişmesin diye tersler.. Bunu bilmek için de yıldıza mı bakacağız? 2009\’da durumları neyse, yeni yılda da öyle olacak.. Bulaşmayın..

Yay Burcu

(23 Kasım – 21 Aralık) Hoplama, zıplama, durduk yerde sapıtma burcu diye tarif edilir.. Ne kadar yılbaşı falı çıkmışsa hepsini taradım.. \”Nisan, Mayıs aylarında ruh halinizin değişmesi ile..\” diye başlayan kehanetler çıktı.. Yollara düşeceksiniz, demeye getiriyorlar.. Yıldızlara inanırsak memlekette 2010 Nisan\’ından itibaren bir \”Yay Burcu Tehciri\” bekleniyor.. Temmuz da yeni yılın sıradışı harcamalar ayı.. Barhanayı yüklendin, gidip Marmaris\’te serdin.. İngilizler oralara Temmuz\’da doluşur.. Dişlek bir İngiliz kızına barda ekstradan harcayacağın içki parası, falında çıkan \”beklenmedik harcama kalemi\” oluyor.. Gidin abi yaa! Gelmeyin üzerime.. Fallarda çıkan \”ruh haliniz enerjik olacak\” maddesi de herhalde Redbull\’a dadanacaksınız, demek oluyordur..

Oğlak Burcu

(22 Aralık – 20 Ocak) Alın size davar grubundan bir burç.. Yakın çevremden biliyorum.. Bu burcun sakinleri fala herkesten fazla meraklı oluyor.. Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olurmuş.. Bu burcun insanı da falcının ağzına bakar.. O yüzden bunları gaza getirmek, fazladan umut vermek mesuliyetli iştir.. Astrologlar özellikle bu burç için fazla sallama yapmasın.. Lafı yuvarlamak da aynı mânâya gelir.. Temsil biri Oğlakların 2010 yılı için \”Karşı cinsle yapacağınız projelerde farklı iş kollarına atılmanız mümkün..\” demiş.. Ne yani bu? İnşaat üzerine proje yaptığın er kişi gidip karpuz sergisi mi açıyor? Lafın kendi mânâsı bile yok.. Sosyal hayatın yoğunluğu sinirleri yıpratabilirmiş.. Temsil sosyalleşmek için Bedri Baykam\’ın resim sergisine gidiyorsun.. Resim diye gösterdiklerine sinirlenip ressamı tokatlıyorsun.. Eğer ressam astrolojiye güveniyorsa bu tokadı anlayışla karşılaması lazım..

Kova Burcu

(21 Ocak – 19 Şubat) Kovadan burç olur mu yahu! Kova diye eli ayağı tutmadığı için durmadan gol yiyen kaleciye derler.. Zaten astrologlar da bu burcun sakinlerini ciddiye almıyor.. Biri, 2010 Kovaları için \”Aileden gelecek destek sizi rahatlatacak..\” diye yazmış.. Yani sen serseriliğe devam et, korkma babanın emekli maaşı seni kurtarır, diyor.. Hele biri var ki daha da uçmuş.. \”Ayağınızı yerden kesecek ilişki Mayıs\’ta karşınıza çıkacak..\” demiş.. Bu nasıl bir iddialı laf? Sen Cevahir Alışveriş Merkezi\’ne gideceksin.. Yiyecek katına çıkacaksın.. Sultanahmet köftesi ısmarlayacaksın kendine.. Turşuyu dişlerken Kate Moss ile göz göze geleceksin.. Allah ıslah etsin sizi.. Ben yine adamlığımı yapayım.. Bu burçtan ayrılmak isteyenler ikâmetgâh kâğıdı, dört fotoğraf, yüz lira parayla bana gelsinler.. Adamım var.. Onları başka bir burca geçireyim.. (Yüz lira benim için değil, burç kâtibine yedireceğim..)

