Genelkurmay Pentagon Obama Tayyip Telefon Trafiği

\"OBAMATayyip Erdoğan\’ın hesabı, YAŞ üyelerinin önerdiği atamaları yapmayıp askere meydan okuyan adam olmaktı.

30 Ağustos tarihinde yasa gereği sadece Başbuğ değil aynı zamanda Koşaner de emekli edilecek ve TSK tarihinde ilk defa Karacı olmayan bir Genelkurmay Başkanını atayan Başbakan olacaktı. Bu olayla da askere ve darbeye meydan okuyup demokrasiyi arayan adam imajıyla referandum oylamasına girecekti.

Ne var ki yapılan bu hesap okyanus ötesinin buyruğuyla tutmadı.

Erdoğan, Obama\’dan gelen telefonlu buyrukla frene basmak zorunda kaldı!

Peki bu telefonun perde gerisi mi?

Ankara\’nın öbür yakasında konuşulanları aktaralım:

YAŞ\’da uç veren malum krizin hemen akabinde Genelkurmay Karargahından Pentagon\’a acil koduyla şöyle bir mesaj gönderilmiş:

– \”Bu tutumunuzu sürdürür ve Tayyip Erdoğan\’ı cesaretlendirirseniz, TSK\’da ABD ve NATO\’ya sıcak bakan bir kişi bile kalmayacaktır.\”

Pentagon kurmayları bu mesajı hemen değerlendirmeye alır ve sonrasında harekete geçip Beyaz Saray\’a yani Başkan\’a acil kodlu bir rapor gönderir.

Raporda, TSK\’ya karşı operasyonlarını sürdüren Tayyip Erdoğan\’ın frene basması ve YAŞ olayında daha ileri gitmemesinin ABD\’nin çıkarına olacağı hükmü vardır.

Obama, Pentagon\’dan gelen acil mesaj üzerine telefonu çevirip Tayyip Erdoğan\’a dur diyerek uzlaş telkinini yapar.

Jandarma Genel Komutanı Atila Işık\’ın bile emekliliğini işleme koymayı düşünmeyen ve 30 Ağustos gününü bekleyeceğini ima eden Erdoğan, bu telefon görüşmesi ile hemen kırmızı ışığı söndürüp yeşil ışığı yakar ve YAŞ\’la mutabakata razı olur.

Anlattıklarım hikaye değil, tam YAŞ krizinin göbeğinde Obama ile yapılan görüşme ve akabindeki gelişmeler Başkent\’in öbür yakasında aynen böyle tercüme ediliyor.

Öyle olmasaydı zaten Tayyip Erdoğan, Hasan Iğsız gibi hâlâ AKP\’yi niye kızdırdığı bile belli olmayan birini veto edip, yerine 28 Şubat sürecinde Sincan\’da tankları yürüten Komutan olarak bilinen Erdal Ceylanoğlu\’nu Kara Kuvvetleri Komutanlığına atamazdı.

Tablodaki vahameti görüyor musunuz!

Obama tak, Erdoğan da şak diyor!

Bu olayla kesinleşen bir şey de AKP ve Erdoğan\’ın 28 Şubat ve aktörlerine karşı takındıkları hoş görü ile kabullenen tutumlarıdır.

Her zeminde post-modern darbedir diye hedef alınıp istismar edilen 28 Şubat\’ın baş aktörlerinden biri, Kara Kuvvetleri Komutanlığına oturtulurken, olmayan yani yapılmayan darbenin hazırlığı seminerine katıldıkları suçlamasıyla Balyoz hikayesindeki generallerin terfileri engellendi!

Evet AKP darbeyi yapanları şekilde görüldüğü gibi ödüllendirirken, darbe yapma iddiasında olanları ise cezalandırıyor.

Bunun adı tartışmasız biçimde AKP\’nin 28 Şubat\’la ve onu yaptıran Paxamiracana iradesiyle kol kola olması değil midir!

Ey muhalefet bu korkunç çelişkiyi neden dillendirmezsin!

Korktunuz!

