Monthly Archives: December 2009

DayamiÅŸlar Matematugu Ayuptur!

Trabzonlu Temel AÄŸa \’nın sevgili torunu Eda \’ya verilen ödev ile başı derttedir. EskiÅŸehir \’e göç eden arkadaşı Niyazi \’ye başına gelenleri yazar:

Niyazicugum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da aglay. Zaten dertlerini hep baga açar..
Dedi ki; \’Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin ögretmen beni dövecek.\’
Dedum ki; \’Aglama usagum, bunun içun ögretmen adam dövmez. Simdi oni çözeruk.\’
Ne mümkün Niyazi kardasum:
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeser dakka istirahat vermis. Tiren da bi yerde durmis, 20 dakka su almis. Otobos saatte 60 kilometro gidiymis. Tiren 5 saat sonra gidecegi yere varmis. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmis. Ograstum yapamadum.
Usak aglay.
Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oga ki, \’damat, senun tanidugun tahsilli bi otobos sofori var ise oga soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben usagi soforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaris etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur.\’
Ha, biz bi yandan da usaga tireni tarif ediyruk..
Tiren görmemis ki….
Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum \’dan Sivas \’a gittiydum. Neysa kardasum, o gece çok kizdum. Diyeceksun ki niye?
Usak daha incir agacindan duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduguni sanay. Biz gelduk araba yaristiriyruk. Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eger varacagi saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler saga otobosun inecegi zamani.. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun?
Usakcuklarda sarki yok, türki yok, oyun yok; dayamis matamatigi.
Ayiptur…

1 Kadın 1 Ütü 1 Gömlek

Odanın birine 1 kadın, 1 ütü ve 1 gömlek koymuşlar. 5 dakika içinde gömleği ütüleyip, kadınla beraber olan kişi kazanacakmış. Japon almış ütüyü eline, gömleği bir güzel ütülemiş. Kadına sıra gelince süre bitmiş. Çıkışta:

  • Bizde prensip budur, önce iÅŸ gelir…

Fransız girmiş ve hemen kadına saldırmış. Ütüye sıra gelince süre bitmiş. Çıkışta:

  • Bizde prensip budur, önce aÅŸk gelir…

Türk girmiş. Girer girmez vermiş kadına ütüyle gömlegi, o ütülerken işini bitirmiş ve kazanmış. Çıkışta:

  • Bizde prensip budur, çalışanı üterler…

Çukurambar\’da F-16 yakalandı… Tanınmasın diye LPG taktırmışlar

Suikastçı albayın evini aramışlar…

Meğer sadece Arınç değilmiş.
BaÅŸbakan\’ın krokisi çıkmış.
CumhurbaÅŸkanı\’nın krokisi çıkmış.
TBMM BaÅŸkanı\’nın krokisi çıkmış.

Bence iyi aramamışlar o evi…
Obama\’nın krokisi de oralardadır. (MutfaÄŸa bakın.)

Bu arada, krokiyi yutmak için kendisini sorgulayan polislerden pet şişe su istemiş suikastçı.

Kalsiyum Sandoz\’a çizmiÅŸ krokiyi çünkü… Kuru kuru gitmemiÅŸ boÄŸazından.

(İşin esrarengiz tarafı, adam mahalle mahalle dolaşarak, devleti yöneten kim varsa alayını temizleyecek, savcı bakmış, kolay gelsin kardeşim deyip, serbest bırakmış iyi mi!)

Ve, Ankara\’daki duyumlarıma göre, albayla binbaşının yanı sıra bir de suikastçı pilot tuÄŸgeneral varmış… Havacı tabii, yolları bilmiyor, krokiye bakayım, debriyaja basayım filan derken, yanlışlıkla Söğütözü tarafına sapmış, Armada\’daki taksicilere sorup bi u dönüşü, haaadi bakalım bu sefer Balgat\’a dalmış, en son Gölbaşı\’ndan Alo 156 Jandarma\’yı aramış, nerde lan bu Çukurambar? İddiaya göre, mesai saatinin bitmesine raÄŸmen karargâha dönmeyen bir tümamirali de, Haymana\’da trafik kontrolünde yakalamışlar, bagajdan denizaltı maketi, torpidodan da Kevın Kostnır\’ın krokisi çıkmış.

En çok da şuna bayıldım:

\”Suikastçı subaylar, takip edilmesinler diye GPS\’siz otomobiller kullandı.\”

Malum, bizim subaylar genellikle Lamborghini, Ferrari falan kullanır, astsubaylara daha çok Porsche tahsis edilir… Uydudan yakayı ele vermemek için Reno\’ya binmiÅŸler demek ki.