Balık Burcu

(20 Şubat – 20 Mart) Oynama balık, yutarım seni.. Bu burcun tarifi de \”duygusallık\” üzerine kurulmuş.. Balıklar duygusaldır.. Balıklar duyguları ile hareket ederler.. Yok Balıklar şöyle, yok Balıklar böyle.. Sakın ola ki astrologların bu laflarına inanmayın.. Balık dediğin türün beyni zaten nohut kadar.. Bir şeyi aklında iki gün tutamıyor.. Sizin de hafızanız zayıf değil mi? Demiştim işte.. Astrologların sizin için 2010 kehanetinde \”Özellikle Haziran\’da keyifli günler yaşayacaksınız..\” bölümü var.. O bölüm, balık avı yasağını müjdeliyor.. Yasak Eylül\’de bitiyor.. Sıkıntılı günler başlıyor.. Bak işte yine çıktı falınız.. Bu burcun üyelerine yapılan \”duygusal tavrınızla mantığınızı birleştirin..\” önerisine ben katılmıyorum.. O astrolog çok fazla Yaprak Dökümü seyretmiş..

Koç Burcu

(21 Mart- 20 Nisan) Hah! Nihayet delikanlı gibi bir burç ismi çıktı karşıma.. Koçum benim.. Kendime böyle gaz veriyorum ama olayın üzerine düşündüğüm zaman hedeften sapıyorum.. Koç dediğin davar cinsinin erkeği.. Kurbanlık nesne.. Eşi dostu kurban olarak kesilirken o yanındaki dişinin üzerine çıkmaya çalışan şuursuz bir hayvan.. Astrologlar bunlar için de Ağustos\’tan sonra sizin için heyecanlı günler gelecek, demiş.. Herhalde Kurban Bayramı\’nı kastettiler.. \”2010\’da uzun soluklu ilişkiler beklenmiyor..\” kehanetinden kasıt ise göz göze geldiğiniz kasaptan size hayır yok, şeklinde yorumlanabilir.. Yine de kendinizi küçük görmeyin.. Koçlar\’ın kavurması güzel olur mesela..

Boğa Burcu

(21 Nisan / 21 Mayıs) Diğer astrologlara göre Boğa burcunun 2010\’daki aşk hayatı çok hareketli geçecekmiş.. Mayıs\’tan itibaren de maddi durumları iyileşecekmiş.. Ben şahsen katılmıyorum.. Yıldıza bakıyorum, aya bakıyorum.. Böyle bir şey çıkmıyor.. Boğa dediğin çift toynaklı yaratığın aşk hayatından çıksa çıksa iki üç adet cilveli inek çıkar.. Onu fark etmen için de kızışma zamanının gelmesi lazım.. İnsanın evli olanlarının halleri de buna denk gelir.. İnek ile boğanın bakışmasından romantizm çıkmaz.. Olsa olsa çayırdaki yer yüzünden kavga çıkar.. Mayıs\’tan itibaren maddi durumun iyileşmesine gelince.. Eee! Bahar ayıdır, etraf yeşerir.. Biraz daha fazla ot yersin.. Bunun bilmek için yıldızı mı şahit göstermek lazım? Uzun lafın kısası Boğalara yeni yılda ekstradan bir şey gözükmüyor.. Kasabın bıçağını yalayıp da başını belaya sokarsa o başka..

İkizler Burcu

(21 Mayıs / 21 Haziran) İşte insanlık kısmının en aşağıladığı, yerin dibine soktuğu burç.. Yüzünüze bakıp \”Ayyy! İkizler miiii?\” derler.. Sonra siz kalkıp burcunuzdan medet beklersiniz.. Sanki iki yüzlü, çok kişilikli, bir dediği öbür dediğini tutmaz halleriniz bitecek, 2010\’da ıslah olacaksınız.. Astrologlar bu burçta kaydı olanlara utanmadan \”Aşktan yana çok şanslı bir döneme gireceksiniz..\” müjdesi veriyorlar.. İnanan varsa gitsin, umumi birleşme evinde sabahtan itibaren sıraya girsin.. Öyle bir şey yok.. Tuttuğunu öpeceksin, körlemesine.. İş hayatınızda başarı görünmüyor.. Zaten torpille zor bela iş bulmuşsunuz.. Efendi gibi gidip gelin işinize, amirlerinizin dikkatini çekmemeye çalışın.

