Author Archives: İzzy - Page 12

Gençlik İnsanın Başına Hayatta Bir Kere Gelir

\"\"Hazır ortalık sakinledi…
Sakin sakin konuşalım.

59 yaşındaki YÖK Başkanı, koltuğa oturur oturmaz, ilk iş ne yaptı biliyor musunuz?

Motosiklet aldı.

İçinde ukteymiş.

Çünkü, sağ-sol, ideoloji meselesi filan değildir aslında yaşananlar… \”Gençliğini yaşayamamış insanlar\” tarafından yönetiliyor Türkiye… Gençleri anlamama sebepleri bu.

Hani, üniversite yıllarından suratını hayal meyal hatırladığınız, varlığıyla yokluğu bir, hafızanızı zorlasanız bile ismini çıkaramadığınız tipler vardır ya… İşte onlar yönetiyor.

Elbette onlar da 20 yaşında, 25 yaşında oldular, ama, hiç genç olmadılar. Vazgeçtik kafelerde yan yana oturup laflamayı, fakülte kantininde bile kızlı-erkekli ortamlarda bulunmadılar.

Gençliğin adeta uzvudur mesela, gitar… Ne kadar uzak onlara… Plajda yakılan romantik bir ateşin etrafı, dağcılık kulübünün kurduğu kampın çadırı, amfide şamata, kampustaki şenlikte mırıldanan aşk şarkıları veya yılbaşı partisi, belki alt tarafı bi bira… Ne kadar uzak.

Dar çevrelerinin Çin Seddi gibi eşiklerine esir büyüdüler maalesef… Kanları kaynamıştır, istemişlerdir mutlaka. Aşamadılar. Aşanlara kızmaları ondan… Halbuki, hayatında bi kere olsun dağıtmadan, nasıl toparlanır insan? Hangi sınırdan bahsedebilirsin, özgürlüğü tatmadan?

İnanmazsanız, açın özgeçmişlerini… Hayat baharının en güzel dört senesi \”şu üniversiteyi bitirdi\” diye geçiştirilen, kupkuru üç kelimeyle özetlenmiştir. Anaları babaları, ilkokul dönemi, sonra zart diye atlar, siyaset sahnesindeki binlerce fotoğraf… Arası boştur! Üniversite yıllarına dair hatıra fotoğrafı olabilmesi için, hatıra olması lazım öncelikle… Yoktur.

Sorsalar bana, king bilmeyeni milletvekili bile yapmamak lazım… Ki, briçi kumar zannedip, spor olduğunu kavrayamadan mezun oldular. Zaten, spor ayakkabı giymeden emekli oldu çoğu… Apo\’nun bile Bekaa\’da kız militanlarla voleybol oynarken fotoğrafı var, bunların var mı? Güya kültür dersi veriyorlar bize, hangisinin halkoyunu oynarken fotoğrafı var? Tiyatro?

Mayo giymeden büyüdüler, mayo… Bülent Arınç, Beşir Atalay… Aileleriyle şezlongda güneşlenirken düşünebilir misiniz? Bırak düşünmeyi, Allah bilir, mahkemeye bile verebilirler beni… Bu kadar normal bir insan davranışı üzerinden kendilerini örnek verdiğim için.

(Bakın, peşin peşin söyleyeyim, mahkemeye verirseniz, Kürşad Tüzmen\’i şahit gösteririm… Çünkü, mayo giymeyi anormallik kabul etmeyen Kürşad Tüzmen\’e gidin sorun, yumurta fırlatan gençlerin heyecanını da anlıyordur, sahillerin AKP\’ye neden oy vermediğini de.)

İyi yönetilen devlet, iyi yönetilen üniversite, iyi yönetilen gazete, iyi yönetilen banka, hepsini inceleyin… Hepsinin başında, gençliğinin hakkını vererek yaşamış yöneticiler görürsünüz.

En vahim gençlik hatası…
Gençliğini yaşamamaktır.

Türkiye\’nin durumu vahimdir.

Mümbit

\"\"Amerikan Vanity Fair Dergisi, Amerikan ilaç firmalarının deney aşamasındaki ilaçları, iki-üç yüz dolara \”kobay\” olarak kullandığı Türk vatandaşlarının üzerinde test ettiğini yazdı.

Afyon\’da kahvede oturan ihtiyarlara durup dururken göz muayenesi yaptılar, siz katarakt olmuşsunuz diyerek, alayını yatırıp kestiler, hepsi kör oldu. İzmir\’de katarakt ameliyatı için hastaneye yatan kadının dosyasını karıştırdılar, katarakt duruyor, rahmini aldılar. Balıkesir\’de dünyaya gelen bebeğin, göbek bağıyla birlikte sol serçe parmağı kesildi. Mersin\’de by-pass olan kadına, 0 RH+ yerine, beş ünite, AB RH+ kan verildi, komaya girince vaziyet anlaşıldı, yırttı. Şanlıurfa\’da yanık tedavisi için gelen çocuğa AIDS\’li kan verildi, dönüşü yok. Denizli\’de isimleri aynı, soyadları benzer Emine hanımlar karıştırıldı, idrar yolları enfeksiyonu için tedavi gören Emine hanımı apar topar ameliyata alıp, rahmini aldılar. Konya\’da bir profesörün, kalçası kırılan hastalara taktığı platini tornacıda yaptırdığı ortaya çıktı. İstanbul\’da karın ağrısıyla hastaneye gelen adama ultrason çektiler, hamile çıktı.

Amerikan Vanity Fair Dergisi\’ne göre, Amerikan ilaç firmaları son üç-beş seneye kadar Nijerya\’da, Hindistan\’da, Fas\’ta kobay kullanıyormuş… Rotayı Türkiye\’ye çevirmişler.

Burhan KUZU Aziz NESİN\’i Doğruladı

\"\"Sanayi Bakanı\’na yumurta atıldı.
Egemen Bağış\’a yumurta atıldı.

YÖK Başkanı\’na yumurta atıldı.
Haşim Kılıç\’a yumurta atıldı.
Çıt çıkmadı.

Burhan Kuzu\’ya yumurta atıldı.
Derhal soruşturma açıldı!

Bakan\’a yumurta atana soruşturma açılmazken, milletvekiline yumurta atana niye soruşturma açılıyor? Ya da ne bileyim… Burhan Kuzu\’nun kafası, Anayasa Mahkemesi Başkanı\’ndan daha mı değerli ki, o hadiseye soruşturma açılmadı da, bu hadiseye soruşturma açıldı?

Nedir Kuzu\’nun farkı?
Yumurtaya alerjisi mi var?
Öbürlerinin bünyesine dokunmadı da, bunun cildinde kaşıntı mı yaptı?

