Author Archives: İzzy - Page 8

Hastir Öyle Mi?

\"\"Noel arifesi…
Lefkoşa.

Kumsal Mahallesi.
Numara 2.
Tek katlı, bahçeli ev.
Saat 22 suları.
Hava ayaz.
Boğuk, tok vuruşlar yırtıyor geceyi aniden, trok trok trok…
Kalleş, basıyor.

Mürüvvet Hanım, lambaları söndürüyor telaşla… Hakan kucağında. Uyuyor. Bebe. 10 aylık… Dalıyor çocukların odasına, öbür koluna Kutsi\’yi alıyor, 4 yaşında… \”Kalk Murat\” diyor bi yandan… Gözlerini ovuştura ovuştura kalkıyor Murat, henüz 6 yaşında. Eteğinin ucundan tutuyor anasının geceliğini… Dışardan hüzün abajuru gibi sızan sokak lambasının cılız ışığında, hayalet misali, parmaklarının ucuna basa basa banyoya süzülüp, dördü birden \”küvet\”e giriyor ve koyun koyuna sarılıyorlar, çıt çıkarmadan, duyulmasın diye nefes bile almadan…

Korkunç bekleyiş başlıyor.

\"/_np/8932/12638932.jpg\"Bir dakika.
İki dakika.
Üç dakika.
Saniyeler…
Asırlar gibi adeta.
Önce şangırtı duyuyorlar.
Pencere.
Kırılıyor.
Sonra, ayak sesleri…
Salondalar.
Vahşi haykırışları geliyor.
Ve, tekmeyle açılıyor banyonun kapısı…
Üç Rum.
Tarıyorlar.
33 el.

Evet, merhum gazeteci Sami Coşar tarafından çekilen ve hafızalarımıza mıh gibi çakılan \”o fotoğraf\”ın öyküsü bu…
Kanlı Noel.

Alnından vurmuşlardı Mürüvvet Hanım\’ı, yedi yerinden daha…
Murat\’tan üç kurşun çıktı.
Kutsi\’den iki.

Evin direği, baba, tabip binbaşı, evde değildi o sırada… 103 Türk köyü basılmıştı son üçgünde, yaralılar vardı… Gönyeli\’ye gitmişti. Göreve.

Bir babanın başına gelebilecek en büyük felaketi yaşayan bu tabip binbaşı, evlatlarının cenazesini bizzat kendi elleriyle yıkadı… Minik bedenleri santim santim yokladı, Hakan\’da kurşun izi bulamadı. 10 aylık bebecik… Vücudunu yavrularına siper etmeye çalışan anacığının altında kalmış, nefessizlikten boğularak can vermişti çünkü.

Sonra?

Rum taburu vardı oralarda…
Nizamiyesinde şu yazıyordu:
\”Cesursan, gel al!\”

Türk taburu kuruldu oraya…
Nizamiyesine şu yazıldı:
\”Cesurum, geldim aldım!\”

Bugün, oralarda, utanmadan, Türkiye defolsun gitsin diye \”hastir\” pankartı açan Rum dalkavuğu lavuk!
Yüreğin varsa…
Gel de al.

Kâğıttan Kaplan

\"\"Harp Okulu\’nu birincilikle bitiren teğmenin cep telefonuna, bizzat polis tarafından teröristin telefon fihristi yüklenirken… Polisler askere gitmesin diye özel kanun çıkartıp \”yırttınız\” diyen kimdir?

a) Behzat Ç.
b) Komser Kolombo
c) Bekçi Murtaza
d) Süheyl Batum
e) Hiçbiri

Gariban çocukları şakır şakır şehit olurken, politikacı, general, kodaman çocuklarının vatani görevlerini Boğaz\’da, orduevlerinde yaptığı… Ha bire göbeğe çizik attırma, dalağı aldırmış gibi yaptırma çetesinin ortaya çıktığı, Bakan\’ın bile sahte evrakla asker kaçağı olduğu ülke hangisidir?

a) Burkina Faso
b) Aşağı Saksonya
c) Yukarı Volta
d) Doğu Timor
e) Hiçbiri

Kandil\’i BBG evi gibi izliyoruz derken, Murat Karayılan\’ın Kandil\’de basın toplantısı yapmasını armut gibi seyredene… Hayatını terörle mücadeleye adayan subayları içeri tıkıp, teröriste kırmızı halı üzerinde halay çektirene, ne denir?

a) bravo
b) yasu vre
c) congratulations
d) viva
e) yuh

Bir yandan \”benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi\” diyene küfür ederken, beri yandan \”okuyanla okumayan bir mi\” deyip, cukkası olana bedelli askerlik çıkarmak isteyen kimdir?

a) Quaresma
b) Minik Osman\’ın fingirdek üvey anası Caroline
c) Muhammed el Baradey
d) Lady Gaga
e) İbiş

Sanırsın kukuletadır, kapişondur, Armani türbandır… Yıllardır hiç rahatsızlık hissetmeden kafasında Amerikan bezi \”çuval\”la gezen millet hangisidir?

a) Tutsiler
b) Aborijinler
c) Aztekler
d) Hobbitler
e) Hiçbiri

İnternetten höt söz yapıp, oyları patlatan, sarayda baş başa helalleştikten sonra zırhlı Audi\’ye binip giden kimdir?

a) Michael Schumacher
b) Lance Armstrong
c) Kenan Sofuoğlu
d) Şoför Nebahat
e) Hiçbiri

