Category Archives: Hiçbirşey - Page 22

Çukurambar\’da F-16 yakalandı… Tanınmasın diye LPG taktırmışlar

Suikastçı albayın evini aramışlar…

Meğer sadece Arınç değilmiş.
Başbakan\’ın krokisi çıkmış.
Cumhurbaşkanı\’nın krokisi çıkmış.
TBMM Başkanı\’nın krokisi çıkmış.

Bence iyi aramamışlar o evi…
Obama\’nın krokisi de oralardadır. (Mutfağa bakın.)

Bu arada, krokiyi yutmak için kendisini sorgulayan polislerden pet şişe su istemiş suikastçı.

Kalsiyum Sandoz\’a çizmiş krokiyi çünkü… Kuru kuru gitmemiş boğazından.

(İşin esrarengiz tarafı, adam mahalle mahalle dolaşarak, devleti yöneten kim varsa alayını temizleyecek, savcı bakmış, kolay gelsin kardeşim deyip, serbest bırakmış iyi mi!)

Ve, Ankara\’daki duyumlarıma göre, albayla binbaşının yanı sıra bir de suikastçı pilot tuğgeneral varmış… Havacı tabii, yolları bilmiyor, krokiye bakayım, debriyaja basayım filan derken, yanlışlıkla Söğütözü tarafına sapmış, Armada\’daki taksicilere sorup bi u dönüşü, haaadi bakalım bu sefer Balgat\’a dalmış, en son Gölbaşı\’ndan Alo 156 Jandarma\’yı aramış, nerde lan bu Çukurambar? İddiaya göre, mesai saatinin bitmesine rağmen karargâha dönmeyen bir tümamirali de, Haymana\’da trafik kontrolünde yakalamışlar, bagajdan denizaltı maketi, torpidodan da Kevın Kostnır\’ın krokisi çıkmış.

En çok da şuna bayıldım:

\”Suikastçı subaylar, takip edilmesinler diye GPS\’siz otomobiller kullandı.\”

Malum, bizim subaylar genellikle Lamborghini, Ferrari falan kullanır, astsubaylara daha çok Porsche tahsis edilir… Uydudan yakayı ele vermemek için Reno\’ya binmişler demek ki.

Şaka bir yana, baktılar ki, bu kroki yeme işini ahaliden pek yiyen olmadı, dinlemeye çevirdiler hadiseyi… Yan sokaktaki pastanede profiterol yerken gözaltına alınan albayla binbaşı, tam teçhizatlı telekulakmış, hassas teknolojiyle Arınç\’ın ortam konuşmalarını dinliyorlarmış.

Ancak… Pantolon uymadı, gömlek verelim misali, hain suikastı apar topar sinsi dinlemeye çevirdikleri için, şu sorunun cevabını henüz icat edemediler:
Birader, cihazları kim yedi?

Türkçe Sözcüklerin Yeni Anlamları

Asker: Enayi.
Atatürk: <bunu yazmaya ne elim vardı, ne de vicdanım>
Atatürkçü Düşünce Derneği: Bir işe yaramayan insanların oluşturduğu Ergenekoncu bir oluşum.
Atatürkçü: Ergenkoncu.
Açılım: Vatani peşkeş çekme formülü.
Bilim Adamı: Potansiyel terörist.
Çanakkale Zaferi: Atatürk\’ün bir İngiliz askeri olarak Türk evlatlarını katlettiği muharebe.
Dialog: Sen ne dersen o olsun abi.
Düşünür: Bir ise yaramayan kişi.
Gazeteci (Ulusalcı): Kesin terörist, hemen içeri alınması gereken kişi.
Gazeteci (Yandaş): Yaz denileni yazan kişi, bir nevi sekreter.
Hapishane: Öğrencisiz üniversite.
Kurtuluş Savaşı: Gereksiz bir savaş.
Lozan: İsviçre\’de bir şehir adı.
Millet: Bir tür ümmet, cemaat.
Ortadoğu Barış Projesi: Kürdistan kurma girişimleri.
PKK: Peri Kızları Korteji, görüldüğü yerde çiçek verilmesi gereken bir grup barış elçisi.
Sevr: Çok sevilen hep özlenen bir şarkı.
Terörist: Barış elçisi.
Türban: Dinin en baş temeli, dinde o olmazsa olmaz olan şey.
Türk Milleti: Yok böyle bir şey.
Üniversite: Tekke.
Vatan Sevgisi: Yeni sözlükte böyle bir deyime gerek duyulmadığı ve tehlikeli görüldüğü için çıkarılmıştır…
Vatan: Atan\’ın V hali.