CUMHURİYET\’TEN korktunuz!.. .
Kurtuluş Savaşı\’ndan korktunuz…
Kurtuluş Savaşı\’nı kazandıran Kuvayi Milliye ruhundan korktunuz…
Türk Bayrağı\’ndan korktunuz…
İstiklal Marşı\’ndan korktunuz…
Bandırma vapurundan korktunuz…
Samsun\’dan korktunuz…
1919 dan korktunuz…
19 Mayıs\’tan korktunuz…
Erzurum Kongresi\’nden korktunuz…
Sivas Kongresi\’nden korktunuz…
Kadın ve Erkeğin eşit olmasından korktunuz…
Devrim şehidi Kubilay\’dan korktunuz…
Türkçe Kuran-ı Kerimden korktunuz…
GERÇEK İslamiyetten korktunuz…
İslam dinini öğrenmekten korktunuz… .
Gerçek İslamı anlamaktan korktunuz…
Türkçe ezandan korktunuz… .
Nutuk dan korktunuz…
Laik, çağdaş ve özgür TÜRK KADININDAN korktunuz…
Sormaktan korktunuz…
Sorgulamaktan korktunuz…
Hesap sormaktan korktunuz…
Hakkınızı aramaktan korktunuz…
GÖRMEKTEN korktunuz…
DUYMAKTAN korktunuz…
KONUŞMAKTAN korktunuz…
23 Nisan\’dan korktunuz…
30 Ağustos\’tan korktunuz…
29 Ekim\’den korktunuz…
Bağımsız ve şerefli TÜRK YARGISINDAN korktunuz…
ANAYASA MAHKEMESİNDEN korktunuz…
Yargıtay\’dan korktunuz…
Danıştay\’dan korktunuz…
Cumhuriyetçilik\’ten korktunuz…
Atatürk Milliyetçiliğinden korktunuz… .
ULUS devlet olmaktan korktunuz…
ÜNİTER devlet yapısından korktunuz…
Halkçılık\’tan korktunuz…
Devletçilik\’ten korktunuz…
LAİKLİK\’TEN korktunuz…
İnkılapçılık\’tan korktunuz…
CUMHURİYET gazetesinden korktunuz…
MİLLİYET\’TEN, HÜRRİYET\’TEN, SÖZCÜ\’DEN, AKŞAM\’DAN, KANAL D\’den, STAR TV\’den, ULUSAL KANAL\’dan, Kanal B\’den, Avrasya TV\’den (art) korktunuz…
Anıtkabir\’den korktunuz…
Gazilerden korktunuz…
Şehitlerden korktunuz…
Hukuk devletinden korktunuz…
İstiklal Madalyasından korktunuz…
Necip HABLEMİTOĞLU\’NDAN korktunuz…
Uğur MUMCU\’DAN korktunuz…
Ahmet Taner Kışlalı\’dan korktunuz…
Milli Egemenlikten korktunuz…
Tam bağımsızlıktan korktunuz…
Atatürkçü Düşünceden korktunuz…
Atatürkçü Düşünce Derneği\’nden korktunuz…
Türk Silahlı Kuvvetlerinden korktunuz…
10 KASIM\’DAN korktunuz…
Şerefli savcılardan korktunuz…
\”Şu Çılgın Türkler\”den korktunuz…
CHP\’den, DSP\’den, Kamer Genç\’ten korktunuz…
1 MAYISTAN korktunuz…
Hakkını arayan İŞÇİDEN korktunuz…
Hesap soran ÇİFTÇİDEN korktunuz…
Yılbaşı kutlamasından korktunuz…
1881 den korktunuz…
Zübeyde Hanım\’dan korktunuz…
Emin Çölaşan\’dan korktunuz…
Bekir Coşkun\’dan korktunuz…
Şehit çocuğunun gözyaşından, Gazimin kopan kolundan korktunuz…
Çağdaş ve dinamik TÜRK GENÇLERİ\’nden korktunuz…
Alevilerden korktunuz…
Oktay EKŞİ\’den, Yılmaz ÖZDİL\’den, Uğur Dündar\’dan korktunuz…
Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ\’dan korktunuz…
YARSAV\’dan, BARO\’lardan korktunuz…
Doğrulardan, gerçeklerden korktunuz…
Monşerlerden korktunuz… .
ÖZGÜR İRADEDEN korktunuz…
14 Nisandan korktunuz…
İLHAN Selçuk\’tan korktunuz…
Engellilerden korktunuz…
CUMHURİYET mitinglerinde güneş altında saatlerce dim dik duran 80 yaşındaki analardan korktunuz…
Necati Doğru\’dan korktunuz…
Şapka ve Kıyafet Devriminden korktunuz…
\”Atatürk Öldü Biliyor musun?\” diye ağlayan minik kız çocuğundan korktunuz…
Atamın içtiği bir kadeh rakıdan korktunuz…
10.YIL MARŞINDAN korktunuz…
\”Ne Mutlu Türküm Diyene\” demekten korktunuz…
Köy Enstitülerinden korktunuz…
Kemal Kılıçdaroğlu\’ndan, Murat Karayalçın\’dan korktunuz…
Harf Devriminden korktunuz… .
ULUS gazetesinden korktunuz…
ULUSALCI olmaktan korktunuz…
Mustafa MUTLU\’dan, Ceviz Kabuğu\’ndan, Arena\’dan, 32. gün\’den korktunuz…
Ormanlardan, ağaçlardan, akarsulardan, meralardan korktunuz…
Mimar ve Mühendis odalarından korktunuz…
TÜSİAD\’dan korktunuz…
Atatürk Kültür Merkezinden korktunuz…
Şerefli gazetecilerden korktunuz…
Vatanın bölünmez bütünlüğünü dile getiren Paşalardan, hakkını arayan subay ve astsubaylardan korktunuz…
Hainleri karın tokluğuna kovalayan uzman çavuşlardan korktunuz…
Başı açık ve namuslu Cumhuriyet kızlarından korktunuz…
\”Türkiye Laiktir Laik Kalacak\” diye haykıran emeklilerden korktunuz…
Namazını, orucunu ve yardımını GİZLİ yapan Gerçek müslümanlardan korktunuz…
Kul hakkına saygı gösterenlerden korktunuz…
\”ATATÜYK\” diye gülümseyen 1,5 yaşındaki bebekten korktunuz…
ÇANAKKALE Savaşı\’ndan korktunuz…
Bahriye Üçok\’tan korktunuz…
Mustafa Balbay\’dan, Ümit Zileli\’den, Sesli Gazete\’den korktunuz…
Atatürk resimlerinden, rozetlerinden korktunuz…
Karga kovalayan sarışın çocuktan korktunuz…
Birlik olup, küsmeden, yılmadan ve boşvermeden 30 dakikasını geleceğine verip SANDIĞA GİDECEK milyonlardan korktunuz…
Sabih KANADOĞLU\’ndan, VURAL Savaş\’tan,YEKTA Güngör Özden\’den korktunuz…
Tüm ihanetlerinizi yaşlı ve yorgun gözlerle izleyen dedelerimizden, ninelerimizden korktunuz…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER\’den korktunuz…
Tarafsız ve onurlu vatandaşlardan korktunuz…
Oyunu yani namusunu SATMAYAN yurttaşlardan korktunuz…
Rüşvet yemeden, adam kayırmadan evine EKMEK götüren namuslu memurlardan korktunuz…
Bölücü HOCAEFENDİLER\’in ellerini, eteklerini öpmeden sadece YÜCE ALLAHA kulluk eden milyonlardan korktunuz…
Gaziden korktunuz…
Gazi Mustafa\’dan korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal\’den korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK\’ten korktunuz…
KORKULARINIZDAN KORKTUNUZ!…
Ama ne acı ki daha fazla OY, daha fazla PARA, daha fazla İKTİDAR, daha fazla GÜÇ için YÜCE ALLAHI sömürmekten, kullanmaktan ve onun adına konuşmaktan KORKMADINIZ!…
Unutmayın ki KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK!

Bu yazıyı okuyan, arkadaşım, anam, babam, teyzem, kardeşim, dostum, büyüğüm, küçüğüm; LÜTFEN yaklaşan seçimler ve bundan sonraki TÜM SEÇİMLERDE sandığa git ve OYUNU KULLAN… Yağmur, çamur deme… Al eline bir şemsiye, giy botunu ve ailen ile birlikte koş sandığa… Sen de biliyorsun en fazla 30 dakikanı alır.. 4-5 yılda bir yapılan seçimler için 30 dakika nedir ki? Bundan önceki seçim sonuçlarını incelediğinde seninde farkedeceğin gibi HER SEÇİMDE 7-8 MİLYON VATANDAŞ oy kullanmıyor… Tekrar ediyorum 7-8 MİLYON Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.. Yani nerede ise TEK BAŞINA bir İKTİDAR daha… Belki sende dönem dönem bu milyonların içinde idin… UNUTMA ki sandığa atılmayan HER OY \”KORKAKLARIN\” hanesine gidiyor.. Tepki için sandığa gitmiyorum ya da boş atacağım diye bir olay yok.. Çünkü tüm bunlar KORKAKLARIN ekmeğine yağ sürüyor… Bu mesajı yazdım çünkü sana İHTİYACIM VAR… İster SAĞ parti, ister SOL parti ya da MERKEZ… Görüşün her ne ise.. Ama lütfen TÜM SEÇİMLERDE SANDIĞA GİT… Rica ediyorum.. KORKAKLAR bunu çok iyi biliyor… Bir önceki seçimi hatırla… Neden bazı kesimlerin TATİLE ya da MEMLEKETE gittiği Temmuz ayında oldu seçimler?.. Çünkü o malum 7-8 milyonun rahatını bozmayacağını, sandığa gitmeyeceğini biliyorlardı… Ve haklı da çıktılar… İşte aslında EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ biziz… Ve tüm bunlar bizim SUÇUMUZ…