Emri altında çalışan herkes darbeci diye içeri tıkılırken, kendisi sanki o sırada Satürn\’deymiş gibi, kozmik imalarla, \”kasaptaki ete soğan doğramam, sağılmamış süte şeker koymam, denizdeki balığa limon sıkmam, marketteki sucuğa yumurta kırmam\” diyen zat-ı muhterem kimdir?

a) Sahrab Soysal
b) Emine Beder
c) Ayşe Tüter
d) Vedat Milor
e) Hiçbiri

12 Eylül 1980\’de \”Evren memleketimizin son şansıdır, darbe değildir bu, meşru müdafaadır, haklıdır, paşanın sözleri sadece hukuki değil, aynı zamanda başucunda tutulması gereken mukaddes kitap gibidir\” diye methiyeler düzüp, evlerinde parti vererek ağırlayıp, 12 Eylül 2010\’da utanmadan, \”Evren yargılanmalı\” diye köşeler döşenen yüzsüz arkadaşların mesleği nedir?

a) dönerci
b) hamal
c) overlokçu
d) pezo
e) gazeteci

Gelene ağam gidene paşam demediği için, güce boyun eğmediği için, 12 Eylül darbesinde hapse tıkılan onur abidesi sanatçımız Müjdat Gezen, bugün, haysiyet celladı tetikçi medya tarafından darbecilikle suçlanırken… 12 Eylül 1980\’de \”Türk Silahlı Kuvvetleri yerinde ve zamanında karar aldı, halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum\” deyip, 12 Eylül 2010\’da \”Bunlar iki cihanda lekeli, ben evet diycem\” diyen sanatçımız kimdir?

a) Paris Hilton
b) Romalı Perihan
c) Haydarpaşa\’nın gelini
d) Kaldırım Serçesi
e) Hiçbiri

Adı Ramazan olan Antalyalı erin, ramazan ayında şehit düştüğü gün, Antalya\’daki golf turnuvasına katılan, üstelik, 10 kişinin katıldığı turnuvada anca 9\’uncu olabilen kuvvet komutanı için Mustafa Kemal ne demiştir?

a) İstikbal golflerdedir
b) Yurtta golf, cihanda golf
c) Ne mutlu golfçüyüm diyene
d) Golfçü milletin efendisidir
e) Ben sana general olamazsın demedim, Tiger Woods olamazsın dedim.

İnsanların eşinin, kızının namusuna iftira atıp, şeref madalyalı subayların kafasına sıkmasına sebep olan… Sahte olduğu kanıtlanan imzaları, sahte olduğu kanıtlanan belgeleri, sahte olduğu kanıtlanan planları, gerçekmiş gibi manşet yapan dinciler, hangi dine mensuptur?

a) Gavur
b) Budizm
c) Mormon
d) Patates dini
e) Hiçbiri

Şehide \”kelle\”, şehit yakınlarına \”askerlik yan gelip yatma yeri değildir canım kardeşim\” diyen devlet adamı, askerliğini nerede yapmıştır?

a) Pentagon
b) Estergon kalesi
c) Vietnam
d) Kuznetsov uçak gemisi
e) Kantin

\”Ordu tasfiye edilsin, Apo paşa olsun\” diyen yandaşlar, hangi partinin yandaşıdır?

a) Pijama partisi
b) Doğum günü partisi
c) Bekârlığa veda partisi
d) Seks partisi
e) Hiçbiri

Kendisi Manisa\’dayken, kendisine Ankara\’da suikast yapılacağını öne süren, aşçıyı suikastçi diye yakalatan, fuhuş yuvası bastırtır gibi bastırttığı kozmik odaya kozmetik oda benzetmesi yapan, \”iyi ki bu komutanlarla savaşa girmemişiz\” diyen, mesir macunu uzmanı siyasetçi kimdir?

a) Haydar Dümen
b) İdi Amin
c) Manisa Tarzanı
d) Asterix
e) Hiçbiri

Siz Ölün… İmam Kolay

Dün, öteki tarafı yazdık.
Bugün, bu tarafı yazalım.

\”Dedim ki, bi adım atalım… Hayatı boyunca Mercedes kullanamayanların, hiç olmazsa şu cenazelerini Mercedes araçlarla taşıyalım dedim. Herkes bu imkanı yakalayamıyor, benim milletim yaşarken binemedi, bari cenazeleri binsin dedim.\”

Kim demişti bunu?
Başbakanımız.

MHP\’den seçilip, tık diye AKP\’ye geçen Beypazarı Belediye Başkanı ne dedi peki?

\”Hükümetimiz hizmet için bizi kucakladı. Ankara Büyükşehir Belediyesi\’nden dört cenazeyi birlikte alabilecek cenaze arabası temin edildi. Hibe tabutları da, köylerimize gönderdik bile.\”

Güle güle kullanın.
İyi günlerde…

Malum, siyah olur cenaze arabası.
Bu, ak.
Full aksesuvar, çelik jant.
Deri döşeme, klimalı.
Aynalar elektrikli.
Üstelik, spor model değil.
Aile için, dört kişilik.
Dört kolluyu biliyorduk…
Arkayı dörtleyen cenaze arabasını ilk defa duyuyorum.
Ferah ferah demek ki.

Eşin, kaynanan, baban…
Ananı da al bin.