Yengeç Burcu

(22 Haziran / 22 Temmuz) Yarım kalan işleri tamamlayacağınız yeni bir yıla giriyormuşsunuz, astrologlar öyle diyor.. Abicim, sen evine geliyorsun.. Kapuskanı, nohutlu pilavını yiyip televizyonun karşısına geçiyorsun.. Senin yarım kalmış işin ne olbilir ki? Yengeç burcu insanı için çıkarılan \”gayretli ve azimli insanlardır..\” lafı da bir tevatür.. Dört senedir üçüncü derecenin ikinci kademesinden maaş alıyorsun.. Tek gayretin de maaşını iki kere saymak.. İnanma bu laflara.. Sende kafa olsa \”Zenginlerle birlikte tatil yapacağım..\” diye girdiğin Sapanca Gölü\’ne seksen kilometre mesafedeki devremülke sekiz senedir taksit yatırmazdın.. \”İş hayatınızda gelişme olacak..\” lafı da tam bir masal.. Oğlan senin kredi kartı üzerinden gizli gizli bilyoner.com sitesine girip iddaa oynuyor.. Bugüne kadar kazandığı tek para yirmi bir liralık kupon.. Oğlanı bilgisayarın başında basıp, kafasını gözünü ayıklarsan bu iş hayatında bir gelişme yerine geçer..

Aslan Burcu

(23 Temmuz / 23 Ağustos) Bu burcun insanına, özellikle de erkeğine oldum olası acımışımdır.. Bir liderlik palavrası, bir güç efsanesi.. Sağdan doldur, soldan doldur.. Ver gazı aslana.. Ver gazı aslana.. Garibim, sapıtsın.. Bastığı yeri şaşırsın.. Bu yıl da durumunuz farklı değil.. \”Lider özellikleriniz kariyerinizde büyük değişimlere sebep olacak..\” diye sallayan astrolog senin ortaokuldan terk olduğunu biliyor mu? Astrologların aşk hayatında gördüğü parlaklığın da aslı yok.. Kıçında aynı kot pantolon, sırtında aynı tişört, yıl boyunca mahallenin bütün kızlarının arkasında dolaştın.. Eline ne geçti? Hangi kız senin burcundan gelen karizmandan etkilendi? Sen gidip bir iş arama.. Kahvede Posta gazetesinden falını okuyup dur.. Bak mesela bugün yıldızın ne diyor? Evliliğe dair karar alacaksan onu da Haziran sonrasına bırakacakmışsın.. Bu iyi tavsiye.. Kızın abisi Mayıs\’ta askere gidiyor.. En azından onun dayağından kurtulursun.. Yeni yılda aklını başına topla.. Aslanlık, kaplanlık olaylarından vazgeç.. İnsan ol insan..

Başak Burcu

(24 Ağustos / 23 Eylül) Bu burcun erkeklerine lafım yok.. Burcun adı üzerinde.. Ot gibidirler; bahardan bahara yeşerirler o kadar.. Nedense Başak Burcu kadını aşırı beklenti içine girer.. Astrologlar bunlara \”Başaklar düzenlidir, Başaklar titiz ve ayrıntıcıdır..\” diyor ya! Onun gazları bunlar.. Titizdi, ayrıntıcıydı diye diye çeyizinize kattığınız dantel işlerini televizyonun üzerinde biriktireceğinize satsaydınız, şimdiye kadar falınız bir kere tutmuş olurdu.. Kızlar size diyorum.. Elin oğlu kimde daha çok kenarları oya işlemeli tepsi örtüsü vardır, diye eş aramıyor.. Biraz kendinize bakın.. Üstünüze başınıza bakın.. Ne bileyim fiziğiniz için gayret edin.. Aha işte.. Başak Burcu\’ndan Fahrünnisa ablamın kaşları yolunmaya yolunmaya asma köprü gibi olmuş.. Hâlâ \”ikinci baharını\” yaşamaya hazırlanan türden koca umuyor.. İstenmeyen tüylerden kurtulmadan burcunuzdan kısmet beklemeyin..