Dağdan Aşağı Silivri\’den Yukarı

2008 yılının Temmuz ayı… 25\’i
Cumhuriyet Mitingleri ile yasalar çerçevesinde demokratik haklarını kullanmak isteyen, hükümete muhalefet eden, karşı tarafta siyaset yapan, Atatürkçülüğü savunan ne kadar adam varsa hepsi tek tek içeri tıkıldı.
Türkiye Cumhuriyet\’i tarihinin en büyük hukuk katliamının yapıldığı dava ile işte bu 2008 yılı Temmuz ayının 25. günü tanıştı.
Rektörler, gazeteciler, yazarlar, sivil toplum kuruluşlarının başkanları, siyasi parti başkanları, üst düzey askerler… Kimi isterseniz Silivri\’de toplandı. Tek ortak özellikleri vardı. Atatürkçü olmaları…
Hukuk çiğnendi. Hak çiğnendi. Bağıra bağıra gerçekler sümen altı edildi. Hukuksuzluklara hukukla cevap verilemeyeceği kanıtlandı bu utanç ayları içinde.
Siz sustunuz, biz sustuk, onlar sustu… Anıtkabirden bakan iki gök mavisi göz bakıp durdu. Yine sustuk, sustuk, susturulduk…
Uğur Mumcu haykırdı mezarından bizlere: \”Vurulduk, öldürüldük ey halkım unutma bizi…\”
Unuttuk, sindirildik, susturulduk…
Bizde haykırdık aksine \’\’Susturulduk ey halkım unutma bizi\’\’
İsmet İnönü mezarından dedi ki: \”Bu ülkede namuslularda en az namussuzlar kadar cesur olmak zorundadır\”
Biz cesur olamadık…
Bu ülkede suçunu dahi öğrenemeyen, cenazesini parasızlıktan belediyenin kaldırdığı insanlar \’Terör örgütü kasası\’ olmaktan hapislere tıkılıp ölüme tahliye edildi…
İnsanlık sustu.
İnsan hakları diye bağıran Avrupa sustu… Hayvan haklarında sokağa dökülenler bir insan hayatı için ses çıkartmadı sustu, Orhan Pamuk Ermeniler için konuştu da insanlık için sustu… Sezen Aksu teröristler için Başbakan\’a telefon açıp konuştu da burada sustu… Zülfü Livaneli özgürlük için şarkılar yazdı da burada sustu…
365 günlerini doldurdular orada ne yaptıklarını bilmeden. Daha kaç 365 günleri var Allah bilir…
Ne diyor Nazi Almanyası\’nda papaz Martin Niemöller günlüğünde: \”Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.\”
Yarın sıra kime gelir bilinmez…
Yıl 2009 aylardan Ekim…
Dağdan teröristler iniyor… Törenle
Her yerde bir bayram havası…
Sabaha karşı evlerinden kelepçeler ile alınıyor İlhan Selçuk…
Mustafa BALBAY, Şener ERUYGUR, Tuncay ÖZKAN, Hurşit TOLON, Mehmet HABERAL…
Sabih KANADOĞLU\’nun evi aranıyor Danıştay Başkanı cinayeti delilleri için…
Türkan SAYLAN Hoca\’nın evi aranıyor… Kemalist, Atatürkçü gençler yetiştirmek gizli suçu…
Kısacası başlar ayak, ayalar baş oluyor…
Başbakan açıldıkça Kemalist Devrim kapanıyor…
Atatürk gömülmeye çalışılıyor… Başbakan açılıyor…
Dağdan inen terörist kadar itibar sahibi olamıyoruz Türkiye Cumhuriyet\’inde…
Kürt Açılımı bir yana, zaman Türk Açılımı zamanı gibi görünüyor bu resimde…
Peki, taşları bağladılar da köpekleri mi saldılar?

