Simon

\"\"Haliç\’te YaÅŸayan Simonlar…
Türkiye\’nin en çok konuÅŸulan ama, bir türlü bulunamayan kitabı!

İlk baskısı çıktı, adeta görünmez el tarafından toplatıldı, anında buhar oldu, ahali kuyrukta beklediği halde, yeni baskıları çıkmıyor. (Muhtemelen bandrol verilmiyordur yayıncıya.)

Hal böyleyken, onlarca köşe yazarı, \”papaÄŸan korosu\” gibi, aynı cümleleri tekrar ediyor, bu kitabın aslında tırışkadan teyyare olduÄŸunu, dedikodu mahiyetindeki lafların sıralandığını, somut verilerin bulunmadığını anlatıyor… Dolayısıyla, boÅŸu boÅŸuna vakit kaybı olduÄŸu, okunmasına gerek olmadığı tavsiyesinde bulunuyorlar.

Birincisi, kitap somut veri dolu.
İsimler, dilekçeler, şahitler var.

(Yalaka tayfası yıllardır, Özdil şöyle, Özdil böyle diye yazıyor mesela… Kitapta bi Özdil var! Özdil\’in feriÅŸtahı… Niye yazmıyorlar?)

Madem bu kadar yalayıp yuttular, sizin bir türlü bulamadığınız kitabı… Simon kim? Var mı yazan? Neden Haliç\’te yaşıyor? Okudunuz mu tek satır bununla alakalı? Kitabın her satırını incelediÄŸini öne süren arkadaÅŸlar, bismillah, kitabın adı birader, niye bahsetmiyorlar?

Okumadılar mı yoksa?

Buyrun…

\”Simon\” cemaatçi deÄŸil aslında, kod adı \”Simon\” olan üst düzey bi PKK\’lı… Bekaa\’da örgütün sözde mahkemesinde baÅŸkanlık yapmış… Ve, aÅŸna fiÅŸne yaparak, militanların kafasını karıştırdığı iddia edilen, özbeöz kız kardeÅŸi hakkında \”idam\” kararı vermiÅŸ.

\”Simon\”u yakalayan Hanefi Avcı, \”gerçekten bu suçu iÅŸlemiÅŸ miydi?\” diye sorduÄŸunda ise, \”asla\” cevabını vermiÅŸ… Yani, kız kardeÅŸinin isnat edilen suçu iÅŸlemediÄŸinden kesinlikle emin olduÄŸu halde, sırf örgüt istiyor diye, haklıyı savunmak yerine, kalemini kırmış.

Bu davranış biçimine \”SimonlaÅŸmak\” adını koymuÅŸ Hanefi Avcı… Sadece illegal örgütlerde deÄŸil, baÅŸta Emniyet teÅŸkilatı olmak üzere, körü körüne itaatin hâkim olduÄŸu, grup menfaati için körü körüne itaat istenen her yerde \”Simonlar\”ın var olduÄŸu sonucuna ulaÅŸmış.

Sonra Haliç\’e geçmiÅŸ…

İstanbul\’da görevliyken, iÅŸiyle evi arasında Haliç\’ten geçmek zorunda olduÄŸunu, o zamanlar Haliç\’in berbat koktuÄŸunu, camları kapatıp, burnunu tıkadığı halde midesinin bulandığını anlatıyor… Kendisi bu haldeyken, insanların Haliç kıyısındaki parklarda dolaÅŸması, hatta piknik yapması dikkatini çekmiÅŸ… Sürekli kötü ortamda bulunan insanların, bir süre sonra uyum saÄŸladığını, içinde bulundukları çirkinliÄŸi fark edemediklerini fark etmiÅŸ…

Haliç örneÄŸinden yola çıkarak, sadece fiziki ortamlarda deÄŸil, düşüncelerde, sosyal davranışlarda da benzer tavırlar sergilendiÄŸi sonucuna varmış… Anormalliklerin normalleÅŸtiÄŸini; kirli, yozlaÅŸmış sistemi teneffüs eden insanların, bir süre sonra Haliç\’te piknik yapanlar gibi uyum saÄŸlayıp kötülükleri pislikleri algılayamadığını saptamış…

Özetle, her şey kabak gibi ortadayken, gözümüzün önündekini, burnumuzun dibindekini, soluduğumuz atmosferi, bile bile görmezden, duymazdan geldiğimizi, sustuğumuzu anlatmış.

Yani…

Kitabı okuma fırsatı bulamayan insanlara, ha bire \”okumanıza hiç gerek yok, çünkü kitapta somut veriler yok\” diyenler, aslında \”somut veri\”nin bizatihi kendisi…

\”Uyandırma kerizi\” demek istiyor, gazeteci kılığındaki Simonlar!

Leave a Comment