Åžaka bir yana, baktılar ki, bu kroki yeme iÅŸini ahaliden pek yiyen olmadı, dinlemeye çevirdiler hadiseyi… Yan sokaktaki pastanede profiterol yerken gözaltına alınan albayla binbaşı, tam teçhizatlı telekulakmış, hassas teknolojiyle Arınç\’ın ortam konuÅŸmalarını dinliyorlarmış.

Ancak… Pantolon uymadı, gömlek verelim misali, hain suikastı apar topar sinsi dinlemeye çevirdikleri için, ÅŸu sorunun cevabını henüz icat edemediler:
Birader, cihazları kim yedi?

Türkçe Sözcüklerin Yeni Anlamları

Asker: Enayi.
Atatürk: <bunu yazmaya ne elim vardı, ne de vicdanım>
Atatürkçü Düşünce Derneği: Bir işe yaramayan insanların oluşturduğu Ergenekoncu bir oluşum.
Atatürkçü: Ergenkoncu.
Açılım: Vatani peşkeş çekme formülü.
Bilim Adamı: Potansiyel terörist.
Çanakkale Zaferi: Atatürk\’ün bir İngiliz askeri olarak Türk evlatlarını katlettiÄŸi muharebe.
Dialog: Sen ne dersen o olsun abi.
Düşünür: Bir ise yaramayan kişi.
Gazeteci (Ulusalcı): Kesin terörist, hemen içeri alınması gereken kişi.
Gazeteci (YandaÅŸ): Yaz denileni yazan kiÅŸi, bir nevi sekreter.
Hapishane: Öğrencisiz üniversite.
Kurtuluş Savaşı: Gereksiz bir savaş.
Lozan: İsviçre\’de bir ÅŸehir adı.
Millet: Bir tür ümmet, cemaat.
Ortadoğu Barış Projesi: Kürdistan kurma girişimleri.
PKK: Peri Kızları Korteji, görüldüğü yerde çiçek verilmesi gereken bir grup barış elçisi.
Sevr: Çok sevilen hep özlenen bir şarkı.
Terörist: Barış elçisi.
Türban: Dinin en baş temeli, dinde o olmazsa olmaz olan şey.
Türk Milleti: Yok böyle bir şey.
Üniversite: Tekke.
Vatan Sevgisi: Yeni sözlükte böyle bir deyime gerek duyulmadığı ve tehlikeli görüldüğü için çıkarılmıştır…
Vatan: Atan\’ın V hali.

Nasıl Hatırlamazsın?

Padişah bir gün bir ferman yayınlayarak o haftaki cuma namazında orada yasayan herkesin bulunmasını zorunlu kılmış. Dört bir yana haber salınmış ve cuma vakti gelmiş. Bizim Temel dışında bütün ahali cumaya katılmış. Ertesi gün padişah sadrazamı yanına çağırıp sormuş:

  • Dünkü cumaya ahaliden katılmayan var mı ?
  • Evet efendim, bir kiÅŸi katılmadı. Temel.
  • Tiz getirin o deyyusu karşıma.

Temel\’i bulup yaka paça padiÅŸahın huzuruna çıkarmışlar. Padisah, Temel ve Sadrazam kaldığında PadiÅŸah sormuÅŸ:

  • Söyle bakalım neden gelmedin dünkü cuma namazına?
  • Çok önemli bir isim vardı padiÅŸahım…
  • Himmm demek önemli bir iÅŸin vardı. Öyleyse sana ölmeden önce üç dilek dileme hakkı tanıyorum. Söyle bakalım ilk dileÄŸini.
  • Yok padiÅŸahım ben en iyisi dilek dilemeyeyim siz beni oldürün.
  • Dile lan deyyus çabuk adamı çileden çıkartma.
  • Peki. Eeee ÅŸey padiÅŸahım. Ben sadrazamın karısına hastayım, madem öyle ölmeden önce bir yatsam onunla.

Tabi bunu duyan sadrazam olaya ÅŸiddetle karşı çıkmasına raÄŸmen, padiÅŸahın \”BoÅŸ ver takma kafana nasıl olsa ölecek\” gibi sözlerinden sonra istemeye istemeye razı olmuÅŸ. Ardından sıra ikinci dileÄŸe geldiÄŸinde Temel de yine aynı naz ve padiÅŸahın azarlaması sonunda Temel ikinci dileÄŸini söylemiÅŸ:

  • Eeee ÅŸey padiÅŸahım ben sizin karınıza da hastayım, ölmeden önce onla da…
  • Ne diyorsun lan sen?