I Want The Earth Plus 5%

\"\"Fabian was excited as he once more rehearsed his speech for the crowd certain to turn up tomorrow. He had always wanted prestige and power and now his dreams were going to come true. He was a craftsman working with silver and gold, making jewelry and ornaments, but he became dissatisfied with working for a living. He needed excitement, a challenge, and now his plan was ready to begin.

For generations the people used the barter system. A man supported his own family by providing all their needs or else he specialised in a particular trade. Whatever surpluses he might have from his own production, he exchanged or swapped for the surplus of others.

\"\"Market day was always noisy and dusty, yet people looked forward to the shouting and waving, and especially the companionship. It used to be a happy place, but now there were too many people, too much arguing. There was no time for chatting – a better system was needed.

Generally, the people had been happy, and enjoyed the fruits of their work.

\"ThisIn each community a simple Government had been formed to make sure that each person\’s freedoms and rights were protected and that no man was forced to do anything against his will by any other man, or any group of men.

This was the Government\’s one and only purpose and each Governor was voluntarily supported by the local community who elected him.

However, market day was the one problem they could not solve. Was a knife worth one or two baskets of corn? Was a cow worth more than a wagon … and so on. No one could think of a better system.

Fabian had advertised, \”I have the solution to our bartering problems, and I invite everyone to a public meeting tomorrow.\” Read more »

Maliye\’nin Sitesinden Vergi İtirafı!

Gelirler kontrolörlerinin verdiği tarihi kararı duymayan kalmadı. Unutulacak gibi bir rakam değil ama ben yine de tekrarlayayım. Kontrolörler Doğan TV Holding\’e 8 Eylül\’de 3.8 milyar liralık vergi ve cezasını tebliğ etti.
Finans muhabirliğinden geldiğim için rakamlarla aram iyidir ama vergi işinden çok anladığımı söyleyemem. Bu yüzden konuyu iyi bilen uzmanların yazılarını dikkatlice okudum. Doğan Yayın Holding\’in açıklamasındaki noktalara en şüpheci gözle bakıp anlamadığım noktaları uzmanlara sordum. Kararımı, bu kararı almama neden olan resmi evrakı biraz sonra açıklayacağım. Ancak önce izin verin kahramanı yönetmen Sinan Çetin olan, ABD\’de yaşanan bir olayı aktarayım:

Sinan Çetin, ABD\’de kiralık bir araçla yollara düşer. Bir ara fark etmeden kırmızı ışıkta geçer. Polisin anında arkasında bitmesiyle bu sahnelerin sadece Hollywood filmlerinde yaşanmadığını anlar. Çalan siren üzerine Sinan Çetin aracını yana çeker. Polis yine tıpkı filmlerde olduğu gibi ön cama yaklaşır ve belgeleri ister. Sinan Çetin belgeleri verirken problemin ne olduğunu sorar. Polis kırmızı ışıkta geçtiğini söylediğinde hemen itiraz edip, \”Kırmızı ışık normal. Biz Türkiye\’de kırmızı ışıkta geçer, yeşil ışıkta dururuz. Problem yok\” der. Polis ısrarla kendisine yanlış yaptığını, kırmızı ışıkta geçmenin ABD\’de yasak olduğunu söylemesine rağmen Sinan Çetin yılmaz. Israrlı bir şekilde tekrar tekrar Türkiye\’de trafik kurallarına göre kırmızı ışıkta geçildiğini, yeşil ışıkta durulduğunu söyler. Sonunda polis pes edip kendisini bu seferlik affettiğini belirtir. Bundan sonra ABD\’de kırmızı ışıkta geçmemesi gerektiğini de Çetin\’e sıkı sıkı tembihler. Sinan Çetin trafik cezasından yırtmıştır.

Çetin\’in hikâyesi böyle. Şimdi dönelim rekor vergi ve cezasına.. Tüm incelemelerimden sonra kesin kanaatim o ki Doğan TV Holding, yeşil ışıkta geçmiş. Fakat ilginçtir; bu sefer polis, yani kontrolörler, Türkiye\’de kırmızı ışıkta geçmek gerektiğini, yeşil ışıkta geçmenin yasak olduğunu savunuyor. Ceza makbuzuna yazdıkları rakam daha da anormal. Otomobilin fiyatının kat kat üstünde para istiyorlar!