Üstelik… Aslında, Burhan Kuzu\’ya soruşturma açılması gerekmiyor mu?

Hatırlarsınız, Aziz Nesin çıkıp \”bu milletin yüzde 60\’ı aptaldır\” demişti. Yüzde 40 fena bi oran değildi… Buna rağmen, herkes yüzde 60\’ı üstüne alınmış ve derhal dava açılmıştı.

Halbuki, millete aptal dememişti… \”Zekâ için protein gerekir. Et, süt, yumurta tüketimi az olan insanlar yeteri kadar protein alamaz, dolayısıyla kafaları fazla çalışmaz\” demişti.

Peki, kafasına yumurta yiyen Burhan Kuzu, yumurta atan çocuklara ne dedi? \”Beyinsizler\”dedi… Sonra ne dedi? \”Yumurtaları atacaklarına yeselerdi, beyinleri daha iyi çalışırdı\”dedi.

Yani?
Aziz Nesin ne dediyse, onu dedi.

E merak ediyor insan…
Aziz Nesin haklıysa, niye yargılandı?
Aziz Nesin haksızsa…
Burhan Kuzu niye yargılanmıyor?

Gemiyle Bozuldu, Uçakla Düzeldi, Sıra Özre Geldi

\"\"Hafta yoğundu, yazmaya bi türlü fırsat bulamadık, ıskalamayalım…

İsrail\’de orman yangını çıktı. Türkiye iki söndürme uçağı gönderdi. İsrail pek mahcup oldu. En başta hükümetimiz, tüm Türkiye gururlandı. İnsanlık dersi verdik. Filan…

Kimin o uçaklar?
Türk Hava Kurumu\’nun.

Nasıl alındı?
Kurban derileriyle.

E madem, bu uçaklar bu milleti gururlandırıyor… Türk Hava Kurumu\’na kurban derisi bağışlanmasın diye yıllarca kavga verenler kime hizmet ediyordu?

Çocukken muhitimizin camisindeki Kuran kursuna gittiğimizde, neden kurban derilerini sakın ola Türk Hava Kurumu\’na vermememiz tembihlenirdi bize… Türk milletini gururlandıran Türk Hava Kurumu, neden yıllarca millet düşmanı olarak gösterildi millete?

Babam, Orhan amca, Sabri amca, her Kurban Bayramı\’nda konu komşunun kurban derilerini mahalledeki parka toplar, ceplerinden para ödeyerek kilo kilo tuzlar, Türk Hava Kurumu kamyonetinin gelmesini beklerdi. Bazen akşamüstüne kadar sürerdi nöbetleri, anca gelirdi. Tuvalete bile sırayla giderlerdi ki, kapılmasın… Türk Hava Kurumu kamyoneti gelene kadar, belki yirmi defa turlayan dinci derneklerin badem bıyıklı elemanları, neden \”dinsiz bunlar\” derdi babama, komşularımıza, bu işi görev edinmiş olan sizin babalarınıza… Neden?

Madem, Türk Hava Kurumu\’nun uçakları bu milleti gururlandırıyor… Peki neden, Keriz Feneri\’ne bile sahip çıkan takunyalı siyasi zihniyet, \”derilerinizi Türk Hava Kurumu\’na bağışlayın\” demedi hiç? Hatta, neden \”aman oraya bağışlamayın\” demeye getirdi?

Vergilerimizle deve keserek alınmıyor o yangın uçakları… Milletin bağışlarıyla alınıyor.

Neymiş efendim…
İsrail çok utanmış.
Teşekkür etmiş.
Özür bile dileyebilirmiş.

Elbette dileyecek.

Ama İsrail\’den önce…
Kurban derilerini Türk Hava Kurumu\’na bağışlayan yurtsever vatandaşlarımıza teşekkür…
Mustafa Kemal\’in kurduğu Türk Hava Kurumu\’na da özür borcu var Türkiye\’nin.

Velev Ki Mont!

\"\"Gümüş yüzüğünü sağ eline takarak Müslüman olduğunu zanneden polislerimiz tarafından… Tekmelene tekmelene burnu kırılan üniversite öğrencisinin adı ne?

Miraç.
Kandilde dünyaya gelmiş çünkü.

Namazında niyazında babaanne istemiş, evlatla gelin kırmamış, Miraç konmuş torununadı.

Anne, ev kadını. Baba, ilkokul mezunu, maden işçisiydi. Zonguldak\’ta… Üç kuruş maaşla, hem toprağın yüzlerce metre altından kömür çıkardı, hem de pırıl pırıl üç evlat… Üçüne de üniversite okuttu; büyük oğlan Sakarya Üniversitesi\’nde otomotivi bitirdi, büyük kız Gazi Üniversitesi moda tasarımından öğretmen çıktı, küçük oğlan endüstriyel teknoloji okuyor.

Babası maden işçisiydi diyorum, çünkü rahmetli oldu. Hastaydı, halsizdi hep… Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından defalarca hastaneye gönderildi, her defasında \”Turp gibisin\” dendi… Turp gibi olmadığını biliyordu ama, emekliliğine günler kalmıştı, sıktı dişini… Emekli oldu, üç ay sonra kanserden gitti. Yıllardır yuttuğu kömür tozu akciğerlerini bitirmekle kalmamış, çoktan bütün vücudunu sarmıştı. Emekli maaşı henüz bağlanmadan, toprağa verildi. Eşi alıyor şimdi o maaşı, 400 küsur lira… Miraç o parayla okuyor, Ankara\’da.

24 yaşındaki bu delikanlıyla konuştum dün telefonda… \”Ağabey, sordun anlatayım ama, yazma bunları lütfen, kendimizi acındırıyormuş gibi olmayalım\” dedi.

Burnu unufak…
Onuru granit gibi.

\”Annen?\” dedim.
\”Ağlıyor\” dedi.

\”Analar ağlamasın hükümeti\” okusun diye yazıyorum bunları.

Gazeteciliğe polis muhabiri olarak başladım, 26 senedir gördüğüm, takip ettiğim örgüt\’ün haddi hesabı yok; kaba tabirle bi kulağımızın arkası kaldı… Bu çocuklar onlardan değil.

Sizin çocuklarınız.

Burnu kırılan sizsiniz.

Zaten o nedenle, hiçbirinin sabıka kaydı çıkmadı. O nedenle, hâkim tarafından \”suç muç yok, polise mukavemet de yok\” diye serbest bırakıldılar.

Peki dayak niye?

İşte onu da, bu memlekette eğitim bakanlığı yapan, AKP Genel Başkan Yardımcısı söyledi… \”Bu işi meslek haline getirmiş öğrenciler var, bakın bunların giydiği montlar bile aynı\” dedi!