Basit ve küçük bir örnekle seninde tahmin ettiğin gerçeği dile getirmek isterim… Diyelim ki 100 kişi oy kullanacak.. Ve bu 100 kişinin tamamının sandığa gittiğini varsayalım… Sonuçlar açıklandı… A partisi: 30 oy (%30)… B partisi: 20 oy (%20)… olsun. Ancak bu 100 kişiden 20 kişinin sandığa gitmediğini varsayalım (Türkiye\’de her seçim olduğu gibi)… Yani seçmen sayısı 0 olsun… A ve B partisine yine aynı sayıda oy geldiğini varsayalım… Bu sefer herşey aynı olduğu halde yeni seçim sonuçları şöyle oluyor; A partisi: (%37.5)… B partisi: (%25)… Yani fark giderek açılıyor… Milletvekili seçimlerinde ise bu fark dahada acı bir boyuta geliyor… %10 barajının etkisi ve sandığa atlmayan ya da boş atılan oylar yüzünden 1 milletvekili çıkarabilen malum zihniyet AYNI OY SAYISI İLE 2-3 milletvekili çıkarıyor… Sence bu adil mi?… Ankara Belediyesinde yaşanan skandallar malum.. Tüm ülke izliyor.. Ama şunuda unutma; Gökçeğin seçildiği dönemlerde yaklaşık 300 bin (300.000) kişi oy kullanmadı.. Tahmin ettiğin gibi bu 300 bin seçmen oy kullansa idi Gökçek ve dolayısıyla skandallar olmayacaktı.. Bu durum diğer iller içinde geçerli… Ve bu bir seçim başarısı olmadığı halde şenlik yapıp kutluyorlar… %10 Seçim barajı olduğu sürecede sandığa atılmayan her oy KORKAKLARA gidecek… Hal böyle iken gerçekten SANA İHTİYACIM VAR… Bütün hayatımız boyunca Demokrasiye katkımız bütün seçimlerde bir kağıda bastığımız toplam yarım fincan mürekkep… Hepsi bu işte… O tahta sandığa gitmek zorundayız… Eğer gitmezsek iş için, zamlar için, maaşlar için, özgürlük için, haklar için sesimizi çıkarmaya ya da meydanlara dökülmeye hakkımız bile yok… Çünkü oy kullanmayarak biz SİSTEMİN DIŞINDA kalmış oluyoruz… Hal böyle olunca tüm yapılanlara ses çıkarmayada hakkımız olmaz… Unutma! Demokrasilerde OY SENİN NAMUSUNDUR…

Biliyorum, biraz uzun bir yazı oldu ama dedim ya SANA İHTİYACIM VAR… Senden bir ricam daha olacak… Bu mesajı e-mail ile dostlarına da göndermeni isterim… Çünkü 1 OY bile ÇOK önemli… Belki senin fikrini değiştiremem ama son sözüm şudur; artık ağırlığını KOY!

Sevgi ve saygı ile arz ederim.

Ölüler Sandık Başına

\"\"Polisimizin askerimizi yakalaması, mahkememizin adliyemizi basmasından sonraya denk gelir…
Ki emniyetimiz, savunmamız ile çatışmakta…
Onun için bir anlık bankamatikten para çekmeye giden komutanımızı polisimiz ele geçirdi…

Ben hiç böyle bir dönem görmedim…
Aslında bir gizli ve sinsi iç savaşın tam ortasında Türkiye…
Hükümet, devlet ile çatışırken…
Aslında bir el değiştirmenin son aşamasıdır; referanduma gidiyorlar…
Ki ikinci kuvvet, birinci kuvvetin üstüne çıkarken… Üçüncü kuvvet, ikinci kuvvetin üstüne otursun…

İşte bu sırada Fethullah Gülen Hocaefendi buyurdu:
\”Ölüler dahi oy kullanmalı…\”

Mevtalar sandık başına geldiklerinde oy verme işlemine yoğun katılımı düşünebiliyor musunuz?..
Tabii ki \”evet\”çiler çoğunluktadır sandık başında:
\”Bu kim?..\”
\” Rahmetli enişte…\”
\” Niye durmadan \’evet evet…\’ diye bağırıyor?..\”
\” Her Müslüman kişiye cennet-i âlâda 35 bin bakire huri verdilerdi…
Onlarla meşgul olmakta…\”

Arkalarında zebaniler, alevler içinde sandık başından son hızla geçerken
\”Hayırrrr…\” diyenler bize kalıyor bu durumda…

Ne yapacaksınız?…
Türkiye, Atatürk\’ün laik-çağdaş ülkesi olmaktan çıkıp da… Tarikatların, hocaların, imamların yönettiği bir din devleti mi olacak?…
Artık sonuna gelindi bence…
Bu son yol ayrımıdır…
Ve siz karar vereceksiniz…
Evet mi?..
Hayır mı?..

Hayır\’lara Vesile Olsun İnşallah

\"\"Pazartesi akşamı kandil\’di.
Cepten mesaj yağdı…

Kandiliniz mübarek olsun.
Kandiliniz kutlu olsun.
Mutlu kandiller.

Dikkat ettim…
Zırt pırt \”hayırlara vesile olsun\” diyen AKP\’li arkadaşlardan, kandil tebrikiyle ilgili her türlü mesaj geldi, bi tane bile \”hayırlı kandiller\” mesajı gelmedi.

Hayır\’ı yasakladılar anlaşılan!

İşin matrak tarafı, mübarek ramazanı referanduma alet etmeye kalktılar ama, ramazan komple \”hayır\”lı birader…

Hayır\’lı ramazanlar.
En hayır\’lı ay.
Ramazan-ı şerifiniz hayır\’lı olsun.

4 tane denk geliyor:
Hayır\’lı cumalar.
Kadir gecesi var…
Bin aydan hayır\’lı!

Sahur… Hayır\’lı sabahlar.
İftar… Hayır\’lı akşamlar.
Teravih… Hayır\’lı geceler.
Sahur iftar arası?
Cümleten hayır\’lı işler.

(Referandum sonucu için ramazanda istiareye yatsalar, anlatamayacaklar ağız tadıyla… \”Rüyamda gördüm\” dese, \”Hayır\’dır inşallah?\” demen lazım çünkü!)

Zekât, fitre…
Hayır işi, hayır dua.
Netice?
Hayır\’lı bayramlar!

Sen git, ince ince hesap et, referandumu tam ramazanın sonuna denk getir, ramazanın komple \”hayır\”lı olduğunu unut, iyi mi… Allah\’ın tokadı yok dedikleri, bu sanırım.

Neyse…
Hayır\’lısıyla sandığa gideceğiz 12 Eylül\’de, vatana millete ve İslam âlemine hayır\’lı olsun.

Dönülmez Akşamın Ufkundayız Azizim

\"\"Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar ama \”alkol\” kelimesinin kökeni Arapça.
Kullanmamak lazım.
Hatta, yasaklansın.

Rakı ise, özbeöz Türk.

\”Ne malum?\” derseniz.
Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum. Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik!

Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon, 1638\’de dünyaya gelmiş mesela. Evliya Çelebi\’nin 1635 tarihli seyahatnamesinde \”rakı\” geçtiğine göre, şampanyadan eski demek ki.

Yani?
Şampanyayı icat eden Dom Perignon, kundakta ana sütü içerken, biz aslan
sütü içiyorduk!

Başka \”aydınlatıcı\” veri var mı. Var.

Memleketi \”ampul\” yönetiyor ama, elektriğin ampulden önce rakıya faydası olmuştu. Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte \”buz\” üretildi. Buz üretilince, \”rakıya niye buz koymuyoruz azizim?\” keşfi yapıldı. Bu tarihi keşif neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu. Zahmet edip özel bardak icat etmek zor geldiği için, pratik Türk zekâsı devreye girdi, \”limonata bardağı ne güne duruyor muhterem\” keşfi yapıldı.

\”Asil\”dir rakı…

Bakın, 1900\’lü yıllardan bir davetiye aktarayım size: \”Muhterem efendim, teşrin\’i saninin 21\’inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo\’nun Meyhanesi\’nde taam eylemek ve hususi bir eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim. Pera sahaflarından Şener Efendi.\”

Nezakettir, zarafettir.
Adab-ı muaşerettir.

\”Milli\”dir.

Üstelik, AKP\’nin \”milli\”sidir.

Bu arkadaşların döneminde \”milli\” oldu. Rakıyı \”milli içki\” olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı, o makama, AKP tarafından atandı… Eşi de, AKP milletvekili. Ki o milletvekili, Suudi Arabistan Riyad Eğitim Fakültesi İslami İlimler mezunudur iyi mi…

Dolayısıyla, \”rakı balık Ayvalık\” gibi, zincirleme reaksiyonla, AKP\’nin \”milli\”sidir!

\”Rakı içeceğinize meyve yiyin, kavunun yanına 35\’lik salkım açın\”
filan gibi gayriciddi yaklaşılamaz ona.
Ciddiyet ister. Fava, pilaki, şakşuka,
memleket \”meze\”lesidir.

Yurtseverdir. İki tek attın mı \”n\’olacak bu memleketin hali?\” diye endişelenmezdin aksi olsa.

Evrim Teorisi\’nin kanıtıdır, fazla kaçırırsan, özüne dönersin, maymun olursun. Bilimdir.

Maymun değilsek bile; ne anlamı var onsuz, rakida\’nın cibes\’in turpotu\’nun, inek miyiz biz? Madem gıcıksın rakıya, niye balık avlıyorsun boşu boşuna? Şerbetle mi yiyeceksin lüferi?

\”Fevkalade\”dir.
\”Aliyül\’ala\”dır.
1926\’da üretime başladığında, rakılarına bu isimleri koymuştu Tekel.

Kadındır. Cumhuriyet\’in ilk yıllarında \”Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale\” isimlerini taşırlardı. Botoks\’tur aynı zamanda. Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır, en kaknemi bile bir başka görünür gözüne, içilir, güzelleşilir.

Hayatın anahtarıdır. Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar. \”çilingir\”
sofrası denmesi, ondan. Kontörsüz muhabbettir. Kahkahadır.

İçki içen, neler yaptığını hatırlamaz; rakı içen hatırlar. Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk\’tir çünkü. Tıp bazen çaresizdir. O ilaçtır. Gurbete bile iyi gelir.

Herkesin gençlik hatası olabilir, bira içersin. Sonradan para kazanınca, şarap içmeyi matah zannedersin. Amerika\’da kamyon şoförlerinin içtiği viskiye Etiler\’de, Reina\’da kamyon parası ödersin, ayrı. Kürkçü dükkânıdır.
Döner dolaşır, gelirsin.

Çocuktur. Ağlarsın.

Orhan Gencebay\’dır. Entel dantel barlarda dinlemeye utanırsın. Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin. Tatlıses\’tir. Realite\’dir.

Peynir, Rakı, Kavun, PRK, örgüttür.
Ama, bölücü değil, birleştirici örgüt. Türk\’ü de içer, Kürt\’ü de, Laz\’ı da, Çerkez\’i de, Ermeni\’si de, Yahudi\’si de. Rumlar öyle meze yapar ki, AB\’ye almasalar da helali hoş olsun, Kıbrıs\’ı veresin gelir.

Orhan Veli\’dir. \”Şiir yazıyorum, şiir yazıp eskiler alıyorum, eskiler verip musikiler alıyorum, bir de rakı şişesinde balık olsam\”dır. Şiirdir. Dönülmez akşamın ufkudur aynı zamanda.

Ve, Mustafa Kemal\’dir.
Rakı içiyordu diye \”sarhoş\” demeye getiriyorsan eğer, \”sarhoş kafayla kurup yücelttiği memleketi, ayık kafayla niye yönetemiyorsun?\” diye sorarlar adama!

Oof, çok uzattım…
Vakit tamam, güneş batmak üzere, bana müsaade, cümleten şerefe.

Al Sana 12 Eylül

\"\"Dün yazdım…

Nüfusumuz genç.
Memleketin çoğunluğu 12 Eylül 1980\’i hatırlamadığı için, \”ağlama açılımı\”yla etkilemeye çalışıyorlar.

Değerli gençler…
Takunyalıların önünü açan 12 Eylül zihniyeti, Kasım 1982\’de referandum yapmıştı… \”O günler\”le \”bu günler\”i kıyaslayabilmeniz için, Kasım 1982 arşivine girdim, buyrun…

\”Çiftçi zorda, TMO üç aydır para ödemiyor\” diye bi haber var mesela… TMO Genel Müdürü ise, \”1983\’ten itibaren buğday ithal edilmeyeceğini\” açıklamış… (Nedir durum bugün?)

\”Kar başladı, Doğu\’da yüzlerce köy yolu kapandı\” haberi var… (Bu kış nasıldı?)

\”Yağma başlıyor, sahillere yapılaşma izni geliyor\” haberi var… Yetkililer \”yalan\” demiş.

\”1978\’te başlayan Kurbağalıdere ıslah çalışmaları 1983\’te bitirilecek\”miş… (İki ay önce yağmur yağdı, ıslah işçisi dereye düştü, garibin cesedi hâlâ yok.)

\”Devlet Bakanı Nimet Özdaş, vatandaşa kok kömürü dağıtacaklarını\” açıklamış… (Mucidi oymuş demek ki… Merak ettim, kim bu diye, TÜBİTAK kurucusu profesörmüş iyi mi!)

\”Başbakan, ithalatı azaltacağımızı, borç almayacağımızı\” açıklamış… (Senelik ithalat 150 milyar dolar bugün, borç 460 milyar dolar.)

\”Üniversitelerde yurtsuz öğrenci kalmayacağı\” açıklanmış… (Tarikatlar sağ olsun!)

\”Siirt\’te yüksek graviteli petrol\” bulunmuş… (Sırf benim hatırladığım 38 kere filan bulundu, hatta geçen ay gene buldular Siirt\’te, yüksek graviteli.)