Tabi padiÅŸah köpürmüş ama bu kez de sadrazam telkinde bulunmuÅŸ ve Temel PadiÅŸahın karısıyla da… Veee sıra gelmiÅŸ üçüncü dileÄŸe:

  • Söyle bakalım ÅŸu üçüncü dileÄŸini de bitirelim artık ÅŸu iÅŸi.
  • Yok padiÅŸahım söylemeyeyim, ilk ikisini söyledim ama bunu nasıl söylerim bilmiyorum.

İlk ikisinden daha kötü ne olabilir ki diye düşünen padişah kızarak:

  • OÄŸlum şöyle bak iÅŸkence yaptırırım, söyletirim!
  • Peki efendim…

demiÅŸ Temel ve devam etmiÅŸ:

  • Ben sadrazamla size de hastayım.

Ardından kısa bir sessizlik ve Sadrazam:

  • PadiÅŸahım ben sanki Temel\’i namazda görür gibi oldum. Hatırlıyor gibiyim.

PadiÅŸah:

  • Nasıl hatırlamazsın lan eÅŸÅŸoÄŸlu eÅŸÅŸek yanımda oturuyordu!..

Karı Kaçmış

Temel bir sabah parkta yürürken bir adam görmüş, adam yerde şınav çekiyor… Temel adama yaklaÅŸmış, bir sağına geçmiÅŸ bakmış, bir soluna geçmiÅŸ bakmış, bir arkasına geçmiÅŸ bakmış sonra durmuÅŸ:

  • HemÅŸeruuum…

demiÅŸ,

  • Karı kaçmış, karı kaçmış… BoÅŸuna kendini yorma…

Viagra

Genç adam eczaneye girmiş:

  • Abi bana bir viagra verirmisin?

demiş. Eczacı vermiş viagrayı. Genç adam sormuş:

  • Kaç para?
  • Eczacı 10 TL.

Genç adam 100 TL vermiş. Eczacı:

  • Bozuk yokmu?
  • Yok.
  • Karşıdaki çerezciden bozdur gel.
  • Abi çerezci beni tanımaz ki?
  • Ben burdan iÅŸaret ederim bozar paranı…

demiş. Genç adam karşıdaki cerezciye gitmiş:

  • Abi, beni karşı eczacı gönderdi, 100 TL\’yi bozacakmışsın, bir de 500 TL para vercekmiÅŸsin…

demiÅŸ. Cerezci başını kaldırıp eczacıya bakmış, karşıdan eczacı başını salayarak onay vermiÅŸ. Genç adam da gelmiÅŸ ezcacıya, 10 TL\’yi vermiÅŸ, viagrasını alıp gitmiÅŸ.

AkÅŸam üzeri çerezci gelmiÅŸ eczacıya, 500 TL\’yi alayım demiÅŸ. Eczacı ÅŸaşırmış:

  • Ne 500 TL\’si?
  • ÇocuÄŸu gönderdin, hem 100 TL bozdurttun, hem de 500 TL istedin ya? Hatta sana baktım, onayladın karşıdan…

İşte o an anlamış eczacı başına geleni, vermiÅŸ cerezciye 500 TL\’yi tabi.

Ertesi gün yaşlı bir amca girmiş ezcaneye. Eczacıya:

  • OÄŸlum ben viagra alacaktım ama etkileri nasıldır, bilgi verir misin?

demiş. Eczacı:

  • Amca, ÅŸu kadarını söyleyeyim; dün birisine viagra verdim, daha adam kutusunu açmadan hem çerezciyi hem de beni…