180 basıyor…
Doooğru cennete.

MHP\’den AKP\’ye tık diye geçtiği için, tık diye Mercedes bulunamadı maalesef.
Ford.
Olsun gari…
Alırsın Ford, olursun Lord.
Daha asil.

Tabut, 80 tane.
Ha yaşa be!

Başkan söylememiş ama, merak ettim, sordurdum, 2 bin 500 tane de kefen bezi hibe edilmiş. Gıcır gıcır.

E bunca hizmeti görünce…
İnsanın ölesi geliyor birader.

Bankalarımız CIA Denetiminde

\"\"13-14. yüz yıllarda yapılan korsanlıkların, dillere destan hikâyelerini okuduk. Filmlerini sinemalarda seyretmiştik.

Erbakan\’ın meşhur Libya ziyaretine devletin bir görevlisi olarak katılmıştım. Toplantı hazırlıklarının yapılması için Erbakan\’dan bir hafta önce, Libya yetkilileri ile görüşmelere başlamıştık.

Toplantıya ara verildiğinde, dışarı çıkıp hava alalım dediğimizde, limanda müthiş bir olağan üstülük gördük. Askerler, polisler güvenlik önlemleri alıyor. Halkta onları temaşa ediyordu. Ekim 1996.

Nedir bu durum diye yetkililere sorduğumuzda, gemi ile para geliyor dediler. Niye gemi ile para getiriyorsunuz, bankalar arası transfer yok mu diye sorduğumuzda ise; Amerika, petrol paralarımıza bankalarda el koyuyor demişlerdi. Şaşırmıştık.

Bunu dönüşte, aklı başında kimselere anlattığımızda, bize inanmamışlardı.

3 Şubat 2011 tarihli Vatan Gazetesinde buna benzer bir durumun Türkiye\’de yaşandığını okuyunca, bu yazıyı yazmak farz oldu.

İstanbul\’dan yüklüce bir para(döviz) Ankara\’da Tarhan Caddesinde bulunan bir bankaya transfer ediliyor.

Transfer evrakının içinde, Tarhan sözcüğünün geçmesi nedeni ile CIA derhal bankayı SWIFT ile bloke ediyor. Yani el koyuyor. Elektronik fon transferi sistemi Amerikan denetiminde olması nedeni ile döviz transferi yapılamıyor. İran\’a bir transfer yapılmadığı anlaşılınca SWIFT açılıyor.

Anlayacağınız bağımsız sandığımız, Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içinde Amerika resmen korsanlık yapıyor.

Bundan birkaç ay önce, Türkiye\’deki boru, vana, tesisat teçhizatları üretip, İran\’a satış yapan firmaların ülke içinde para transferine el konulmuştu. Şimdi de bankalara el konularak denetim yapılıyor.

Bu durumu, hangi devlet görevlisi, hangi iktidar sahibi içine sindirebilir. Sözde, AKP\’nin İran yanlısı olduğu propagandası yapılıp dururken, bu işe ne demeli.

Tıpkı sahte İsrail düşmanlığı gibi, sahte İran dostluğu da böylece belgelenmiş oluyor.

İsrail ile düşman göründüğümüz bu süreçte, İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret katlanarak büyüyor.

İran ile olan ticaret ise her geçen gün azalıyor. Doğal gaz alımı da olmasa sıfırlanacak.

Susma, sustukça sıra sana gelecek diye meşhur bir slogan var. Bu durum devletler içinde geçerliymiş. Libya\’ya korsanlık uygulanırken bizler sessiz kalmıştık.

İktidarın her gün ağız dalaşı yapan milletvekillerine bu yazıyı hediye ediyorum. Eş başkana bir şey söylemiyorum. O zaten Amerika\’nın projelerinde görevlidir.

Bir Heykel Yıkılıyor Sanatçılar Nerede?

Şu sahneyi gözünüzün önüne getirin: Kars\’ta belediye yıkım ekibi heykele doğru hareketleniyor. Yanında emniyet güçleri, eli balyozlu belediye işçileri…
Heykelin önünde ise Mehmet Aksoy tek başına dikiliyor.
\”Beni çiğnemeden yıkamazsınız\” diye haykırıyor.
Medya, bu trajik sahneyi kameralarla dünyaya naklediyor.

Hayal değil; çok yakında ekranlarda!
12 Eylül, \”Yorgun Savaşçı\”yı yakarak tarihe geçmişti, şimdikiler \”İnsanlık Anıtı\”nı yıkarak tarihe geçme peşinde…
Başbakan\’ın \”Yıkın bu ucubeyi\” talimatı üzerine Kars Belediye Meclisi, AKP-MHP ittifakıyla yıkım kararı aldı.
Aksoy\’un avukatları karara itiraz ettiler. Şimdi yargı bu itirazı görüşürken Belediye, yıkımı (onlar \”kaldırma\” diyor) yapacak firma için ihale açacak.
Aksoy, \”Parçalamadan taşıyamazlar. Taliban durumuna düşeceğiz. Yıktırmayacağım. Önünde duracağım\” diyor.