Halbuki ne diyorlardı düne kadar… \”Kılık kıyafeti yüzünden hiçbir öğrenci kapı dışarı edilemez, devlet kılık kıyafetle uğraşmaz, öğrencinin kılık kıyafetiyle uğraşmaya kimsenin hakkı yoktur, kabileler bile kılık kıyafet ayrımı yapmaz\” demiyorlar mıydı?

E haliyle… Şimdi çıkıp, daha önce söylediğine benzer bi cümle kurmasını bekliyoruz sayın başbakanımızdan: \”Velev ki, siyasi simge olarak mont giydiğini düşünün… Suç sayabilir misiniz? Özgürlükler noktasında, dünyanın hangi ülkesinde böyle bir suç var?\”

Sindiremezler

\"SİNDİREMEZLERBaşbakan Erdoğan\’ın Dolmabahçe\’de rektörlerle buluşmasını protesto eden üniversite öğrencilerinin başına gelenleri biliyorsunuz…

Son olarak; bir hamile öğrencinin karnındaki bebeğinin polis tekmeleriyle nasıl öldüğünü yazdık.

Peki, bu şiddeti nasıl okumak, nasıl yorumlamak gerekti?

Sorumuza yanıt bulmak için; bu toprakların vicdanı, yazarımız Nihat Genç\’i aradık ve düşüncelerini öğrenmek istedik.

İşte Nihat Genç\’in isyan eden açıklamaları:

\”Yetsin artık, ne zaman aydınlar, sağcı – solcu / ocu – bucu olmaktan çıkıp bu mezalime, sağcılığın dinmeyen bu kıyıcılığına karşı çıkacak… Her gün mezalim. Doğduğum günden beri dayak yiyoruz, doğduğum günden beri işkenceden geçiriliyoruz. Cesetler deryaları doldurdu, hala birileri ocu – bucu… Dün sağcılar işkenceden geçiriyordu, bugün vahşi İslamcılar… Vahşi İslamcılar sadece ülkemizde değil, tüm dünyada asırların tertemiz Müslümanlığına savaş açıp en vazgeçilmez Müslüman merhametini paramparça ediyor… Müslümanlık tüm güzellikleriyle yaka paça edilip yerini vahşi İslamcılara bırakıyor. Ergenekon\’un engizisyondan ne farkı var, Türkan Saylanlar\’ın, Kuddusiler\’in, bin türlü avukatın, askerin, yazarın başına gelenler bize ne öğretiyor. Hukuk, sanat, insanlık ilga edildi, mehdilik sultanlık padişahlık hüküm sürüyor. Düşmanın düşmana yapmadığı, yapamayacağı vahşeti, tekmelerle bir genç kızın çocuğunu düşürtmek, işte \”Allahsız kitapsız dinsiz\” diye beddua edilerek küfredilen insanlar dahi yapmaz bunu… İnsanlığın şahidi dahi kalmadı aramızda… Korkmayan sinmeyen tırsmayan kalmadı aramızda. Halk kalmadı ahali kalmadı… Sağcı, solcu, cemaatçi, liberali herkes kontrol altında… Bu iktidarların, bu demokrasinin kan dökmeyen cinsi yok mu? Ağzımızdan çıkan kelimelere bakın, \”alçaklar\”diyoruz \”utanmazlar\” diyoruz, nasıl demeyelim, kız öğrencileri saçlarından tutup tekme tokat dövmek hangi demokrasinin hangi dinin kitabında yazıyor…

ALNIMIZDA HEP O KANI GÖRECEKLER

Bizler hep altta kalanlar olduk, dayağı hep sahipsizler, avukatsızlar, en diptekiler yiyor. Dayağı hep itiraz eden, kafa yoran, örgütlenmek isteyen, insanlık adına bir şey yapalım diyenler yiyor… \”Şerefsiz\” kelimesi de yıpranmış, demode olmuş, \”hamiyetsizler\” diyelim, \”cehalet\” ve\”rezalet\” diyelim. Yetsin artık, artık mazlum olmaktan, mağdur olmaktan, dinlenmekten, tutuklanmaktan, işkenceden geçirilmeden bıktık… Bir kız çocuğunu dövmek şeytana secde etmektir… Ben size bir şey söyleyeyim mi, Tansu Çiller dönemi, karakolları şeffaf yapacağım iddiasıyla gelen Demireller dönemi ve şimdi Tayyip dönemi, hepsi aynı soydan geliyor, ağlayacağım da ağlamak da istemiyorum, bunların her çeşidi aynıdır. Bir gazetede yazar oldum diye, iktidara yakın yerlerden maaş alıyorum, ekranına çıkıyorum diye, bir kız çocuğunu dövenler karşısında susanlara ağlamak istiyorum, gestapo diyorsunuz, SS subayları diyorsunuz, hepsinden beter… Sanmasınlar ki; sindirirler bizi, sustururuz insanlığın sesini, Sadi\’nin lafıdır, biz yalnız aşıklar\’a boyun eğeriz, her iktidarın gönlünü yapan bu yazar bozuntusu cellatlar bizi bitiremeyecek… Ne diyeceğim, geçenlerde canım Cuma\’ya gitmek istemedi, yanımda sağımda solumda iktidara tapınan ve her türlü ahlaksızlığa göz yuman bu insanlarla aynı mekanda olmak istemedim, dedi ki bir arkadaşım, pireyi kızıp yorgan yakılmaz, dedim ki arkadaşıma, pireler birleşmiş yorgan olmuş, pirelerden bir yorgan… Ne piresi.. Üstümüz başımız, evimiz, özel hayatımız, sokağımız, hukuk, her taraf İblis-Cizvit-Cemaat işbirliğiyle işgal edilmiş… İleri demokrasi, dediler zulümden başımıza sultan yaptılar… Bu vahşi işkenceyi yapanlara, dininiz demokrasiniz haysiyetiniz ülke insanlık aşkınız, soruyorum: Bunun için mi yıllarca hırsızlık yapıp, gizli planlar yapıp ABD\’lerle işbirliği yapıp iktidara koşma hevesiniz, bu cellatlık için mi?

Tekme tokat yerlerde süründürülen o genç kızlara buradan sesleniyorum, bu derde bu toprak, bu halk mutlaka bir çare bulacak, o gencecik çocuklardan akıtılan her kan damlası kurban kanı gibi alnımıza parmakla basılıyor, ömrümüz oldukça yüzümüze bakanlar alnımızda hep o kanı görecekler…\”

Olmayan Şeyin Belgesi Olur Mu?

\"\"İş başvurusu yapıyorsun…

  • Sabıkan var mı?
  • Yok.
  • Temiz kâğıdı getir.

Okula kayıt yaptırıyorsun…

  • Hasta mısın?
  • Turp gibiyim.
  • Akciğer filmi getir.