DaÄŸdan AÅŸağı Silivri\’den Yukarı

2008 yılının Temmuz ayı… 25\’i
Cumhuriyet Mitingleri ile yasalar çerçevesinde demokratik haklarını kullanmak isteyen, hükümete muhalefet eden, karşı tarafta siyaset yapan, Atatürkçülüğü savunan ne kadar adam varsa hepsi tek tek içeri tıkıldı.
Türkiye Cumhuriyet\’i tarihinin en büyük hukuk katliamının yapıldığı dava ile iÅŸte bu 2008 yılı Temmuz ayının 25. günü tanıştı.
Rektörler, gazeteciler, yazarlar, sivil toplum kuruluÅŸlarının baÅŸkanları, siyasi parti baÅŸkanları, üst düzey askerler… Kimi isterseniz Silivri\’de toplandı. Tek ortak özellikleri vardı. Atatürkçü olmaları…
Hukuk çiğnendi. Hak çiğnendi. Bağıra bağıra gerçekler sümen altı edildi. Hukuksuzluklara hukukla cevap verilemeyeceği kanıtlandı bu utanç ayları içinde.
Siz sustunuz, biz sustuk, onlar sustu… Anıtkabirden bakan iki gök mavisi göz bakıp durdu. Yine sustuk, sustuk, susturulduk…
UÄŸur Mumcu haykırdı mezarından bizlere: \”Vurulduk, öldürüldük ey halkım unutma bizi…\”
Unuttuk, sindirildik, susturulduk…
Bizde haykırdık aksine \’\’Susturulduk ey halkım unutma bizi\’\’
İsmet İnönü mezarından dedi ki: \”Bu ülkede namuslularda en az namussuzlar kadar cesur olmak zorundadır\”
Biz cesur olamadık…
Bu ülkede suçunu dahi öğrenemeyen, cenazesini parasızlıktan belediyenin kaldırdığı insanlar \’Terör örgütü kasası\’ olmaktan hapislere tıkılıp ölüme tahliye edildi…
İnsanlık sustu.
İnsan hakları diye bağıran Avrupa sustu… Hayvan haklarında sokaÄŸa dökülenler bir insan hayatı için ses çıkartmadı sustu, Orhan Pamuk Ermeniler için konuÅŸtu da insanlık için sustu… Sezen Aksu teröristler için BaÅŸbakan\’a telefon açıp konuÅŸtu da burada sustu… Zülfü Livaneli özgürlük için ÅŸarkılar yazdı da burada sustu…
365 günlerini doldurdular orada ne yaptıklarını bilmeden. Daha kaç 365 günleri var Allah bilir…
Ne diyor Nazi Almanyası\’nda papaz Martin Niemöller günlüğünde: \”Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist deÄŸildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı deÄŸildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi deÄŸildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.\”
Yarın sıra kime gelir bilinmez…
Yıl 2009 aylardan Ekim…
Dağdan teröristler iniyor… Törenle
Her yerde bir bayram havası…
Sabaha karşı evlerinden kelepçeler ile alınıyor İlhan Selçuk…
Mustafa BALBAY, Şener ERUYGUR, Tuncay ÖZKAN, Hurşit TOLON, Mehmet HABERAL…
Sabih KANADOÄžLU\’nun evi aranıyor Danıştay BaÅŸkanı cinayeti delilleri için…
Türkan SAYLAN Hoca\’nın evi aranıyor… Kemalist, Atatürkçü gençler yetiÅŸtirmek gizli suçu…
Kısacası başlar ayak, ayalar baş oluyor…
Başbakan açıldıkça Kemalist Devrim kapanıyor…
Atatürk gömülmeye çalışılıyor… Başbakan açılıyor…
DaÄŸdan inen terörist kadar itibar sahibi olamıyoruz Türkiye Cumhuriyet\’inde…
Kürt Açılımı bir yana, zaman Türk Açılımı zamanı gibi görünüyor bu resimde…
Peki, taşları bağladılar da köpekleri mi saldılar?

Sultanın Memeleri

Pala, sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuÅŸ… Artık bir saplantı halini almış kraliçenin göğüslerine dokunmak… Tüm cesaretini toplayıp harem aÄŸasına açılmış:

  • Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiÄŸim bin altın senin.

Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı-büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korseye iyice sürmüş.

Sultan çıplak tenine korseyi takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış.

Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek… Harem aÄŸası ortaya çıkmış ve padiÅŸaha:

  • Saray hizmetkârlarından Pala, derdinize derman olabilir. Onun salyası, her ÅŸeye iyi geliyor. Tek çare, Pala\’nın dili. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eÄŸer siz izin verirseniz.

PadiÅŸah tabi çaresiz, çağırmış Pala\’yı hareme. Pala bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiÅŸ.

Ne var ki söz verdiği 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış ve:

  • Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı.

Harem aÄŸası öyle kızmış ki, ertesi gün aynı yakıcı losyonu padiÅŸahın banyodan sonra giyeceÄŸi donuna iki kat sürmüş… Sonra Pala\’yı çağırtmış:

  • PadiÅŸahın kaşıntısı varmış, seni emretti!..

Domuz Gribi

Temel\’in karısı domuz gribine yakalanmış ve hastaneye kaldırılmış. Aradan geçen zaman içinde karısı hastalıktan kurtulmuÅŸ. GeçmiÅŸ olsun ziyaretine gelen Dursun Temel\’e sormuÅŸ:

  • Karin nasil oldi Temel, tamamen iyileÅŸtu mi?

Temel kafasını iki yana sallayarak:

  • Grip geçtu da, domuzluk devam ediiy…