Sanatçılarımız son dönemde insani konularda öne çıkmaya, destek eylemleri yapmaya başladı. Kot taşlama işçileriyle dayanışıyorlar, otizmli çocuklara sahip çıkıyorlar, çevre hassasiyeti gösteriyorlar.
Bu, önemli bir gelişme, saygıdeğer bir çaba…
Ama nedense bu duyarlılığı kendi sorunları söz konusu olduğunda, özgür sanat tehdit altına girdiğinde göstermiyorlar.
Bir heykelin yıkımı tartışılırken sanatçılar niçin suskun?
Şahsi mırıldanmalar işitiyoruz, ama niye toplu, gür bir ses çıkmıyor?
Hava soğuk, Kars uzak da ondan mı? Yoksa \”Heykel hakikaten ucube\” diye düşündüklerinden mi?
Öyleyse bile bir sanat eserinin bu şekilde hedef alınıp yok edilmesi, kayıtsız kalınacak bir şey mi?
Neden Ankara\’da bir \”Sanatçıma dokunma\” yürüyüşü, Kars\’ta bir dayanışma konseri, İstanbul\’da \”Heykel nedir\” konulu bir panel, televizyonda tarih boyunca sanat-iktidar ilişkisi üzerine bir açık oturum izlemiyoruz?
Neden yazdığı senaryo, baskıyla ve alenen sansürlenen Meral Okay yalnızlıktan yakınıyor?
Neden Kılıçdaroğlu, şarkıcıların seçim için CHP\’nin şarkısını söylemeye korktuğundan şikâyet ediyor?
Neden film galalarındaki içki yasağına adamakıllı bir itiraz işitmiyoruz?

Geçenlerde bir TV programında çok tanınmış bir dizi oyuncusuna Muhteşem Yüzyıl\’a sansür konusunu sormak istedim:
\”O konulara hiç girmesek olmaz mı\” cevabını aldım.
\”O konular\” dediği, kendi mesleği…
Sanatçılar mı apolitikleşti, iktidar mı çok sertleşti acaba?
Başbakan\’la ters düşme, hedef haline gelme, boykot edilme, ekrandan kesilme, fonlardan beslenememe, \”anarşist\” diye nitelenme korkuları seziliyor çoğu çevrede…
Ama korkulması gereken başka şeyler de var:
Mesela \”çok seslilik\” çağındaki \”yok seslilik\” kasveti…
Mesela en zor döneminde sanata, sanatçıya sahip çıkmamış olmanın ayıbı…
Bir heykelin yıkılışına, bir filmin kesilişine susarak onay vermenin ıstırabı…
Sanata tüküren, büstü put gibi gören, dizi sansürleyen bir zihniyete itiraz etmiyor olmanın utancı…
Asıl tarihe böyle kaydolmaktan korkmak gerekmez mi?

Defne

\"\"

  • Defne Joy Foster öldü…
  • Ahmet Altan\’ın oğlunun evinde.
  • Ahmet Altan\’ı arayın.
  • Çetin Altan konuşur mu?
  • Deneyin, n\’olur n\’olmaz…
  • Babasını canlı yayına çıkaralım.
  • Amerikalı abi, kimbilir nerde…
  • E telefonla canlı yapsak?
  • Annesi geldi, onu çıkaralım.
  • Evliydi di mi, kocasını bulun.
  • Anne babası boşanmış, kendi evliliği de görünen o ki limoni, aile dramı yani, oraları kurcalayın inceden.
  • Mübarek\’in konuşması vardı…
  • Bırak şimdi Mübarek\’i filan…
  • Acun\’u konuk alalım.
  • Çıkmaz, kendi programına çıkar.
  • Show Haber bağlamıştır çoktan.
  • Yıkılır bu hafta dans yarışması…
  • Yarışma bitirilsin mi, yoksa devam mı etsin, polemik başlatalım, ahaliye soralım.
  • Son dansını bulun.
  • Hüzünlü klip yapalım.
  • Veda konuşmasını verelim.
  • Ha bire didiştiği partneri vardı.
  • Rik.
  • Bulun onu, pişman mı, sorun…
  • Pascal Nouma\’yı çıkaralım!
  • Partnerini de alsın gelsin…
  • Cıvıtma, Azra Akın\’ı arayın.
  • Yüzücü vardı bi tane, olur mu?
  • Tan Sağtürk gelsin.
  • İki lafı bir araya getiremiyor o…
  • Şeyi getirsek, ikoncan kız hani.
  • Eda meda gibi bi şey…
  • Bak o şık olur, arayın…
  • Astımmış, doktor bulsak?
  • Morgdan canlı yayın yapalım.
  • Milletvekillerine soralım…
  • İster misin Bülent Arınç ağlasın.
  • Twitter, facebook yıkılıyor…
  • Armağan Çağlayan twitter\’a \”biri şaka olduğunu söylesin\” diye yazmış, onu çağıralım.
  • Hürrem\’i oynayan kızı çıkaralım.
  • Niye?
  • Ne bileyim abi, aklıma geldi.
  • Sanatçı menajerleri kuyrukta, şu şu isimleri isterseniz getirelim diyorlar…
  • Seçin aralarından, yedek.
  • İçki hap map işine girelim mi?
  • Ölmüş kız, üzülür şimdi millet.
  • Abartmasak, kısaca versek…
  • Öbürleri kesin köpürtür.
  • Vermezsek reyting çöker.
  • Ciddi ayaklarına yatan haber kanalları bile verdi şakır şakır, komedi dans üçlüsündeki adam çıktı, hatıralarını anlattı.
  • Emniyet\’ten canlı yapalım.
  • Cenaze evinden de yapalım.
  • Cenaze töreni yarın galiba…
  • Sanatçı tayfasının alayı gelir.
  • Mustafa Sarıgül banko gelir.
  • En az üç-dört kamera izlesin.
  • Kahkaha atan jüri kimdi?
  • Saba Tümer.
  • Hah… Onu getirelim.
  • Bu sefer ağladı deriz.
  • Dramatik bi de müzik bulun.