Şükrü Kızılot, Veysi Seviğ ve Bumin Doğrusöz gibi vergi dünyasının duayenleri tebliğ edilen vergi ve cezasıyla ilgili düşüncelerini okurlarıyla paylaştı. Yazılarından çıkan sonuca göre kontrolörlerin iştirak satışına KDV istemesi, ilmühaberi hisse senedi gibi kabul etmemesi ve Kurumlar Vergisi istisnasının olamayacağını iddia etmesi vergi kanunlarına göre yanlış. Kanunlar böyle diyor. Ama benim için en önemli nokta bu konunun yanlış olduğunu Maliye Bakanlığı\’na bağlı kuruluşların kendi internet sitelerinden bizzat kendilerinin itiraf etmesi. İşte bana \”kesin yeşil ışık\” dedirten Maliye\’nin mükelleflerine verdiği cevaplar:

Adres 1: http://www.ivdb.gov.tr/Mukteza/kdv/ornek195.htm

T.C. Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı Katma Değer Vergisi Gelir Müdürlüğü, bir mükellefin sorusu üzerine 7 Kasım 2001 tarihli yazısında özetle diyor ki, \”3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu\’nun 17/4-g maddesine göre külçe altın, döviz, para, damga pulu, harç pulu, değerli kâğıtlar, taşıt pulu, hisse senedi ve tahvil teslimlerinin Katma Değer Vergisi\’nden istisna olduğu belirtilmiştir. Buna göre …. ortaklık payının (hisse senedi ilmühaberi) satışı Katma Değer Vergisi\’ne tabi olmayacaktır.\”

Adres 2: http://www.avdb.gov.tr/y/mukteza/muktezadetay.asp?id=106129

Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü, mükellefin sorusunu cevaplıyor. Cevap metinlerinin konu bölümünde \”Hisse senedi yerine geçen ilmühaberlerin satışının KDV\’ye tabi olup olmadığı\” yazıyor. Yazının en önemli bölümü şöyle: \”Geçici ilmühaberler anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymetlerdir. Sahiplerine genel kurul toplantılarına katılmak, oy kullanmak, kâr payı almak gibi pay sahipliği haklarını kazandıran ilmühaberler, ilgili anonim şirketçe hisse senetleri düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda geçerliliğini kaybetmektedir. Buna göre şirketinizin sahibi olduğu, ………\’ne ait hisse senedi yerine geçen ilmühaberlerin satış işlemi Katma Değer Vergisi\’nden istisna olup, düzenleyeceğiniz faturada Katma Değer Vergisi hesaplanmaması gerekmektedir.\”

Adres 3: http://www.bmvdb.gov.tr/ozelgeler/2007/kvk/22480.htm

Gelir İdaresi Başkanlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı\’nın (Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü) yine bir mükellefe verdiği cevap. Konu: Şirketin ortak olduğu şirkete ait hisseleri yine ortağı bulunduğu başka bir şirkete devretmesinin \”hisse değişimi\” olup olmadığı. Cevap özetle şöyle: \”Bu hükme göre yapılan işlemin hisse değişimi olarak kabul edilebilmesi için aşağıda belirtilen koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir: Devralan kurumun sermaye şirketi olması, iştirak hisseleri devredilen kurumun sermaye şirketi olması, devralan kurumun tam mükellef olması, devralan kurumun diğer şirketin hisselerini yönetim ve hisse senedi çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması, iştirak hisseleri devredilen kurumun ortaklarına devralan kurumun kendi sermayesini temsil eden iştirak hisselerinin verilmesi gerekmektedir.\”

İşte böyle… Türkiye\’de binlerce muhasebeci, mali müşavir, yönetici ve patron vergi kanunlarına baktı, yetmedi resmi kurumların yukarıdaki müktezalarına (örnekli açıklama) baktı, binlerce işlem yapıp yeşil ışıkta geçti. Ama polis Doğan TV\’yi yeşil ışıkta yakaladı. Ya kırmızı ışıkta yakalasaydı?

Klon Filan…

Dana klonladık.
Az çünkü.

Koyun sayısı iyi!

Öküz de klonlayacaklardı aslında.
Baktılar…
Yeteri kadar var zaten.

