Monthly Archives: February 2011 - Page 3

Defne

\"\"

  • Defne Joy Foster öldü…
  • Ahmet Altan\’ın oğlunun evinde.
  • Ahmet Altan\’ı arayın.
  • Çetin Altan konuşur mu?
  • Deneyin, n\’olur n\’olmaz…
  • Babasını canlı yayına çıkaralım.
  • Amerikalı abi, kimbilir nerde…
  • E telefonla canlı yapsak?
  • Annesi geldi, onu çıkaralım.
  • Evliydi di mi, kocasını bulun.
  • Anne babası boşanmış, kendi evliliği de görünen o ki limoni, aile dramı yani, oraları kurcalayın inceden.
  • Mübarek\’in konuşması vardı…
  • Bırak şimdi Mübarek\’i filan…
  • Acun\’u konuk alalım.
  • Çıkmaz, kendi programına çıkar.
  • Show Haber bağlamıştır çoktan.
  • Yıkılır bu hafta dans yarışması…
  • Yarışma bitirilsin mi, yoksa devam mı etsin, polemik başlatalım, ahaliye soralım.
  • Son dansını bulun.
  • Hüzünlü klip yapalım.
  • Veda konuşmasını verelim.
  • Ha bire didiştiği partneri vardı.
  • Rik.
  • Bulun onu, pişman mı, sorun…
  • Pascal Nouma\’yı çıkaralım!
  • Partnerini de alsın gelsin…
  • Cıvıtma, Azra Akın\’ı arayın.
  • Yüzücü vardı bi tane, olur mu?
  • Tan Sağtürk gelsin.
  • İki lafı bir araya getiremiyor o…
  • Şeyi getirsek, ikoncan kız hani.
  • Eda meda gibi bi şey…
  • Bak o şık olur, arayın…
  • Astımmış, doktor bulsak?
  • Morgdan canlı yayın yapalım.
  • Milletvekillerine soralım…
  • İster misin Bülent Arınç ağlasın.
  • Twitter, facebook yıkılıyor…
  • Armağan Çağlayan twitter\’a \”biri şaka olduğunu söylesin\” diye yazmış, onu çağıralım.
  • Hürrem\’i oynayan kızı çıkaralım.
  • Niye?
  • Ne bileyim abi, aklıma geldi.
  • Sanatçı menajerleri kuyrukta, şu şu isimleri isterseniz getirelim diyorlar…
  • Seçin aralarından, yedek.
  • İçki hap map işine girelim mi?
  • Ölmüş kız, üzülür şimdi millet.
  • Abartmasak, kısaca versek…
  • Öbürleri kesin köpürtür.
  • Vermezsek reyting çöker.
  • Ciddi ayaklarına yatan haber kanalları bile verdi şakır şakır, komedi dans üçlüsündeki adam çıktı, hatıralarını anlattı.
  • Emniyet\’ten canlı yapalım.
  • Cenaze evinden de yapalım.
  • Cenaze töreni yarın galiba…
  • Sanatçı tayfasının alayı gelir.
  • Mustafa Sarıgül banko gelir.
  • En az üç-dört kamera izlesin.
  • Kahkaha atan jüri kimdi?
  • Saba Tümer.
  • Hah… Onu getirelim.
  • Bu sefer ağladı deriz.
  • Dramatik bi de müzik bulun.

İletişim fakültelerinden sık sık davet gelir, gazetecilik televizyonculuk işini anlatayım diye… Vakit darlığı nedeniyle hiçbirine gidemiyorum maalesef, diyeceğimi topluca burdan diyeyim.

Limon satın…
Bu işi yapmayın.

Artık En İyisi Sanat Hiç Olmasın

Bir heykel.
Başbakan \”Ucube!\” dedi.
Kültür Bakanı \”Öyle demek istemedi\” dedi.
Başbakan \”Öyle demek istedim\” dedi.
Kars Belediyesi \”Yıkıyoruz\” dedi.
Heykeltraş \”Yapmayın\” diye çırpındı.
Kılıçdaroğlu sustu! Sustu, sessiz kaldı.
Siz ne dersiniz bu 1930\’ların NAZİ Almanyası\’nı anımsatan olaylara?

Bugünkü gazetelere baktım;
Heykeltraş Mehmet Aksoy bugün \”Dozerin önünde vücudumu siper edeceğim, heykelimi yıktırtmayacağım\” demiş.
Ne acı.

Sanat karşıtlığı olsa da sanat olacaktır hep. Büyük yönetmen Tarkovski der ki:
\”Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.\”
Bugün varılan nokta maalesef halk ile sanatçıları iyice karşı karşıya getiren üzücü bir durumdur.
En kötüsü de umursamaz kalanlar. Susanlar.
Çaresizliğe terk edilmişlik.
Bireylerin yalnızlık savaşı.