İletişim fakültelerinden sık sık davet gelir, gazetecilik televizyonculuk işini anlatayım diye… Vakit darlığı nedeniyle hiçbirine gidemiyorum maalesef, diyeceğimi topluca burdan diyeyim.

Limon satın…
Bu işi yapmayın.

Artık En İyisi Sanat Hiç Olmasın

Bir heykel.
Başbakan \”Ucube!\” dedi.
Kültür Bakanı \”Öyle demek istemedi\” dedi.
Başbakan \”Öyle demek istedim\” dedi.
Kars Belediyesi \”Yıkıyoruz\” dedi.
Heykeltraş \”Yapmayın\” diye çırpındı.
Kılıçdaroğlu sustu! Sustu, sessiz kaldı.
Siz ne dersiniz bu 1930\’ların NAZİ Almanyası\’nı anımsatan olaylara?

Bugünkü gazetelere baktım;
Heykeltraş Mehmet Aksoy bugün \”Dozerin önünde vücudumu siper edeceğim, heykelimi yıktırtmayacağım\” demiş.
Ne acı.

Sanat karşıtlığı olsa da sanat olacaktır hep. Büyük yönetmen Tarkovski der ki:
\”Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.\”
Bugün varılan nokta maalesef halk ile sanatçıları iyice karşı karşıya getiren üzücü bir durumdur.
En kötüsü de umursamaz kalanlar. Susanlar.
Çaresizliğe terk edilmişlik.
Bireylerin yalnızlık savaşı.

Bu durum sadece bir Başbakanın cüreti değildir. Ona bu cüreti veren onun gibi düşünen halktır arkasındaki.
Kars\’taki bu \”yıkma kararı\”nı veren 23 kişinin 19`u da değildir.
O 19 kişiyi seçenlerdir.
Onlardır.
O 19 kişi de onların sesidir.
\”Yıkan da yaratan da biziz\” der ya Nazım.
Onlar yaratan değil yıkanlardır.
\”Yaratan\” olmak yoktur hayatta.
Fani hayatta…

İnsan ister istemez, \”Köy enstitüleri kapatılmasa bunlar olur muydu?\” diye soruyor.
Pasifist olmamız en kolayı.
\”Eğitim\” deriz. \”Çağdaşlık\” deriz. \”Uygarlık\” deriz.
İşin aslı ama maalesef bu değil.
\”Eğitim\” diyenlere fütursuzca \”faşist\” dendi son 15 yıldır.
Çünkü \”yaratmaktan\” yana olmak \”değiştirmekten\” yana olmaktı onlar için ve onlar asla değişmek istemiyordu…
Bu \”eğitimci akıl hocaları\” bütün Cumhuriyet tarihi boyunca hep bir şekilde sineye çekilmiştir. Acıdır, gerici zihniyetin daimi zaferi. Yıkılan köprüler…
Şimdi sanatın yıkılmasına da çok şaşırmamak gerek…
İşin komiği ülkede hayli söz sahibi \”sahte-liberaller\” bile karşılar aydınlanmaya.
Şimdi bile bu eğitimci ruha \”faşistler\” deniyor.
\”Statükocular…\”
\”İttihat ve terakkiciler…\”
İstedikleri kültür, \”kültürün hiç olmaması\” sanki.

Bu halk sanatla barışmıyor.
Sanatçısıyla barışmıyor.
Üretmeyi algılamıyor.
Güzelliği koklayamıyor.
Hayatına ekleyemiyor.
İçselleştiremiyor.
Yaşamıyor.
Nefes almıyor sanat ile.
Bu halkın büyük bir bölümü, sanatı, \”Batı Özentisi\” olarak görüyor.

Heykel her şeye rağmen yıkılacak mı bilmiyorum.
Karar ağır. \”Yıkılsın!\”.
Sanatçı vücudunu siper edecek.
Mehmet Aksoy\’un bu \”dramatik\” uyarısı belki iyi sonuç verecektir.
Ya da:
Ona \”Acınacaktır\”.
Sonra?
Bu mantalitedeki bir kesim, yani o sanatçısına düşman gerici halk kesimi, \”heykel\” intikamını nasıl alır?
Bana sorarsanız, en sonunda, bu tartışmaların yorucu ve gereksiz olduğunu düşüneceklerdir.
Bir daha da hiçbir yere heykel konulmayacaktır.
Yok saymanın yolları var.
Bu tartışmalar yorucu ve kötü. En iyisi hiç olmasın. \”Sanat hiç olmasın\”…
Haksız mıyım?
Arabesk de \”yok saymaktır\”. Müziği yok saymaktır. \”Müzikten korkuyor olması lazım birisinin arabesk dinleyebilmesi için\”
Bu soyut bir konu, müzik çok soyut bir kendini ifade etme sanatı, dediklerim yıllar sonra anlaşılır.
Ah çok acı bir dönem…