Otomobil satıyorsun…

  • Vergi borcun var mı?
  • Ödedim.
  • Maliye\’den belge getir.

Evlenmek istiyorsun…

  • AIDS misin?
  • Yo-oo…
  • Test yaptır, getir.

75 yaşındaki duayen tiyatrocu Erol Günaydın\’a yoklama kaçağı olduğu ve bir ay içinde kışlaya teslim olması gerektiğine dair resmi evrak geldi. Askerlik şubesini arayan Erol Günaydın, \”1960 senesinde Ağrı\’da yaptım askerliğimi\” dedi. \”Tezkereni getir\” dediler.

Bursalı iki çocuk annesi Zuhal Hanım, 2001\’den beri her sene ocak ayında askere çağırılıyor. Meğer… 2001\’e kadar, kendisiyle aynı ismi taşıyan babaannesi askere çağırılıyormuş, 2001\’de babaannesinin Konya\’daki evine inzibatlar tarafından baskınyapılmış, babaanne Zuhal\’in babaanne olduğu saptanınca, bu sefer, aynı ismi taşıyan torun Zuhal aranmaya başlanmış!

Oy kullanacaksın…

  • Kimsin sen?
  • Benim.
  • Yok öyle… Ne malum senin sen olduğun? Kütük kaydı getir.

Emeklisin, maaş alacaksın…

  • Yaşıyor musun?
  • Nası yani?
  • Yaşadığına dair imza getir.
  • Nerden?
  • Bankadan.

Miras alacaksın…

  • Rahmetli kim?
  • Babam.
  • Ölüm ilmuhaberi getir.
  • Doktordan mı?
  • Muhtardan.

Olmaz olmaz deme…
Belgesini getir.

RTE Yurtdışı Hesaplarının Kanıtı Ergenekon Dosyalarında

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, Wikilieaks belgelerinde yer alan Tayyip Erdoğan\’ın İsviçre bankalarındaki 8 ayrı gizli hesabına ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Gültekin\’in açıklması şöyle;

Şimdi size Doğu Perinçek\’e beş yıl kadar önce, 30 Ocak 2006 günü, saat 16.54\’te M.Ali Güller tarafından yollanmış bir e-postayı sunuyoruz. Bu yazı, Ergenekon Davası dosyasında da bulunuyor. Doğu Perinçek\’in bilgisayarının MASA/DEPO/DIŞ VE İÇ POLİTİKA/İÇ POLİTİKA/AKP/TAYYİP-GÜL/AKP-PKK İLİŞKİLERİ içinde kayıtlı \”Tayyip-Edelman görüşmesi\” başlıklı dosya.

Bu internet yazısını, Doğu Perinçek, bugüne kadar yayımlamadı ve basın toplantısı konusu yapmadı. Olayın ispatlanmasını bekledi. Olay, Edelman-Tayyip Erdoğan görüşmesidir. Görüşme, 2005 yılının ilk çeyreğindedir. O zaman Tayyip Erdoğan\’ın beş banka hesabı varmış. Edelman kriptosunda ise, \”sekiz banka hesabı var\” diyor.

Olay artık ispatlanmıştır. Çünkü bizzat ABD Büyükelçisi Edelman\’ın bu \”sırdaş hesap\” bilgisini, 30 Aralık 2004 tarihinde bir kriptoyla ABD Dışişleri Bakanlığı\’na da ulaştırdığı ortaya çıkmıştır.

Açıklanmayan konu, bu hesapların hangi tehdit ve şantajlarda kullanıldığı idi. Onu da bugün açıklıyoruz ve soruyoruz.

  • Tayyip Erdoğan bu sekiz banka hesabı yüzünden Türkiye\’yi kaç kez sattı?
  • Neleri verdi?
  • Nelere boyun eğdi?
  • Hangi tehditlere teslim oldu?

İŞTE O MAİL

Kimden: Mehmet Ali Güller (malliguller@gmail.com)
Gönderme Tarihi: Pazartesi 30 Ocak 2006 16:54
Kime: adnanakfirat@ulusalkanal.com.tr; dperincek@ip.org.tr; hikmetcicek@aydinlik.com.tr; Irmak Zileli Aydedim; fikretakfirat@aydinlik.com.tr; serhanbolluk@ulusalkanal.com.tr; mbgultekin@ip.org.tr
Konu: Tayyip–Edelman görüşmesi

Gazeteci Hayrullah Mahmud\’un internette dolaşan ilğinç yazısını dikkatinize sunuyorum.
Devrimci selamlar
Mali

BİR POLİTİKACININ \”AKÇELİ HESABI\” YA DA BU BAŞBAKAN HANGİ BAŞBAKAN, BU BÜYÜKELÇİ HANGİ ÜLKENİN BÜYÜKELÇİSİ, BU YEŞİL CEKETLİ, HANGİ YEŞİL CEKETLİ, BU ÜLKE HANGİ ÜLKE

Sırdaş Hesap?!

Yer?!
Zaman: 2005\’in ilk çeyreği
Görüşme, büyük bir ülkenin Büyükelçisi ile özgül ağırlığı yüksek bir ülkenin Başbakanı arasında geçmektedir.
Görev yaptığı her ülkeyi karıştırması ile ünlü Büyükelçi, oturduğu yerden, küstahça bir tavırla, \”Şöyle buyurun\” diye yer gösterir.
Başbakan, yapılan saygısızlığı anlayacak değildir.
Hemen konuya girer.
Heyecanla \”Sayın Büyükelçim, acil görüşmem lazım diye haber yollamışsınız, konu nedir?\” diye sorar.
Büyükelçi buz gibi bir ses tonu ile önünde duran dosyayı muhatabına doğru itekleyip, \”lütfen sessiz olup, şu dosyayı inceleyin\” der.
Dosyada, Başbakan\’ın 5 farklı hesapta yer alan, 7 milyar dolarlık \”gizli serveti\” nin belgeleri yer almaktadır.
Başbakan, kendisinden istenileni yapar ve sessizce dosyayı incelemeye başlar.
Büyükelçi ise bu arada direkt konuya girer:
\”Sayın Başbakan, eğer dediklerimizi yaparsanız, bu \’Sırdaş Hesap\’ınızdan hiç kimsenin haberi olmaz!\”
Başbakan bu sözlere \”olur\” anlamında başını sallayınca, Büyükelçi hemen önünde duran kâğıttan, BOP\’çular adına isteklerini tek tek sıralamaya başlar.