Bilimsel çalışmayı gururla izliyorum ama, uçsuz bucaksız otlaklarımızda güzel besleyip çoğaltmak varken, boğanın kulağından şırıngayla hücre alıp tüpte dana yetiştirmeyi bi tek biz akıl edebilirdik… Mis gibi tavuk etine 1 lira vermek varken, tavuğun kanadına 3 lira ödemeyi becermemiz gibi.

İki ayaklı \”büyükbaş\” sayısı artarken, dört ayaklı büyükbaş sayısı azalıyor Türkiye\’nin… 20 milyon taneyken, 20 senede, 10 milyona düştü. Avrupa Birliği senede adam başı 62 kilo yerken, biz 10 kiloyu zor buluyoruz o yüzden.

Eskiden boldu, ihraç ederdik.
Kuruttuk, ithal ediyoruz sığırı…
İşin hazin tarafı, ithalatın en büyük müşterisi de, bizzat Tarım Bakanlığı!

Güya, karkas et ithalatı yasak ama, sınırlardan şakır şakır kaçak girdiğini hepimiz biliyoruz. İran-Irak tarafı, yol geçen hanı… Bulgaristan\’dan gelen otobüslerde ise et kolisi var, bavuldan çok… Bagajlar lop lop.

Yem desen, sanırsın havyardır; alamıyor çiftçi… El âlemin inekleri yanında Afrikalı açlar gibi kalıyor bizim inekler, bi deri bi kemik, avurtları çökmüş… Netice? İspanyol adam başı 110 litre süt içiyor senede, Yunanlı 65…
Biz 6.

Durup dururken yoğurdumuzun standardını bile değiştirdiler, ki, yabancı firma bi türlü satamadığı ayrandan hallice cıvığını kakalayabilsin ahaliye.

Özetle.
Eğer hakikaten geleceğimizi düşünüyorsanız, bir çocuk yeter kardeşim… Üç inek yapın!

The Return to Normal?

Watching the news lately brought me back to this diagram:

\"Bubble

Are we at the \”return to normal\”?

Al Sana Açılım

27 senedir gazetecilik yapıyorum… Ve, çalışma hayatımın en enteresan \”sansür\” olaylarından biri geldi başıma… \”Açılım\”ı destekleyen arkadaşların, iyi okumasını öneririm.

Tatilden döndüm…
\”Kürtçe\” başlıklı bir yazı yazdım.
Bugün çıkacaktı.

Şöyle başlıyordu:
\”Kimimiz Türk, kimimiz Kürt, kimimiz Laz, kimimiz Çerkez… Yahudimiz, Rumumuz, Ermenimiz, Rus gelinlerimiz, Alman damatlarımız; uzatmayayım, \’mozaik\’ derler, değiliz aslında, \’ebru\’yuz, koskoca bir aileyiz… Ve, ortak bir vatanımız, ortak bir resmi dilimiz var bizim; Türkçe… Bizi, biz yapan.\”

Şöyle devam ediyordu:
\”Dünyaya entegreyiz; İngilizce de öğreniriz, Japonca da… Elbette, anadilini de, mesela Kürtçeyi de öğrenmek en doğal hakkıdır yurttaşların… Ama, bu doğal hakkı, \’açılım\’ adı altında, \’resmi dil\’ haline dönüştürmeye çalışmak, bizi biz olmaktan çıkarmaz mı? \’Bizi bize yabancı\’ hale getirmez mi? İki lisanlı toplum olursak eğer… Birlikte yaşamak isteyen, sorunlarını konuşa konuşa çözme iddiasında olan, ancak, birbirinin dilinden anlamayan bir toplumu, hangi tutkal bir arada tutabilir?\”

Ve, şöyle bitiyordu:
\”Silahla beceremeyen bölücülerin tuzağına düşmemeli Türkiye… Kanın durması için teröriste bile şefkat gösterilebilir; bakarsın, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır… Fakat, farklı dil, kardeşi kardeşe yabancı haline getirir, ki, terörden tehlikelidir.\”

Yazı buydu.
Peki \”sansür\” nerede?
Şurada…

Yazıyı Kürtçe yazmak istedim!

Hayır…
Amacım, Türkiye\’nin en etkin gazetesinde ilk Kürtçe makaleyi yazan kişi olmak değildi… Yukarıdaki satırları okuyacaktınız ve anlamayacaktınız.
Amacım işte buydu.