Mehmet Aksoy sanatını severim. Bir beklentim de yoktur severken.
Ucube denilen heykeli de çok beğendim.
Tayyip Erdoğan kim? Sanat eleştirmeni mi? Kim? Nasıl bir faşistliktir bütün bunlar?
Heykel yıkılması kararı elbette, Oratoryo sansürlenmesi, ya da konser iptali gibi dışlanmalarla aynı şey değil. Çok daha ağır. Ama \”akraba\” şeylerdir. Tanırım bu duyguları.
Zeitgeist filminde çok beğendiğim bir cümle vardır, şöyle ki:
\”Sevginin gücü, güce olan sevgiyi aştığı vakit, dünya aydınlığa kavuşacaktır.\”
Dün bir internet yorumunda gördüm:
\”Kars\’taki fakir fukaraya ev yapılsın, böyle gereksiz şeylerle uğraşılmasın, heykel sonra yapılır\” yazılmış.
(Bu iyi niyetli bir yorum!)
Yani, fakir fukaranın ihtiyacı olan bir şey değil heykel.
Heykel \”Zenginlerin işi\”…
Yani, \”heykel gereksiz\”…
Yani, heykel yapmak illa ki ev yapmaktan daha pahalı.
Yani, \”sonra yapılsın heykel\”.
Soran yok tabi:
\”Sonra\” ne zaman?
Ne kadar sonra?

Ah Ulan Rıza

Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza´nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza´yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem!..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah´tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener´in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu!..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu…
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..

Vay be Rıza!..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail´in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum… o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza… ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık…
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be!..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza… bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın!..

Ah ulan Rıza… ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!..

Soros Darbelerini Halk Devrimi Sanmak!

\"\"\’Kuzey Afrika halkları ayakta!\’ \’Tunus 23 yıllık iktidara son verdi!\’

Başkan Obama durumu değerlendirdi: \’Tunus halkı gurur ve cesaretini gösterdi!\’

Ardından H. Clinton ekledi: \’Tunus halkının kararlı mücadelesi, diğer Ortadoğulu liderlere bir uyarı niteliğinde!\’

Derken Mısır karıştı. Batı basını iri puntolarla yazdı:

\’Mısır halkı Mübarek\’i def\’etmek üzere!\’

Batı basını büyük gümbürtüyle Tunus ve Mısır\’ı manşetlere taşıyor. \’Kendiliğinden bir halk hareketi\’ (Spontan) oluşunun üzerine basıyor…

Türkiye\’de birçok aydın, Wiki sızıntılarda olduğu gibi olanları HAYRA YORUYOR!

Tek Dünya Devletçiler\’i derinden memnun eden Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki bu kargaşa nasıl oluyor da HAYRA yoruluyor? Biz ŞER kısmına bakalım..

Şablona bakın! Yasemin Sedir, Gül, Lale!

Gürcistan, Sırbistan, Ukrayna, Polonya, derken şimdi de Tunus ve Mısır…

Hepsi aynı adımları izledi.. şablon hiç değişmedi..

Tunus\’daki ayaklanmaya verilen ad bile, Soroscu bir darbenin izi.

Yasemin, Sedir, Gül, Lale vs vs \’devrimleri\’!

Bunlar, Amerika\’nın milli istihbarat teşkilatına bağlı hedef ülkeleri ayaklandırma, kaos yaratma ve fonlama merkezi NED (National Endowment for democracy) ve Soros\’un Açık Toplum Vakfı (Open Society Foundation) imzalı…

Turuncu şablon, her ülkede KAOS YAPILANDIRMA operasyonuyla gelişti…

KAOS önce ekonomiye yerleşecek, kör topal giden karma ekonomide devletin yeri yokedilecek, tüm KİT\’ler özelleşecek, İMF Uluslararası para Fonu Stand –by larla hedef ülkelerin gırtlağına çökecekti.

Mısır\’da da Tunus\’da da diğer bölge ülkelerinde de tüm fabrikalar küresel sermayenin eline geçecek,üretim azalacak, fiyatlar rekor seviyeye çıkacak, işsizlik tavan yapacaktı.

Ekonomik KAOS yapılandırmak, hedefe giden yolda ÖN ŞARTTI:

Hedef ülkelerde Batıya bağlı yönetimler ve yönlendirici elit aşırı zenginleşecek, halk giderek açlıktan ölecekti..

Soroscu \’sivil ağlar\’ sendika, medya ve eğitim sistemine sızacaktı… Halk 90\’lardan beri hedef ülkelerin kılcal damarlarına girecek, batı işbirlikçisi hükümetlerce tüm milli kurumları tahrip eden bir süreç başlayacaktı…

Bu sürecin en bariz yanı, işsiz, aç yoksul yığınlara SADAKA dağıtılması, ve üst tabakanın SATIN ALINMASIYDI. Son on yılda Tunus\’da ve Mısır\’da ve benzer ülkelerde İNSAN HAKLARI AKTİVİSTLERİ ve \’sol\’ görünümlü \’muhalif\’den geçilmiyordu. Hepsi batı tarafından fonlanıyordu…

Belge mi? Tunus\’dan geliyor.

DOLAR\’ı takip edin!

Özgür Düşünce için El Cahid Forumu (AJFFT) 2009\’da 131.000 Dolarlık NED fonu

Kendini \’demokrasi kültürü\’nü Tunus gençliği arasında yaymakla yükümlendiren bu grup

İslam üzerine konferanslar düzenliyor, \’liderlik\’ kursları veriyor, \’yerel gençlik projelerine\’ maddi destek sunuyordu!