İSTEK LİSTESİ

  1. Ülkeniz, ülkemin, \”İn….(?!) Üssü\”nü istediği gibi kullanmasına ses çıkarmayacak!
  2. Ülkeniz, Kıbrıs\’ta inisiyatifi ülkem ve AB lehine devretmeyi kabul edecek!
  3. Ülkeniz, K. Irak ve Irak\’taki çıkarlarını, İngiltere, İsrail ve ABD\’ye devretmeyi kabul edecek!
  4. Ülkeniz, ülkem, Afganistan\’ı terk edeceği için bizim yerimize hedef haline gelmeyi kabul edecek!
  5. Ülkeniz, içerde Kürt Sorununun nasıl çözümleneceğine ilişkin inisiyatifi tamamıyla İsrail, ABD ve İngiltere\’ye devredecek!

Sayın Başbakan, buna karşılık ABD, İsrail, İngiltere üçlüsü, sizin servetinizle ilgili bilgileri kamuoyuna sızdırmamayı taahhüt eder! Teklifimiz budur, ne diyorsunuz?

Tüccar politikacı, başını yavaşça incelediği dosyanın üzerinden kaldırıp, gözlerini Büyükelçi\’ye doğru çevirir.
Dudaklarını büzüp, başını sallayarak \”Tamam anlaştık\” der.
Bu arada kendisine şantaj yapan Büyükelçi\’ye de \”sus payı\” vermeyi ihmal etmez.

Ne var ki, çok kısa bir süre sonra, \”Başbakan\’ın sırdaş hesabı\” üzerinden şantaja maruz kalan ülkenin \”askeri istihbarat birimi\”, bu çok özel görüşmeyi deşifre etmeyi başarır.
Bunun üzerine, hemen Büyükelçinin bağlı olduğu okyanus ötesi ülkenin başkenti ikaz edilir; \”Açığa düştünüz, bir tatsızlığa yol açmadan tez vakitte adamınızı geri çekin!\”

Aç gözlü Başbakan\’ın rüşvetler yüzünden, neredeyse ülke bir maceraya sürüklenmek üzeredir!
Büyükelçinin bağlı olduğu ülke, bir süre, bu isteklere olumlu cevap vermek istemez.
Bunun üzerine art arda Büyükelçilik binasının birinde ses bombaları patlar.
Üst düzeyde bir asker, havalimanında yere düşen silahtan çıkan kurşun ile kaza sonucu yaralanır!
Buna benzer talihsizlikler peş peşe sıralanmaya başlayınca, okyanus ötesi ülke, en sonunda anlar ki, hiçbir şey düşündüğü kadar basit değil!
Başbakan atamak ya da Başbakan\’ı satın almak sorunu çözmüyor!

Diplomatik gerginlik, şantaj yapılan ülkenin Cumhurbaşkanı\’nın yapacağı Suriye ziyareti üzerine patlak veren \”demeç krizi\” bahane edilerek \”Büyükelçi\”sini geri çekmesiyle son bulur.

Okyanus ötesi ülke, bu yüzden bir süreliğine, şantaj yaptığı ülkeye büyükelçi atamaz değil, atayamaz!

İŞTE YURTDIŞINDAKİ BANKA HESAPLARININ İSPATI
Tayyip Erdoğan, \”ispat edin\” diyor.
İşte ispatı!
Telefon kayıtları burada, dinlediniz.
Tayip Erdoğan, yurtdışındaki muhasebe memuru remzi Gür\’e telefonla \”Sümeyye\’ye 20-25 yolla\” diye para yollama talimatı veriyor.
Nereden yollayacak, cebinden mi?
20-25 milyon dolar, hadi 20-25 bin olsun, bu kadar para cepte taşınmaz ki, elbette banka hesabından yollanacak.
Peki o hesap kimin?
Tayyip Erdoğan\’ın kişisel ödemelerini Remzi Gür yapıyor. Tayyip Erdoğan\’ın banka hesaplarının adresi Remzi Gür.
Ulusal Kanal, bu telefon görüşmesini kaç kez yayımladı?
Aydınlık, bu telefon görüşmelerini kapak yaptı?
Şimdi anladık mı, Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım niçin Silivri\’de hapse atıldı?
Sen misin Tayyip Erdoğan\’ın gizli hesaplarını ve ödeme emirlerini açıklayan? Hem de Tayyip Bey\’in kendi sesinden!

REMZİ GÜR\’ÜN ÖZEL BANKA HİZMETLERİ
Sıkı durun!
Wikilieaks\’in yayımladığı ABD Büyükelçiliğinin… tarihi kriptosunda, \”Sekiz banka hesabı\” bilgisiyle aynı paragrafta verilen bir bilgi daha var:
\”Çocuklarını bir iş adamı okutuyormuş. Sakat bilgi.\” Büyükelçi, \”çocukları okutan iş adamının\” aslında Tayyip Erdoğan\’ın banka hesap memuru olduğunu kendi diliyle bildiriyor.
Şu Remzi Gür\’e bakın siz, Tayyip Erdoğan\’ın her tür banka hesabı bilgisinin altından çıkıyor!

  • Çocukların öğrenim paralarının ödeme makamı
  • Sümeyye hanıma yollanacak 20-25\’in ödeme makamı

RÜŞVET ÖDEMELERİNİ DE REMZİ GÜR YAPIYOR
Remzi Gür\’ün özel banka hizmetleri burada bitmiyor.
Dün gazeteler, Remzi Gür\’ün Abdullah Gül\’ün cumhurbaşkanı olması için Mecliste rüşvet dağıtma girişiminden mahkûm olduğu haberini verdi.
Remzi Gür, meğerse aynı zamanda rüşvet ödeme makamı imiş.
Sen neymişsin be Remzi Gür!
Sen neymişsin Tayyip Erdoğan!

NAMUSUNA GÜVENİYORSAN
DOKUNULMAZLIK ZIRHININ ARKASINDAN ÇIK!
Namusuna güveniyor musun, dokunulmazlık zırhının arkasından çık!
Çık meydana, göster gerçek yüzünü!
Yargı incelesin bütün delilleri!
Orada hesap ver!

SANIK TAYYİP ERDOĞAN CEVAP VER!
Sanık Tayyip Erdoğan ayağa kalk!

  • Senin Türkiye\’de banka hesabın yok mu?
  • Yurtdışı ödemelerini niçin Remzi Gür\’e yaptırıyorsun?
  • Remzi Gür, telefonda \”Sümeyye\’ye 20-25 yolla\” dediğin miktarı hangi banka hesabından ödedi?
  • Remzi Gür, Amerika\’daki çocuklarının öğrenim giderlerini hangi banka hesabından karşılıyor?
  • Remzi Gür\’ün senin adına açtığı kaç banka hesabı var?
  • Remzi Gür\’ün servetinin kaynağı nereden geliyor, \”ağabey\” diye hitap ediyorsun, aranızdaki bu yakınlık nereden, aranızdaki sırlar nedir?
  • Yurtdışında kendi üzerine veya mutemetlerinin adına açtırdığın kaç banka hesabı var?
  • Bu hesaplardaki bunca paranın kaynağı nedir?
  • Bu hesapları niçin mal beyanında belirtmiyorsun?
  • ABD Büyükelçisi Edelman, önüne banka hesaplarını koyduğu zaman senden ne istedi?
  • Banka hesaplarının gizlenmesi karşılığında hangi tahattütlerde bulundun?
  • Başka devlet kurumlarının bu görüşmeler hakkında bilgisi var mı?
  • Abdullah Gül biliyor mu bu sırdaş hesapları, onunla Kürt açılımı, Ermeni açılımı, Kıbrıs açılımı, Fener Patrikhanesi açılımı ve Alevi açılımındaki eşgüdümü nasıl sağlıyorsunuz?