\”Gazeteci Ali Sirmen, Barış Davası\’ndan yargılanıyor\”muş… (Ali ağabeyi yargılamaya doyamadılar, açsam sorsam, en az 20 davadan yargılanıyordur bugün.)

\”SSK\’nın devletten 65 milyar lira alacağı var\”mış… (SSK\’yı kapattılar.)

OECD Türkiye\’ye Yardım Komisyonu Başkanı Dr. Geberth, ekonomimizi övmüş, \”Sıhhatli büyüyorsunuz, Amerikan firmalarının Türkiye\’ye yönelmesinden memnuniyet duyuyorum\” demiş… (Daha ne desin adam! Adında meymenet yokmuş zaten, \”Geberth\”eceği belliymiş.)

\”Özel dershanelerin kapatılması gündemde\”ymiş… Biri şunları yazmış: \”Dershaneye karşı olanlar, fakir fukaranın okumasına karşı… Bereket versin, Eğitim Bakanlığımız sahip çıkıyor. Dershaneye gitmeyen çocuk ne yapacak? Sokağa düşecek. Üç-beş kuruş verip, dershaneye gitse fena mı?\” (Bu adam, utanmadan, duayen ayaklarıyla hâlâ köşe yazıyor bugün.)

İsviçre\’ye kaçan Yahya Demirel\’in, Devlet Malzeme Ofisi\’ne 8 milyon adet \”ampul\” sattığı ortaya çıkmış… (Biz de merak ediyorduk birader, nerden çıktı bu ampul?)

Bakın \”ampul\” dedim, bir örnek daha var… Köklü kuruluş olduğunu anlatmaya çalışan Ziraat Bankası tam sayfa reklam vermiş, \”ampul yokken, biz vardık\” diyor!

Boğaz\’dan geçerken dümeni kilitlenen tanker, yalılara bindirmiş… Tekirdağ\’da otomobil kamyonun altına girmiş, 5 ölü… (Tam gaz devam.)

\”Fenikeliler Türk mü?\” tartışması yaşanıyormuş… (Bugün, Türklerin aslında Türk olmadığı tartışılıyor.)

Televizyon eleştirisi döşenmiş biri… \”İslam âleminin liderliğini yapmış bir neslin evlatları olarak, Flamingo Yolu gibi ahlaksız dizileri seyretmekten utanıyoruz\” diyor.

Adalet Bakanı \”hâkim ve savcı açığımız var\” demiş. Sağlık Bakanı \”hekim ve hemşire eksiğimiz var\” demiş. Eğitim Bakanı \”kadrosuzluk nedeniyle tayinleri yapılamayan öğretmenlerin, en kısa sürede haklarının teslim edileceğini\” söylüyor… (Nakarata devam.)

Hem vallahi, hem billahi… Çin Ticaret Bakanı\’nı kabul eden Tarım Bakanımız, \”Her Çinliye bir portakal yedirebilsek, ihracat sorunumuz hallolur\” demiş.

Ticaret Bakanlığı Konjonktür Dairesi\’ne göre, enflasyon azalmış, fert başına milli gelirimiz artmış… IMF rapor yazmış, \”faize devam\” tavsiyesinde bulunmuş.

Elektriğe zam gelmiş. Suya zam gelmiş. Benzine zam gelmiş. Yalaka basın o zamanlar da yalakaymış, \”son zamma rağmen, normal benzinde Avrupa\’dan ucuzuz\” başlığı atılmış!

Ürdün Kralı\’nı Çankaya\’da ağırlayan Kenan Evren, \”Arapları inanarak destekliyoruz, seviyoruz\” demiş… Altın tabak içinde lüfer ve fıstıklı baklava ikram edilmiş.

Irak\’tan Türkiye\’ye geçerken Dicle Nehri\’nde boğulan 10 kişinin cesedi bulunmuş… \”Apo\’cu oldukları sanılan\” kişilerin üzerinde \”Kalaşinkof diye tabir edilen otomatik tüfek var\”mış… (Ne PKK\’dan haberi var o zamanlar memleketin, ne Kalaşnikof\’tan yani.)

Federal Almanya Dışişleri Bakanı \”Türkiye 1986\’da AET üyesi olur\” demiş! (Federal Almanya bile yok artık.)

Ulusal Ermeni Komitesi, \”Amerikan Senatosu\’na 36 Ermeni\’nin girdiğini\” açıklamış… (Giriş o giriş.)

İşsiz sayısı artıyormuş, 613 bin kişiye yükselmiş… (613 bin mi?)

\”Doğalgaz diye bir yakıt var\”mış, \”İran\’dan döşenecek boru hattıyla senede 8 milyar dolar kazanacak\”mışız… (Bu kafaya az bile döşemişler!)

Değerli gençler…
Kabak gibi görüldüğü üzere, sorunlar aynı sorunlar… Tek farkı, hepsinin büyümüş olması.

O günlerde de, analarınıza babalarınıza \”evet\” deyin, hepsini halledeceğiz dediler… Halbuki anayasayla manayasayla ilgisi yok bu işin… Bugün \”sivil anayasa\” diye kakalamaya çalıştıkları metin de, yukarıdaki sorunların hiçbirine derman değil.

Evet-hayır dayatmasına takılmayın, \”bırak şimdi sen bundan sonra ne yapacağını… Ne yaptın bugüne kadar?\” diye sorun.

Hababam Sınıfı Uyanamıyor

\"\"\”Ağlama açılımı\” yaptı arkadaşlar…
Hıçkırıklar filan…

Niye biliyor musunuz?

Türkiye\’nin ortanca yaşı 28.
Yani?
Nüfusun yarısı 28 yaşından küçük.

12 Eylül 1980\’de doğan bebek, bugün 30 yaşında; darbe öncesini hiç yaşamadı… İlkokulda ortaokulda olanları ekle, memlekette şu an 4 kişiden 3\’ü, tanklarla uyandığımızda çocuktu… Kaba hesap, 55 milyon kişi, 70\’li yıllarda neler yaşandı, bilmiyor… Bildiği, kulaktan dolma.

O nedenle, burunlarını çeke çeke ağlama rolü yapıyorlar. Sanırsın, zindana atıldılar…
Nasıl olsa, 12 Eylül öncesinde dökülen gerçek gözyaşlarını hatırlayan yok. Buna güveniyorlar.

Değerli gençler…
Her kafadan ayrı ses çıkıyor.
Kim doğru söylüyor?
Merak ediyorsunuz işin aslını.

Kanı gözyaşını bırakalım…
Dramatik lafları da boşverin…
Eğlenceli bi örnek vereyim.

Hababam Sınıfı.

Büyük usta Rıfat Ilgaz, 60\’lı yıllarda yazmaya başladı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı gibi serileri, 70\’li yıllarda kaleme aldı. Repliklerini ezbere bildiğimiz filmleri ise, 1975-1978 arasında çekildi. Yani, darbenin hemen öncesindeki yıllarda.