Eğitimi Güçlendirme Derneği (APES): 2009\’da 27.000 dolarlık NED desteğine mazhar olmuştu. Tunus\’da İlk öğretim öğretmenlerine \’demokrasi\’ kültürü aşılamıştı!

Muhammed Ali Eğitim, Araştırma merkezi (CEMAREF) Aynı yıl NED\’den 33.500 dolar fon almıştı. Genç Sivil grubun 10 kişilik çekirdek kadrosunu eğitmiş, yaşları 20-40 arasında değişen 50 kişilik \’aktivist\’in yerel gezilerini desteklemişti.

Benzer şekilde Tunuslu gazeteciler, akademisyenler, hukukçular, sendikacılar, insan hakları dernekleri, Tutuklular için Af dernekleri her yıl yüzlerce bin dolar fonla ödüllendirilmişlerdi.

(bkz: http://www.ned.org/where-we-work/middle-east-and-northern-africa/tunisia)

Son 10 yılda tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde Ortadoğu işbirliği Girişimi (Middle East Partnership Initiative), \’Amerikan demokrasisi\’ni yaymak için resmi ve sivil, gizli ve açık ajanlarıyla harıl harıl çalışmaktaydı.

Vakit gelince aç yoksul ve kafası karıştırılmış insanlar, \’eğitilmiş\’ liderlik kurslarından geçmiş yerel birimler tarafından yönlendirilecek, halkın öfke ve isyanı, küresel çıkarlar çerçevesinde değerlendirilecekti..

Yoksa neden tüm CFR medyası teneke çalıp oynasındı ki!

Obama , Clinton ve Soros\’un yüzünde neden güller açıyordu?

Neden Şimdi!?

Bu ülkelerde yıllardır kıyamet kopuyordu.

Aralık 2006\’dan beri sayıları yüz binleri bulan bir işçi hareketi Mısır\’ı sarsıyor ve dünya basını bundan hiç sözetmiyordu. Haberler tek bir satırla bile BBC, CNN de yeralmamıştı.

TRT\’de Sınırlar Arasında programı için Kahire\’deyken, ABD istihbaratı ve Vatikan ile ilintili hem \’gazeteci\’ (daha önce Sudan\’da bir kilise aktivisti!) Liam Stack ile röportaj yapmıştım: Görüşü ilginçti: Eğer grev dalgası Ortadoğu\’daki diğer ülkelere sıçrarsa bu felaket olurdu…O nedenle batılı haberciler sessizdi.

Konuştuğum grevci işçiler, ne batıdan, ne sendikalardan ne de Müslüman kardeşler\’den en ufak bir destek alınmadan işçi hareketinin olgunlaştığını söylemişlerdi.. (Bkz: Böl ve Yut: Mısır bölümü)

Çoğu derhal içeri atılmış, dışarıdaki işçi liderleri, her an başlarına bir şey gelebileceği için grev ve yürüyüş filmlerini bana teslim etmişlerdi. Sınırlar Arasında\’da yayınlamıştık.

Benzer durum, Ürdün, Yemen, Cezayir, için de geçerliydi.

Halk ayaktaydı. Büyük yürüyüşler, grevler, sokak çatışmaları oluyor, batılı siyasiler ve medya üç maymunu oynuyordu…

2011\’e adım atarken düğmeye basıldı! İri puntolarla Tunus, Cezayir, Mısır, Yemen, Ürdün manşetlerde!

Bu ülkelerin her birinde ABD\’nin 20-30 yıldır desteklediği baskıcı liderler var. Orduları ABD\’den büyük maddi destek alıyorlar…

ILIMLI İSLAM teorisyeni Daniel Pipes Washington Post\’da yazıyor:

\’Tunus\’daki gibi nispeten kansız, kolay bir darbe, diğer İslam ülkelerinde diktaların yıkılmasına yardımcı olabilir!\’

Acaba bu coğrafya için \’Tek çözüm Ilımlı İslamdır!\’ diyen Pipes, geleceğe dair ipuçları mı sunuyor?

\’Yeni Ortadoğu\’ inşası

Göya \’kendiliğinden\’ halk hareketleri ile ABD 2006\’da Lübnan\’da açıkladığı YENİ ORTADOĞU\’yu mu inşaa ediyor?

Bu aşamada sorulan soru: Suudi Arabistan\’a sığınan Tunuslu Bin Ali, Mısır\’da sadece tek ayağı üzerinde duran Mübarek 30 yıldır ABD ve AB\’nin ekonomik ve siyasi emir ve desteğiyle halklarına cehennemi yaşatmıyorlar mıydı? Şimdi ne değişti?

Şimdi \’terörle savaş\’ bahanesinin \’Amerikan demokrasi\’ dalgasıyla yumuşatılması zamanı geldi…

Bunun ipuçlarını hem Soros hem Kemal Derviş 2 yıl once vermişti. \’Daha çok sosyal demokrasi!\’ demişlerdi!

ABD eski dışişleri bakanı Rice 2005\’de : \’Fas\’dan Pakistan\’a 22 ülkenin sınırları değişecek!\’ dememiş miydi!

Bunun anlamı: \’Ülkeler küçük parçalara bölünecek, şehir devletler, küresel sermaye gruplarının hakimiyetine girecek. Daha çok yerelleşme, daha az ulus devlet formülü yerleştirilecek.\’ idi.