Bu Ne Şiddet Bu Ne Celal!

\"BuBu ne hiddet, bu ne celal Sayın Erdoğan? Elinizden gelse televizyondan fırlayıp, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere önünüze kim gelirse tekme tokat girişeceksiniz. Hele bir yol sakin olun. Size vereceğim nasihati yerine getirin hem problemi çözersiniz, hem de partinizin ismi gibi \”Ak-Pak\” olursunuz…

Önerim şu; Suçlanan sadece Recep Tayyip Erdoğan adlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsaydı, bu konu yalnız sizi ilgilendirirdi. Suçlanan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı\’dır ve bu iftira tüm Türk Milletine yapılmıştır. Eğer iddia doğru çıkarsa bu utanç hepimizin boynunu büker.

Hatırlarsınız, şimdilerde sizin \”Ablacığım\” dediğiniz Tansu Çiller için de Amerika\’da otelleri, mülkleri var denmişti. İddia doğru çıkınca, başta siz olmak üzere hepimiz nasıl üzülmüştük!..

Sayın Çiller\’e verdiğimiz fakat onun yerine getirmediği nasihati size vereyim, yerine getirin. Hem siz rahatlayın hem de millet bayram etsin;

Derhal arkadaşınız ve Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı görevini beraberce paylaştığınız Hüseyin Obama\’ya bir mektup yazın ve \”bir hafta içinde, ABD ve Kanada dahil dünyanın hangi ülkesinde benim ve aile fertlerimden herhangi birinin banka hesabımız varsa açıklayın. Bulamadığınız takdirde bu alçakça iftira için yazılı olarak Türk Milletinden özür dileyin. Yoksa \”Füze kalkanını\” gidin Barzani\’nin sarayına kurun\” deyin, sonra siz sağ biz selamet…

Bu meseleyi böyle suhuletle (kolaylık-nezaket) çözdükten sonra, aşağıdaki konulardaki ricalarımızla bir zahmet ilgilenebilir misiniz? Bu konular görevi gereği, Türk Başbakanın namusuna emanet edilmişlerdir;

Bir kısım devlet görevlileri sizin haberiniz olmadan, 40 bin insanımızın kanını dökmüş, bebek katili ve uyuşturucu kaçakçısı çetenin başı ile görüşüp protokol imzalama aşamasına geldiler. Apo\’nun avukatlarının açıkladığına göre, Anayasamızın \”değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez\” maddeleri seçimden sonra sizin tarafınızdan değiştirilip, bu katillere \”Demokratik Özerklik\” verilecekmiş. Bu size ve emanetini taşıdığınız Türk Milletine yapılacak en büyük hakarettir. Lütfen bu konu için de, dünkü gibi bir konuşma yapıp, suçluları adalete teslim edin.

Yine aynı mihraklar, seçimden sonra PKK terör örgütü mensupları için \”Genel Af\” çıkaracağınızı ve terörist başı için de önce \”ev hapsi\” sonra \”af\” sonra da \”TBMM\’ye\” sokacağınız iftirasını yayıyorlar.

Bu hepimizi çok üzüyor. Lütfen bu iftiraları, söyleyenlerin ağızlarına tıkayın Başbakanım…

Eski, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımız, Kemal abinizin yerine yeni Maliye Bakanı ettiğiniz, İngiliz vatandaşı Mr. Shimsek (Şimşek okunur) muhteremle ilgili suçlamaların araştırılıp, onun da aklanmasını sağlayın. Şöyle ki;

Maliye Bakanımız, Doğan Grubu hisseleri düştüğü günden evvel ki İngiltere ziyaretinde, eski işyeri olan borsa şirketinin patronları ile nerede ve ne kadar süre görüştüğü, Büyükelçiliğimiz güvenlik biriminde mutlaka yazılıdır. Onu hemen alın. Sonra Doğan grubuna verilen vergi cezasını üstüne koyun. Birde Bakan Şimşek İngiltere\’den döndükten kaç gün sonra bu grubun hisseleri yere çakılmış ona bakın. Hepsini üst üste koyun ve adalete verin. Eminim ki Bakanımız aklanıp gelecektir.

Bir de şu cümleler çok tavsadı, lütfen artık kullanmayın. Danışmanlarınız yenilerini bulamıyorsa, emredin yerine getirelim. Size hizmet görevimiz, üstelik ücretsiz.

  • Boğazımızdan tek haram lokma geçmedi
  • Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmem
  • Müddei, iddiasını ispatla yükümlüdür
  • Abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan olsun
  • Bir Allah kuruşu param yok

Sayın Başbakanım, bir de özel ricam var. Bu kadar zamandır size nasihat ediyorum. Umarım beni kırmazsınız.

Telekom\’u Hariri ailesine verdiğiniz aynı şartlarla, bana da bir devlet kuruluşu vermenizi rica ediyorum. Kazanacağım parayla, bu alçak ve şerefsiz Wikileaks internet sitesinin iftiralarına cevap verecek bir internet sitesi kuracağım. İsmi \”Tekbir-Biat-Tesettür\” olabilir.

Beni kırmayacağınızı biliyorum, civanım delikanlım, canım Başbakanım benim…

En kalbî selam ve muhabbetlerimi arz eder, bu sene dördüncü defa hac görevlerini yerine getiren ve bu arada TBMM\’de de oy kullanmayı ihmal etmeyen değerli milletvekillerine de selam ederim, efendim…

AKP WikiLeaks İle Kendini Kaybetti

\"\"Wikileaks\’in sızdırdığı belgeler, AKP\’lilerin birbirlerini bile ABD\’ye şikayet ettiklerini ortaya çıkardı. AKP içinde \”Bizimkiler ABD\’lilere ötmüş\” yorumları yapılırken, dışarıya karşı yapılan açıklamalarda tam bir kaos havası hakim.