İnek Şaban\’ı Güdük Necmi\’si Damat Ferit\’i Kel Mahmut\’u Külyutmaz\’ı Domdom\’u, Tulum\’u, Hafize Ana\’sıyla, bizizdir o… Fırlaması avanağı, şehirlisi köylüsü, batılısı da var orda, doğulusu da, zengin fakir… Özetle, o dönemki toplumun tüm katmanları var Hababam\’da.

Kim yok?
Takunyalı…

İnsanımızın kodlarını bu kadar iyi bilen, toplumu bu kadar iyi gözlemleyen efsane ustanın, Rıfat Ilgaz\’ın, hepimizi tek tek oraya koyarken, takunyalıları ıskalaması mümkün mü? Neden Hababam\’da \”din\” unsuru yok?

\”O dönemi Hababam gibi mizahi bir eserle özetleyemezsin\” diyenler, bana mantıklı cevap verebilmeli… Neden kafasında takkeyle dolaşan öğrenci figürü yok Hababam\’da?

Yoktular çünkü.

60\’lı 70\’li yıllarda da Müslüman\’dı Türkiye… Ama, din bezirgânı yoktu. Olanlar da, parmakla gösterilecek kadar azdı; marjinaldi. Toplumda değer ifade edecek sayıda takunyalı olsaydı, şehirli köylü, doğulu batılı, fırlama avanak gibi, Hababam efsanesinde yerlerini alırlardı.

Yoktular.

O nedenle, 70\’li yıllarda devrimci-ülkücü gençler birbirini gırtlaklarken, darbeden sonra devrimci-ülkücü gençler asılırken, Kürtlerin canına okunduğu, alayının işkenceden geçirildiği, \”anaların ağladığı\” günlerde, bunların hiçbirinin burnu bile kanamadı.

O nedenle, mağdur olarak göstere göstere, anca, soldan dönme Ertuğrul Günay\’ı örnek gösterebiliyorlar. Başka gösterebilecekleri \”orijinal takunyalı\” tek mağdur yok.

Değerli gençler…
Takunyalılar, 12 Eylül\’ün eseridir.

Belgeseli de, Hababam\’dır.

O nedenle, devrimcileri ülkücüleri biçip, takunyalılara koşmaları için yol açan 12 Eylül, Hababam\’ın yazarını mezbahadan bozma hapishaneye tıkmıştır… Zaten, ustanın ölüm sebebi de, takunyalılar tarafından ateşe verilen Madımak\’ta yaşadığı kahırdır.

Ve o nedenle, adım gibi eminim ki, yaşasaydı bugün, timsah gözyaşlarına bakıp, efsanenin son cildini kaleme alır.
\”Hababam Sınıfı Uyanamıyor\”u yazardı satır satır!

Bir Yatırımcı 20 Milyar Doları Nasıl Kazanır?

Geçtiğimiz yıl dünyanın birçok yerinde finans sistemi çöküp, milyonlarca yatırımcı milyarlarca dolar zarar ederken New Yorklu hedge fon yöneticisi John Paulson nasıl 20 milyar dolar kazandı?

The Wall Street Journal\’de Gregory Zuckerman tarafından \”Greatest Trade: How You Can Make $20 Billion\” başlığıyla kaleme alınan yazıda, Paulson\’ın iki yılda 20 milyar doları nasıl kazandığı sorusuna cevap arındı.

Paulson\’ın şirketi, 2007 ve 2009 yılları arasında gayrimenkul piyasası ve büyük finans kuruluşlarının tersine hareket ederek, 20 milyar dolar kazandı. Bu kazançtan Paulson\’a düşen kısmın 4 milyar dolar olduğu bilinirken, yatırımcının günlük kazancı 10 milyon dolardan daha fazla bir miktara ulaştı.

Bu rakam çok kazanmaları ile bilinen yazar J.K Rowling, ABD\’li talk show sunucusu Oprah Winfrey ve golf oyuncusu Tiger Woods\’un 2007\’deki toplam kazançlarının dahi üzerinde gerçekleşti.

Gayrimenkul Krizini Önceden Gördü

Gayrimenkul sektörünün er ya da geç çökeceğine inanan Paulson, 2006\’da riskli mortgage yatırımları olarak gördüğü yatırımlar için 1 milyar dolarlık teminat satın aldı. Konut piyasasındaki balon patlayıp, mortgage kredileri çöktüğünde ise Paulson\’ın satın aldığı teminatın değeri zirve yaptı.

Şirketler Çökerken O Kar Etti

Paulson\’un fonlarından biri bu dönemde bir yılda yüzde 500 yükselirken, 2008\’e gelindiğinde değer kaybedeceklerini ön görerek mali hisselerini azaltan hedge fon yöneticisi, şirketler teker teker çökerken yine kâr etti.

WSJ, ortalama yatırımcıların da bu başarıdan çıkarabileceği dersler olduğuna işaret ettiği analizde, \”Bu derslerin hiçbirinin sonuç getirme garantisi olmasa da Paulson ve birkaç benzeri ismin başarısı Wall Street\’ın kıdemli isimleriyle yarışmak isteyen küçük çaplı yatırımcılara cesaret verir nitelikte\” ifadesini kullandı.

İşte WSJ\’ye göre Paulson\’ın 20 milyar dolarlık kumarından çıkarılabilecek sekiz ders:

  1. Uzmanlara Güvenme
    2007-2008 yıllarında yaşanan konut krizinde Wall Street uzmanlarının da güvenirliğine garanti verdiği mortgage destekli menkullere yatırım yapan ticari ve yatırım bankaları büyük zarar etti.
    Ders: Uzmanlara bile şüpheyle yaklaşın.
  2. Fiyat Balonları Sıkıntısı
    Bazı akademistler finans piyasalarının daha etkin hale geldiğini belirtmesine rağmen son yıllarda konuttan, enerjiye, teknolojiden, Asya kurlarına kadar birçok alanda yaşanan balonlar, piyasaların hareket alanlarının kısıtlandığını gösterdi. Bugün aynı çözüm önerilerini takip eden her çaptan bütün yatırımcılar olası bir sıkıntıda bir çıkış stratejisi uygulayacak gibi görünüyor.
    Ders: Bir çıkış stratejiniz olsun.
  3. Borç Piyasalarına Odaklanın
    Birçok yatırımcı borsalardaki iniş ve çıkışları takip ederken, borç piyasalarında nelerin olup bittiğiyle ilgilenmiyor. Bu büyük bir hata. Gelişmiş piyasalarda görülen sıkıntı belirtileri çok fazla gün yüzüne çıkmıyor. Riskli mortgage tahvili piyasasında yaşanan sıkıntı buna güzel bir örnek oluşturuyor.
    Ders: Borç piyasaları, sorunları öne çıkarmada borsadan daha çok işe yarayabilir.
  4. Yeni Yatırımlarda Uzmanlaşın
    Paulson, borçları teminat altına alan Kredi Temerrüt Takaslarına (CDS) yatırım yaparak büyük kazançlar elde etti. Paulson ve ekibi kredi temerrüt takaslarına yönelik pek bir bilgiye sahip değildi ama kendilerini bu konuda geliştirdi.
    Ders: Kendinizi yeni finans araçları konusunda geliştirin.
  5. Teminat Ödemeleri
    Birçok yatırımcı konut piyasasından zarar görmekten korktu ama çok az Kredi Temerrüt Takasları (CDS) gibi teminat araçlarını kullanmayı tercih etti. Yok pahasına satılan evlerle, oldukça ucuz olan teminatları almayarak daha fazla zarar eden uzmanlar, ilk başta bu seçeneği gör ardı etti.
    Ders: Sigorta yaptırmanın değerini küçümsemeyin.
  6. Deneyime Güvenin
    Son ekonomik durgunlukta kazanların büyük bir kısmı orta yaşlı yatırımcılar oldu. Kariyerlerinde daha öncede ekonomik durgunluklar gören bu yatırımcılar sadece güzel günlerde iş yapan meslektaşlarının önüne geçti.
    Ders: Tarihi bakış açısı değerli bir araç olabilir.
  7. Yapılan Yatırıma Aşık Olmayın
    Paulson 2008 yılında karşı pozisyon aldığı bankalar ve finans şirketleri konusunda 2009 başlarında bir önceki yıla kıyasla daha cesur adımlar atar hale geldi. Bu adımları atmasında kurumların bilançolarını iyileştirdiğine karar vermesi önemli bir etkendi.
    Ders: En iyi ticaret bile sonsuza kadar sürmez.
  8. Şans Faktörü
    2006\’nın başlarında, Paulson gayrimenkul sektörünün batacağı konusunda çok kararlıydı ve yaşanan düşüşten kâr etmeyi başardı. Bazı gayrimenkul sektörü uzmanların konutların fiyatlarının abartıldığına karar verdi ama zararı kaldıramadı.
    Ders: Sektör çok garanti görünse bile tek bir sektörde fazla risk altına girmeyin.

Bu Gidişin Bir Başı Var Bir De Sonu

\"\"Bu gidişat çok önceden belirlenmişti! 100 yıl önce bugün hedeflenmişti!

Yıl 1912. Amerikan başkanı Woodrow Wilson .. Türkiye\’yi paramparça eden ünlü Wilson ilkelerine adını veren kişi… Türkiye sınırları içine bir Kürdistan ve bir Ermenistan haritaları çizen Amerikan başkanı.. Bakın ne diyor:

\’Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve ulusal pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır…\’

Geçenlerde Dışişleri Bakanı işte bu Wilson\’ın adıyla anılan ödüle layık görüldü…

Wilson\’ın 100 yıl önceki planı neydi? Petrol coğrafyasına bir Kürt ve bir Ermeni Devleti oturtmak…

O zaman ince ince hesapladıkları, Türkiye\’yi bölme ve yutma hayalleri gerçekleşmedi. Kuyruklarını ardlarına kıstırıp bir daha gelmek üzere gittiler…

Türkler inanılmaz şartlarda yaptıkları savaştan galip çıktılar. Yedi Düvel buna ağızları köpürerek \’Türk Mucizesi\’ dediler..

Ardından yepyeni bir ülke kuruldu. Türkler ulusal kaynaklarına sahip çıkıyorlardı. Ardı ardına fabrikalar açtılar. Uçaklar, Arabalar yaptılar. Madenlerini işlemeye başladılar, Petrol aradılar…Tarıma yol verdiler, yurttaşlar yarattılar.

Ama içerde işi bozulanlar vardı. Onlar kullanıma hazırdı.. … Kürt Sait isyanı Lozan\’da Musul meselesi masadayken, Dersim İsyani, Hatay için direnilirken tezgahlandı.

Batıya hayran ayran budalaları!

1930\’lardan itibaren koyun postlarına bürünmüş \’uzmanlar\’ genç cumhuriyeti ziyaret etmeye başladı.. Her şey yeniden kurulurken maskeli sırtlanlar Ankara\’da boygösterdi .. Tanzimat kafalı Batıya ayran budalası gibi hayran \’münevverler\’, yabancı emeller için uygun arazi şartları sağladı. 1938\’de milletin önderi öldü ve geride kalanlar hemen Batı\’ya koştu! İngiliz ve Fransızlarla üçlü anlaşma imzalandığında , Gazi Paşa\’nın ölümünün üzerinden 5 ay geçmemişti. Gazi paşa\’yı \’anlamayıp sadece inananlar\’ asıllarına rücu ettiler!

2. paylaşım Savaşına kadar \’ecnebi uzmanlar\’ yurdun tüm açık yaralarına dair raporlarını hazırladılar…

2. Dünya savaşı ile bir süre ara verdiler.. Yalta\’da yeni bir düzen kuruldu artık Avrupa\’nın mührünü Amerika alacaktı

Savaşın sonunda \’yeni dünya\’ sırtlanları İsmet İnönü\’yü bir sömürge anlaşmasına daha razı ettiler. Marshall yardımı çerçevesinde imzalanan anlaşma, Kurtuluş\’dan 24 yıl sonra Türkiye\’yi esir etti.

Önce Dünya Bankası ve İMF denetimine girdik. Sonra NATO\’ya alındık Bedelini Korede kanla ödeyecektik. Üstüne üstlük \’Canım Amerika!\’ diye şarkılar söyledik!Hollywood filmleri seyrettik, Dean Martin, Frank Sinatra dinledik..

1956\’da küresel elitin önde gelen ismi, Rockefeller, ABD başkanı Eisenhower\’a: \’Türkler oltada balık! Yeme ihtiyaçları yok!\’ diyordu.. Sonra Ortadoğu\’daki yüksek idealleri için, işlerine gelen hükümetleri iktidarda tutmak işlerine gelmeyenleri devirmek amacıyla yardım fonlarının kullanılacağı\’ karara bağlanıyordu..

1966\’da NATO haberalma tesislerine kapıyı açtık. Tüm istihbaratımızı ABD\’ye devrettik.

1971\’de \’Büyük Türkiye\’ hayallerimizin bedelini birbirimizi kırdırarak ödettiler Ardından bir darbeyle işi bitirdiler!

Uslanmayıp 1974\’de Kıbrıs barış harekatını yapınca ASALA terörünü başımıza bela ettiler! Ama biz yılmadık, müttefikimize daha sıkı sarıldık..

1980\’de Sovyetlerle sanayi işbirliği, hızlı sanayi atılımları sürerken bir CIA darbesiyle daha sarsıldık..

1984\’de Türkiye ağır sanayi hamlelerine Güneydoğu Anadolu Projesini ekledik. PKK ile ödüllendirildik!

Sevr Hortladı!

100 yıllık Kürt devleti hayali paketlenip Türkiye\’nin önüne kondu. Ve SEVR HORTLADI, kabusumuz oldu..