Anti Amerikan hissiyatın çok güçlü olduğu bu coğrafyada, patlamaya hazır işsiz ve yoksul kitlelerin gazının alınarak değişime itilmesi zamanı geldi.

AMA bu iki taraflı işleyen süreçtir.

İlk petrol savaşında, 1900\’lerin başında, benzer paylaşım süreçlerinden geçen coğrafyanın genetik hafızası, kutuplaşan dünyada beklenmedik bir çıkışa imza atabilir… Batının büyük korkusu işte bu minvaldedir!

Gerekçe: Başbakan Milleti Ayrıştırıyor!

\"\"Televizyonlar, Galatasaray Başkanı Adnan Polat\’ın basın toplantısına daha fazla zaman ayırsa da altı dil bilen iktisat profesörü ve uluslararası ilişkiler uzmanı AKP Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç\’in Meclis\’te açıkladığı istifa gerekçeleri, bu partinin Türkiye\’yi nereye sürüklediğini net bir şekilde gösteriyor.

İrbeç, Meclis\’te düzenlediği basın toplantısında, \”Açılım politikalarının milletimizin yüreğinde Habur ve benzerleri ile açtığı yara hepimizin malumudur. Seçim sonrası yapılacak Anayasal değişikliklerle milletimizin ve ülkemizin birlik ve bütünlüğünün bozularak bu yaranın daha da derinleşeceği endişesini taşımaktayım\” dedi.

İrbeç, takip edilen politikalarla milletin sosyolojik, psikolojik ve coğrafi yönden bölünme sürecine sürüklendiğini söyledikten sonra \”Bu kaygılarıma sebep olan hadiselerin başında, Başbakan\’ın, her konuşmasında toplumu ayrıştırmaya yönelik söylemleri gelmektedir. Şahsen, milletin ismini telaffuz etmekten kaçınan bir tutuma karşı tepki vermek zorunluluğunu hissediyorum. Ülkemizin anayasal adı Türkiye\’dir ve üzerinde vatandaş sıfatıyla yaşayan herkes Türk\’tür. Bu, bir alt kimlik değildir. Oysa Başbakan, söylemlerinde, milletimizi bütünleştirici bir unsur olan Türklüğü, sürekli ve anlaşılmaz bir biçimde alt kimlik haline getirme çabası içindedir.

AK Parti\’ye oy vermiş, aynı endişeleri taşıyan milletvekili arkadaşlarımın ve vatandaşlarımızın olduğunu da biliyorum\” dedi.

Görüldüğü gibi hiç tanışmadığımız İrbeç\’in istifa gerekçeleri, bizim yıllardan beri Tayyip Erdoğan\’a yönelttiğimiz eleştirilerle birebir aynıdır. Biz bu eleştirileri, diğer partileri desteklemek için değil, Türkiye\’nin kuruluş felsefesinin Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından tehdit edildiğini gördüğümüz için yapıyorduk. Ayrıca AKP\’nin alternatifi olması gereken partileri de bizim kadar eleştiren yoktur.

Demek istediğim şu ki yüzde 85\’i \”Türk\’üm\” diyen bir toplumun, AKP gibi Türklüğü Anayasa\’dan bile silmek ve alt kimlik haline getirmek isteyen bir partiye oy vermesi, akla, mantığa uygun değildir.

Peki o halde AKP, hesaba oy kullanmayanları da dahil edersek halkın üçte birinin oyunu nasıl alabiliyor?

Çünkü halk, ülkenin gündemiyle değil, ekmek kavgasıyla meşguldür ve birçok televizyon röportajında da görüldüğü gibi önemli oranda vatandaşımızın ülkenin nereye götürüldüğünden haberi bile yoktur!

AKP\’nin kendi medyasını da oluşturarak giriştiği propaganda yöntemleri de ülkede büyük bir kafa karışıklığı meydana getirmiştir. Öyle ki Türk adıyla meselesi olan AKP, seçimlere yakın \”Tek millet, tek devlet\” sloganı ile milliyetçilerden bile oy alabilmektedir.

Referandumda evet çıkmasının sebebi ise diğer siyasi partilerin, sivil ve askeri bürokrasinin geçmişteki hatalı uygulamalarına sadece AKP\’nin karşı çıkıyor olmasıdır.Birçok vatandaşımız bu düzenin değişmesi adına AKP\’ye destek verdi. Geçmişte \”Bu düzen değişmeli\” diyen Bülent Ecevit gibi Tayyip Erdoğan da aynı umut dalgası üzerinde sörf yaparak bugünlere kadar geldi.

Normal şartlarda, damarlarında Türk kanı dolaşan veya vatandaşlık bilinci ile kendisini Türk hisseden bir kişinin AKP\’ye oy vermesi intihar demektir!.. İnsan bindiği dalı keser mi? Türklük, bu halkın en önemli ortak paydasıdır. Bir terör örgütü, belli bir etnik kökene mensup vatandaşların bir kısmının aklını çeldi diye bu sosyolojik gerçek değişmez. Fakat, AKP İslâm kimliğini de istismar ettiği için halkın desteğini alabildi.

Şimdi deniz bitiyor işte. Bir kişinin istifasıyla ne olur diye düşünmeyin! İrbeç\’in istifa gerekçesi, AKP\’nin millet vicdanında mahkûm olması için yeterlidir.

Yeter ki muhalefet, muhalefet olsun!..