Wikileaks\’in yayınladığı ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerinde adı en çok geçen ülkelerden biri Türkiye. Türkiye ile ilgili belgelerin en çarpıcı yönlerinden biri ise, bu belgelerde Başbakan Erdoğan ve AKP\’li bakanlarla ilgili pek çok iddiaya yer verilmiş olması. Belgelere göre AKP\’li bakanlar ABD\’lilere birbirlerini şikayet etme yarışına girmişler, hatta bizzat AKP içinden Erdoğan\’a çok yakın bir isim ABD\’lilere \”Hükümetin geleceği yok, daha esnek bir lidere ihtiyaç var\” demiş. Belgeler ikili ilişkilere etkilerinin yanı sıra bu yönleriyle de AKP içinde sıkıntı yaratmış durumda. AKP yönetiminin perde gerisinde diplomatik belgelerde \”XXX\” koduyla isimleri gizlenen \”muhbir AKP\’lileri\” bulmaya çalıştığı, bu amaçla genel merkezinde bir çalışma başlatıldığı belirtiliyor. Hatta AKP\’den üst düzey bir yöneticinin, \”Bizimkiler ABD\’lilere ötmüşler. Belki içinde bir şey yok ama parti içinde kalması gereken konuların yabancı diplomatlarla konuşulması üzdü\” dediği de iddia edildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde belgelerin incelendiğini söyleyerek kendilerinin ayrı bir çalışma yürütmediğini söylese de Washington\’a giden raporların tarihlerine bakılarak o tarihlerde ABD\’li diplomatlarla görüşen AKP\’lilerin bir listesinin çıkarıldığı, kritik toplantılara katılanların da mercek altına alındığı belirtiliyor.

Perde gerisinde yürütülen çalışmalara ilişkin şimdilik pek renk verilmezken, perdenin önünde AKP\’lilerin renkten renge girdiği görüldü. Konuyla ilgili çelişkili açıklamaların ardı arkası kesilmiyor. Son olarak Erdoğan\’ın belgelerdeki iddiaları Türkiye\’de gündeme getirenlere \”alçak\” diyerek hakaret etmesiyle ve belediye başkanlığı döneminde 1 milyar doları olduğunu söyleyen bir kişinin halen Ergenekon davası sanığı olarak tutuklu olduğunu hatırlatmasıyla gösterilen tepkilere bir de \”tehdit\” boyutu eklendi.

Erdoğan ABD\’lilere \”alçaklık\” diyebilir mi?

Belgelerin gündeme bomba gibi düştüğü Pazartesi gününden itibaren AKP cephesinde yapacağı açıklama en fazla merak edilen kişi kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğan\’dı. Erdoğan\’ın Pazartesi günü Libya\’ya hareketinden önce yaptığı açıklamada anlamsız kelimeleri ardı ardına sıralaması panik halinde olduğuna veya sinirlenmesine yoruldu. Erdoğan o gün, belgelerin yayınlanmasıyla ilgili \”Wikileaks\’ın ciddiyetleri endişelidir şüphelidir\” gibi anlamsız bir cümle kurmuştu.

Erdoğan, sızdırılan diplomatik belgelerde yer verilen İsviçre\’de sekiz ayrı banka hesabı olduğu, Gül ve Arınç\’la çekiştiği yönündeki iddiaların basına yansıması üzerine ise, işi küfürbazlığa dökerek üste çıkmaya çalıştı. Erdoğan, banka hesapları olduğu yönündeki iddialara ilişkin açıklama bekleyen muhalefet partisi liderine ve konuyu işleyen gazetelere \”alçaklık\” diye bağırarak hakaretler savurdu. Erdoğan\’ın hakaretlerinden belgelerde bu iddialara yer veren ABD\’nin nasibini almamış olması da dikkat çekti. Erdoğan, sıra ABD\’ye gelince şunları söyledi: \”Bu diplomatlar hakkında ulusal, uluslararası yargı çerçevesinde arkadaşlarım çalışmalarını yapıyor. Bundan sonrasını onlar düşünsün. ABD yönetimi ile de konuştuk. Zaten kendileri özür beyanında bulundular. Ama ayrıca biz bunu yeterli bulmuyoruz. Bu diplomatlarla ilgili gerekli olan tüm girişimleri yapmak durumundadırlar.\”

Erdoğan, tehdit mi ediyor?

\”Benim abdestimden şüphem yok. Dolayısıyla namazımdan da şüphem olmaz\” diyen Erdoğan\’ın belgelerdeki iddiaları kendisine soran ve haber yaparak gündeme taşıyanlara yönelik \”Belediye başkanlığı döneminde 1 milyar doları olduğunu söyleyen bir kişinin halen Ergenekon davası sanığı olarak tutuklu olduğu\”nu hatırlatması, Başbakan\’ın iddiaları dillendirenleri tehdit mi ettiği sorusunu akıllara getirdi. Erdoğan, medyaya yüklenerek kimi köşe yazarları ve gazetelerin bazen ideolojik, bazen de reyting uğruna bu tarz gazeteciliği sürdürdüğünü ileri sürdü.

Erdoğan\’ın bu tehdidinin ardından dün bir açıklama yapan İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, İsviçre\’deki hesapların adresi olarak Remzi Gür\’ü işaret etti. Gültekin yaptığı basın açıklamasında kanıt olarak Erdoğan ile Gür arasında geçen bir telefon konuşmasının kayıtlarını dinletti. Daha önce başbakana ait kayıtları yayınlayan Aydınlık dergisinin bürosu polis tarafından basılmış, derginin genel yayın yönetmeni gözaltına alınmış ve daha sonra tutuklanmıştı.

Fitne mi, Teksas Tommiks mi?

Devlet Bakanı Egemen Bağış, başından bu yana Wikileaks belgeleri ile ilgili aklına ilk geleni hemen dile döken, tutarsız açıklamaları ile kabinede en fazla sivrilen isim oldu. Dün TBMM Genel Kurulu\’nda CHP\’lileri yanıtlayan Bağış, \”önceden Teksas, Tommiks okunurken şimdi WikiLeaks okunduğunu\” söyledi. Bağış, CHP\’lileri belgeleri fazla ciddiye almakla suçlayarak şunları söyledi:

\”Sizin partinizle ilgili de çok ağır ithamlar var ama ben başkasının sızdırdığı kriptoya bakarak değer vermem. Siz koskoca ABD\’nin gizli belgelerini ciddiye almayabilirsiniz diyorsanız, ABD\’yi bu kadar gözünüzde büyütmeyin. Sızıntı olayından sonra ABD\’nin ilk özür dilediği kişi Türkiye Cumhuriyeti\’nin Dışişleri Bakanı olmuştur. Bundan sonraki süreci hep beraber takip edeceğiz. Bu kutsal çatı altında, ne iktidar ne de muhalefet partilerinin, kendilerini ABD veya başka devletlerin buradaki diplomatlarına beğendirme gibi çabası yoktur. Siz tekrar Teksas, Tommiks okumaya dönün, WikiLeaksleri de çok fazla abartmayın.\”

Bağış, TBMM\’deki konuşmasından sadece bir gün önce gazetecilere yaptığı açıklamada olayı bir \”fitne\” olarak nitelendirmiş ve kapatma davası hatırlatması yapmıştı. O gün Bağış, şunları söyledi:

Biz partimizin kapatma sürecinde de buna benzer çabalarla karşı karşıya kaldık her seçimden önce de benzer çabalarla karşı karşıya kaldık. Genel başkanımızı siyaseten yasaklamaya kalktıklarında da buna benzer çabalarla karşı karşıya kaldık. Çok şükür Türkiye\’ye halkımızın verdiği destekle Başbakanımızın önderliğinde Avrupa\’nın en güçlü ekonomik ülkesi haline getirebildik.