Fulbright burslarıyla yetiştirdikleri liderleri getirip ülkemizin başına koydular…

1991\’de başa geçirdikleri Turgut Özal\’a kukla bir Kürt devleti için ilk adımları attırdılar.

Çekiç Güç kontrolünde bir Kürdistan devletinin tohumunu attılar..

Irak\’ın kuzeyi güvenli bölge ilan edildi ve PKK Çekiç Güç kontrolünde pamuklar içinde yetiştirildi!

Derken Özal, \’Bir Türk-Kürt Federasyonu\’ndan\’ bahsediverdi!

Bu arada on binlerce vatan evladı yitirildi….

1995\’de Avrupa Birliği \’Kürt Sorununu askeri tedbirlerle ortadan kaldıramazsınız!\’ diyordu. İçerdeki besleme koro onaylıyordu. Bu ülkenin has vatandaşları Azınlık konumuna oturtuldu…

Aynı anda Türkiye\’nin Gümrük Birliği ile eli kolu bağlandı! Yani tüm gelirlerine el kondu, üretimi durduruldu, terörle mücadelede deli gömleğine sokuldu.

1999\’da Apo Türkiye\’ye verildi. Artık İmralı\’dan terörü yönetecekti!

Vatan evladı ölmeye devam etti!

2002 de Türkiye\’ye bir sessiz darbe yapılacak, oyunun son perdesi sahnelenecekti.. Küresel elit, Sevr hükümleri karşılığında AKP\’ye iktidar koltuğunu verdi!

2004\’de Avrupa Birliği Uyum Yasaları önümüze geldi… Bu yasalarla ellerimiz arkadan bağlanıyor, teröriste ise \’VUR!\’ deniyordu.

Vurmaları için gerekli tüm silahlar, Irak ve Güneydoğuya NATO uçaklarıyla aktı… Ordunun sınır ötesi harekatı sınırlandırıldı. İstihbaratımız ABD ve İsrail istihbaratının içinde eridi ve kayıplarımız, 10 yıl içinde 50 kat arttı.

Eşzamanlı olarak Bölgesel Kalkınma ajansları, ikiz yasalar ve yerel \’iktidar\’ girişimleri teröre zemin hazırladı.

Medya vasıtasıyla zehir enjeksiyonu had safhadaydı. Basın tümüyle işgal altında ve köşe başlarını tutanlar. \’Sahiplerinin sesi\’ olmaya can atmaktaydı!

Üniversiteler şirketleşmeyi tamamlıyorlardı. İşbirliği yapan akademisyenler rüyalarında göremeyeceği imkanlarla donatıldı.

2007\’de Amerikan istihbaratçılarından oluşan bir ekip Ankara\’ya yuvalandı.

Gözleri gören, kulakları duyan, burnu koku alan helal süt emmiş vatan evlatları kralın çıplak olduğunu yazıp çizdiler. Ortalığa korku salındı. Konuşmaya başlayanlar dinlendi, terörle mücadelede üstün hizmeti olanlar Silivri\’ye davet edildi..(!)

Artık \’YETER\’ diyenler…

Şimdi geldiğimiz noktada her şey apaçık ortada! Düşman belli..Hem de 100 yıldan beri, hiç değişmedi.

Çokuluslu şirketlerin kontrolünde ABD ve Avrupa Birliğinin elitleri, ve onların denetimindeki mali ve siyasi kurumlar, İMF, Dünya bankası, NATO! Ve tabii içerde onların planlarını yürürlüğe koyan işbirlikçi hükümetler !. Artı Sivil Toplum diye altımızı oyan ajanlar ve onların maşalarının ucunda sallananlar…

Hepsini toplasanız 10 bin kişiyi bulmazlar!

Geride 72 milyon var. İşsiz ve yoksul bırakılmış, dini ve etnik olarak parçalanmış, şehit düşmüş, gazi olmuş, kan kusan, göz pınarları akan 72 milyon..

Psikolojik savaşın her türlüsüyle karşılaşmış, çok hırpalanmış, örselenmiş ama sağduyusunu kaybetmemiş, sabrı defalarca denenmiş bir millet… Sessiz ama derinden, son anda \’YETER\’ diyen…İşte bu nedenle ZALİMler bu milletten korkuyor ve oyun üzerine oyun kuruyor.

Bu millet artık Terörün Washington ve Brüksel\’den fışkırdığını biliyor. Batıyla ittifak yapanların, eşbaşkan olanların bu kan kaybını durduramayacağını da!

Eylüldeki referandum halkın bu bilincinin keskin bir göstergesi olacaktır.. Halk gücünün farkına vardığı zaman başka bir dönem başlayacaktır!

Allah tüm şehitlerimize RAHMET eylesin!!! Onların kanı yerde kalmayacak!

Çömelme Açılımı

\"\"Çok savaş gördü bu millet…
Çömelen devleti ilk kez görüyor.

Her yer jammer dolu.
Sinyal kesiyorlar.
Ki, mayın filan patlamasın.
Havada üç tane Kobra var.
Tam teçhizatlı, tur atıyorlar.
Arada ısı bombası fırlatıyorlar.
Ki, roket gelirse hedefi şaşırsın.
Yüzlerce bordo bereli etrafta…
Araziye yayılmışlar, eller tetikte.
Kum çuvallarıyla çevrili siper…
Ardında, çömelmiş Başbakan.
Ve, Genelkurmay Başkanı.
Ki, mıhlamasınlar.

Moral vermek için yapılan ziyaretin, moral bozucu fotoğrafıdır bu.

Kimseyi rencide etmek maksadıyla yazmıyorum; ben de olsam, ben de çömelirim… Çünkü, elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdiğimiz Irak topraklarına, kendi topraklarımızdaki kum çuvallarının ardından çömelerek bakabiliyoruz bugün anca.

Ankara\’da yıllardır yan gelip yatarken, dizlerinin üstüne çökmüş örgütün, yeniden ayağa kalkmasına göz yummanın neticesidir bu… Kahramanlarımıza vatan haini muamelesi yapıp, içeri tıkarken, \”güzel şeyler oluyor\” deyip, teröriste havai fişek fırlatmanın, şımartmanın neticesidir. Şeref madalyalı subaylarımız kendi kafasına sıkarken, utanmadan sırıtmanın… \”Camilerimizi bombalayacaklar, bize suikast yapacaklar\” iftirasıyla cahil cüheladan oy toplayıp, elinde roketle gezenleri gizli gizli affetmeye çalışmanın bedelidir. Adamlar harıl harıl memleketin yollarına mayın döşerken, şarkıcılarla türkücülerle şov yapmanın, 4-4-2\’yle mi yoksa 3-5-2\’yle mi hallederiz bu meseleyi diye, futbolcularla top sektirmenin bedelidir.

Bir taraftan \”kardeşim\” diye bağrına basacaksın Barzani\’yi… Öbür taraftan \”taşeron bunlar\” deyip, kum çuvallarının ardından çömelerek bakacaksın Barzani\’nin topraklarına.

Nasıl gezebiliriz ki ayakta?