Araya \”ikinci resmi lisan\” girdiğinde… Farklı etnik gruplara mensup olan, ancak, Türkçe konuşarak, Türkçe yazarak, Türkçe okuyarak \”anlaşan\” bir toplumun, nasıl aniden birbirine yabancılaşacağını görecektik…
Kanıtı da, bu yazı olacaktı.

E hani sansür?
Buyrun…

Kürtçe bilmediğim için, Türkiye Çevirmenler Derneği\’ne başvurdum, \”Bu yazıyı Kürtçeye çevirmek istiyorum\” dedim. \”Hay hay\” dediler, İstanbul\’daki \”yeminli tercüme bürosu\”nun telefonlarını verdiler. Aradım… \”Hay hay\” dediler, Kürtçe tercüman bulmak için iki gün izin istediler ve çevirme ücretinin de 180 lira artı KDV olduğunu belirttiler… \”Hay hay\” dedim, fatura bilgilerimi gönderdim, yazımın Kürtçe tercümesini beklemeye başladım.

İki gün sonra… Türkiye Çevirmenler Derneği\’nden aradılar… \”Kürtçe tercüman bulduklarını, hatta 8 tane Kürtçe tercümana başvurduklarını, ancak 8 tercümanın da bu yazıyı Kürtçeye çevirmek istemediğini\” söylediler…

Allah Allah!
Niye birader?
\”Yazının içeriğini uygun bulmamışlar!\”

(Bu arkadaşlar \”yeminli\” tercüman ama, yeminleri bi acayip… İçeriğini beğenirlerse, tercüme ediyorlar, beğenmiyorlarsa, etmiyorlar… Sanırsın, tercüman değil, sansür kurulu!)

İşte böyle…
Terör, bizi bölemez.
Lisan, böler.
Cart diye.

Bizi bize yabancı eder.
Kanıtı da bu yazı.

Metalci Selamını İçeri Almak

\"\"

Bu tabi işin şakası. Fakat nedense bizim muz cumhuriyetinin birinde bu olay gayet normal bir şekilde karşımıza çıkıveriyor birden, ne hikmetse… Taze avukat arkadaşın biri de çıkıp bu durum için: suça kalkışma durumu bu, aynı fuhuşa teşvik gibi birşey diyerek beni benden alıveriyor. Yani farz-ı misal, ökküzmenin biri kalkıp selam verilmez selamı da alınmaz adamın tekine tutup onu insan yerine koyduğu için selam veriyor, öbür ayucuk tosuncuk içi dolu turşucuk da kalkıp selami abinin yerine selamı veren abiyi huoop diye içeri aldırtıveriyor! Olay evet aslında çok basit, ama niye yine biz? Read more »

Benzin

\"\"Seçimden önce yazmıştım…
\”Belki dikkatinizi çekmiştir.
Diyarbakır\’da petrol bulundu.
Böylesi bulunmamış hiç.
Heyecanlandım, arşivi taradım…
Son 6 ayda:
Manisa\’da petrol bulundu.
Sakarya\’da petrol bulundu.
Niğde\’de petrol bulundu.
Mardin\’de petrol bulundu.
Kastamonu\’da petrol bulundu.
Antalya\’da petrol bulundu.
Isparta\’da petrol bulundu.
Gaziantep\’te petrol bulundu.
Karadeniz\’de bulunanı müthiş:
40 yıl yetecek kadar!
Öbür seçim öncesine bakıyorum…
İzmir\’de doğalgaz bulundu.
Konya\’da doğalgaz bulundu.
Sakarya\’da doğalgaz bulundu.
Ben diyeyim, 50…
Sen de 70 milyar dolarlık yani.
O derece.
Düzce\’de doğalgaz bulundu.
Lüleburgaz\’da doğalgaz bulundu.
Zonguldak\’ta doğalgaz bulundu.
Tuz Gölü\’nde doğalgaz bulundu.
\”

*

Bi de seçimden sonra yazayım…

*

Benzine okkalı giydirdiler.
Vergisi dünya rekoru.

*

Şimdilik bununla idare edin.
Kış gelsin…
Nabucco\’yu da yazarım.