İsrail parmağı iddiası
Genel kurulda Teksas, Tommiks diyerek belgeleri hafife almaya çalışan AKP\’lilerin kendi aralarında yaptıkları değerlendirmelerden sonra konuyla ilgili olarak \”ABD içinde bir komploya\” ve \”İsrail parmağına\” işaret ettikleri de dikkatlerden kaçmıyor. AKP bu işin arkasında İsrail\’in olduğunu söyleyerek hem ABD\’yi doğrudan eleştirmekten kaçınmış oluyor hem de AKP\’nin İsrail karşıtı politikaları nedeniyle bir saldırıya maruz kaldığı kanısını oluşturmaya çalışıyor.

Konuyla ilgili konuşan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, sızdırmayı, \”parça tesirli, biraz da fitne çıkarmaya müsait tırnak içinde belgeler dizisi olarak görüyorum\” diye niteledi. Halbuki Çiçek, bir yandan \”bohçacı dedikoduları, sokak dedikoduları\” olarak küçümsediği pakette hakkında en fazla belge bulunan ülkelerden birinin Türkiye olması üzerine, bundan AKP\’ye bir övünç payı çıkararak, \”Belgelerin niceliğine baktığınız zaman Türkiye\’nin en fazla gündem oluşturan ülke olduğunu görüyorsunuz. Etkin dış politikamızın izlerini burada görüyoruz\” da dedi.

\”İsrail parmağı\” iddiasını doğrudan dile getiren isimlerden biri Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik oldu. Çelik, Wikileaks belgelerinin yayımlanmasından hangi ülkenin hoşnut olduğuna bakmak gerektiğini söyleyerek, \”İsrail son derece hoşnut\” dedi.

TBMM Başkanlığı koltuğuna oturduğu için \”tarafsız\” olduğu varsayılan Mehmet Ali Şahin de AKP\’yi vuran tartışmalara karşı kayıtsız kalamayarak, \”ABD\’ye rağmen bu bilgilerin internet sitesinde yayımlandığı kanaatinde değilim\” açıklamasında bulundu.

Erdoğan başkanlığında toplanan AKP Merkez Yürütme Kurulu\’nun da (MYK) ana gündeminin Wikileaks belgeleri olduğu, olayın Bağdat\’ta görevli bir askerin bu kadar bilgiye ulaşıp, bunları bir hacker\’a sızdırmasına indirgenemeyeceği savunularak \”ABD yönetimi, herhangi birini bu bilgilere bu kadar kolay ulaştırmaz. Ulaşılsa bile, bunun bir hacker\’ın eline geçmesini engeller. En kötü durumda dahi yayınlanmasını engeller. Bunun arkasında içeride çok organize bir yapı var\” yorumu yapıldı. MYK toplantısında, bu işin arkasında, Obama yönetimine muhalif Cumhuriyetçi Neo-Con\’ların bulunma olasılığının çok yüksek olduğuna dikkat çekilirken, Neo-Conların İsrail\’le yakın ilişkisine de vurgu yapıldığı iddia edildi.

AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ konuya ilişkin açıklamasında şöyle konuştu: \”Net olarak \’şu ülkenin parmağı var\’ demek doğru olmaz çünkü kesin bilgi yok. Benim tahminim, herhangi bir kişinin yapması pek imkanlı gözükmüyor. Amerika kendisi yapabilir mi? Bu işten en fazla zarar gören ülke Amerika, o da pek akla yatkın değil. Ama Amerikanın içinde mahrem bilgilerin olduğu yere girecek kadar güvenilir olan birileri ancak bunu sızdırabilir. İnternet üzerinden birileri almadıysa ki onu da pek mümkün görmüyorum, o zaman bu birilerini oraya kimler soktu? Onu da bilemiyoruz.

\”Bunun bir başka ülke ile irtibatı var mı? Onu da bilemiyoruz ama ortaya dökülen iftiralara ve bu iftiralarla hedeflenen şeye baktığınızda, Amerika\’nın kendi içinde birtakım hedeflerin olduğunu ben şahsen düşünüyorum. Onun dışında hedefe konulan ülkelere baktığınızda, İsrail ile Amerika içerisinde birtakım kesimlerin işbirliği olabileceği ihtimalini düşünüyorum.\”

Abdullah Gül konuştu, Bülent Arınç suskun

Belgelerin sızdırılmasının ardından en fazla açıklama yapan isimlerden biri Abdullah Gül oldu. Belgelerde ABD\’li diplomatların Gül ve Erdoğan arasındaki çekişmeden bahsetmesi üzerine, Gül \”dostluk\” mesajları vererek şöyle konuştu: \”Bu da o diplomatların Türkiye\’deki siyasi istikrara verdiğimiz önem, kadim dostluklarımız, bunların hiçbirisi bozamaz. Sayın Başbakan ile benimle ilgili söylediğiniz bazı şeyler var. Bunları kendi açılarından değerlendirmişler, yazmışlar. Bunların hiçbiri, bizlerin Türkiye için omuz omuza çalışmamızı hiç engellemez.\”

Gül, diğer AKP\’liler gibi, belgelerin fazla ciddiye alınmamasını savunarak şunları söyledi: \”Tabii ki her şey yazılacak, herkes okuyacak, takip edecek, ama bunlar kendi iç düzenimizi, iç politikamızı falan gereksiz şekilde enerjilerimizi almasın. Çünkü, buradaki diplomatların, merkezlerine yazdıkları kendi değerlendirmeleri, doğru olanlar da var yanlış olanlar da var, çok yanlış olanlar da yakışıksız olanlar var.\”

Gül\’le birlikte Erdoğan\’ın potansiyel rakiplerinden biri olarak gösterilen ve hakkında Erdoğan\’ın \”buldogu\” nitelemesinde bulunulan Bülent Arınç\’ın konuyla ilgili bir açıklama yapmamış olması da dikkat çekti.