Bu durum sadece bir Başbakanın cüreti değildir. Ona bu cüreti veren onun gibi düşünen halktır arkasındaki.
Kars\’taki bu \”yıkma kararı\”nı veren 23 kişinin 19`u da değildir.
O 19 kişiyi seçenlerdir.
Onlardır.
O 19 kişi de onların sesidir.
\”Yıkan da yaratan da biziz\” der ya Nazım.
Onlar yaratan değil yıkanlardır.
\”Yaratan\” olmak yoktur hayatta.
Fani hayatta…

İnsan ister istemez, \”Köy enstitüleri kapatılmasa bunlar olur muydu?\” diye soruyor.
Pasifist olmamız en kolayı.
\”Eğitim\” deriz. \”Çağdaşlık\” deriz. \”Uygarlık\” deriz.
İşin aslı ama maalesef bu değil.
\”Eğitim\” diyenlere fütursuzca \”faşist\” dendi son 15 yıldır.
Çünkü \”yaratmaktan\” yana olmak \”değiştirmekten\” yana olmaktı onlar için ve onlar asla değişmek istemiyordu…
Bu \”eğitimci akıl hocaları\” bütün Cumhuriyet tarihi boyunca hep bir şekilde sineye çekilmiştir. Acıdır, gerici zihniyetin daimi zaferi. Yıkılan köprüler…
Şimdi sanatın yıkılmasına da çok şaşırmamak gerek…
İşin komiği ülkede hayli söz sahibi \”sahte-liberaller\” bile karşılar aydınlanmaya.
Şimdi bile bu eğitimci ruha \”faşistler\” deniyor.
\”Statükocular…\”
\”İttihat ve terakkiciler…\”
İstedikleri kültür, \”kültürün hiç olmaması\” sanki.

Bu halk sanatla barışmıyor.
Sanatçısıyla barışmıyor.
Üretmeyi algılamıyor.
Güzelliği koklayamıyor.
Hayatına ekleyemiyor.
İçselleştiremiyor.
Yaşamıyor.
Nefes almıyor sanat ile.
Bu halkın büyük bir bölümü, sanatı, \”Batı Özentisi\” olarak görüyor.

Heykel her şeye rağmen yıkılacak mı bilmiyorum.
Karar ağır. \”Yıkılsın!\”.
Sanatçı vücudunu siper edecek.
Mehmet Aksoy\’un bu \”dramatik\” uyarısı belki iyi sonuç verecektir.
Ya da:
Ona \”Acınacaktır\”.
Sonra?
Bu mantalitedeki bir kesim, yani o sanatçısına düşman gerici halk kesimi, \”heykel\” intikamını nasıl alır?
Bana sorarsanız, en sonunda, bu tartışmaların yorucu ve gereksiz olduğunu düşüneceklerdir.
Bir daha da hiçbir yere heykel konulmayacaktır.
Yok saymanın yolları var.
Bu tartışmalar yorucu ve kötü. En iyisi hiç olmasın. \”Sanat hiç olmasın\”…
Haksız mıyım?
Arabesk de \”yok saymaktır\”. Müziği yok saymaktır. \”Müzikten korkuyor olması lazım birisinin arabesk dinleyebilmesi için\”
Bu soyut bir konu, müzik çok soyut bir kendini ifade etme sanatı, dediklerim yıllar sonra anlaşılır.
Ah çok acı bir dönem…

Mehmet Aksoy sanatını severim. Bir beklentim de yoktur severken.
Ucube denilen heykeli de çok beğendim.
Tayyip Erdoğan kim? Sanat eleştirmeni mi? Kim? Nasıl bir faşistliktir bütün bunlar?
Heykel yıkılması kararı elbette, Oratoryo sansürlenmesi, ya da konser iptali gibi dışlanmalarla aynı şey değil. Çok daha ağır. Ama \”akraba\” şeylerdir. Tanırım bu duyguları.
Zeitgeist filminde çok beğendiğim bir cümle vardır, şöyle ki:
\”Sevginin gücü, güce olan sevgiyi aştığı vakit, dünya aydınlığa kavuşacaktır.\”
Dün bir internet yorumunda gördüm:
\”Kars\’taki fakir fukaraya ev yapılsın, böyle gereksiz şeylerle uğraşılmasın, heykel sonra yapılır\” yazılmış.
(Bu iyi niyetli bir yorum!)
Yani, fakir fukaranın ihtiyacı olan bir şey değil heykel.
Heykel \”Zenginlerin işi\”…
Yani, \”heykel gereksiz\”…
Yani, heykel yapmak illa ki ev yapmaktan daha pahalı.
Yani, \”sonra yapılsın heykel\”.
Soran yok tabi:
\”Sonra\” ne zaman?
Ne kadar sonra?

Ah Ulan Rıza

Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza´nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza´yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem!..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah´tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener´in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu!..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu…
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..

Vay be Rıza!..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail´in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum… o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza… ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık…
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be!..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza… bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın!..

Ah ulan Rıza… ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!..