Terazi Burcu

(24 Eylül / 23 Ekim) Bu burca \”denge\” yakıştırması terazinin şeklinden.. Benim de ne hikmetse hayatta tanıdığım ne kadar dengesiz, sayko, psikopata bağlanmış arkadaşım varsa bu burçtandır.. Zaten astrologlar da bu can sıkıcı burç için diyecek laf bulamamışlar, diyet tavsiyesi yapmışlar.. 2010 fallarındaki iki laftan biri \”diyetinize dikkat edin\” şeklinde.. Bunu tekrarlamanın size faydası olmayacak.. Neden derseniz \”tavuk g.. yemin tutmaz..\” da ondan.. Burcunuzu sallamayın, bol bol yiyip için.. Hiç değilse keyfinizin bu tarafı tamam olsun.. Bir de Mart\’tan itibaren iş hayatınızda hareketlilik olacağı beklentileri var.. Tahminim, toplu işten çıkarmalar sırasında kim vurduya gideceksiniz..

\”TSK\’ya Suikast\”ın Perde Arkası

O MÜHÜRLÜ ODALARDA NE VAR?

\"\"Savcılar tarafından eski adı Özel Harp Dairesi olan Sefeberlik Tetkik Kurulu\’nda dün gece yapılan aramada girilemeyen mühüdlü 5 odada neler olduğunu ASKERHABER açıklıyor.

Çelik Çelikyaman yazıyor… Öncelikle şunu söyleyelim ki, o odalarda beklenildiği gibi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç veya başka siyasilere düzenlenecek suikastlerin planları yok. Böyle bir beklenti içerisinde olanlar için üzgünüz.

Peki o odalarda ne var?

Öncelikle mühür denildiği zaman seçim sandıklarındaki mum mühürler gelmesin aklınıza. Daha teknolojik önlemlere sahip o odalar. Özel kartlarla ve şifrelerle, taş çatlasın 2, 3 personelin girebildiği odalardan bahsediyoruz.

Gelelim odaların içine… O mühürlü odalarda Gayrı Nizami Harp sırasında kimlerin ne görev alacağı ve ülkenin bir işgalden nasıl kurtarılacağının planları yer alıyor.

Ve bu planlar gelişen teknoloji ile birlikte kağıt üzerinde tutulduğu gibi bilgisayar ortamında da yedekleniyor. Read more »

Dayamişlar Matematugu Ayuptur!

Trabzonlu Temel Ağa \’nın sevgili torunu Eda \’ya verilen ödev ile başı derttedir. Eskişehir \’e göç eden arkadaşı Niyazi \’ye başına gelenleri yazar:

Niyazicugum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da aglay. Zaten dertlerini hep baga açar..
Dedi ki; \’Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin ögretmen beni dövecek.\’
Dedum ki; \’Aglama usagum, bunun içun ögretmen adam dövmez. Simdi oni çözeruk.\’
Ne mümkün Niyazi kardasum:
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeser dakka istirahat vermis. Tiren da bi yerde durmis, 20 dakka su almis. Otobos saatte 60 kilometro gidiymis. Tiren 5 saat sonra gidecegi yere varmis. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmis. Ograstum yapamadum.
Usak aglay.
Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oga ki, \’damat, senun tanidugun tahsilli bi otobos sofori var ise oga soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben usagi soforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaris etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur.\’
Ha, biz bi yandan da usaga tireni tarif ediyruk..
Tiren görmemis ki….
Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum \’dan Sivas \’a gittiydum. Neysa kardasum, o gece çok kizdum. Diyeceksun ki niye?
Usak daha incir agacindan duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduguni sanay. Biz gelduk araba yaristiriyruk. Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eger varacagi saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler saga otobosun inecegi zamani.. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun?
Usakcuklarda sarki yok, türki yok, oyun yok; dayamis matamatigi.
Ayiptur…