The Don

\"\"Bizim enteller bağırıp çağırıyor: Vay efendim neymiş, \”donla denize girilir miymiş?\”
Kanadalı olsak, belki yadırgar, \”girilmez\” diyebilirdik.
Ama kendimizi bildik bileli biliyoruz ki, bizim millet denize donla girer.
Yazın donla yüzer, baharda çizgili pijamayla pikniğe gider, kışın limon kasasıyla kayar.
Yani, yeni değil, hep böyle.

Peki neden patladı bu tartışma? Çünkü İstanbul\’da kentin kalantor muhitlerine \”halk plajları\” açıldı.
Janjan, varoşla tanıştı… Deniz tatillerini hep Güney Fransa\’da ya da Puket\’te falan geçiren arkadaşlar, bu yaz evlerinin teraslarına kurulduklarında bir de gördüler ki, millet denize donla giriyor.
Tabii hemen, Gucci ayakkabıyla amele balgamına basmış gibi zıpladılar Amerikanvari aksanlarıyla:
\”Ay inanmıyorouum…\”

Kendi oturduğun lüks muhiti, memleketin tamamı zannedersen, inanamazsın tabii…

Sizi bilmem, ben milletin donla denize girmesini destekliyorum arkadaş.
\”Neden\” derseniz… Çünkü o donun kenarından görünen, kendini bu millete \”demokrat aydın\” diye kaktıranların ikiyüzlülüğüdür aslında…

\”Çoğunluk oy verdi\” diye, demokrasi ahkâmları kesip, \”haşema iktidarı\”na şirin görünmeyi biliyorsun.
Peki dona neden itiraz ediyorsun? Demokrasi çoğunluksa eğer, don \”ezici çoğunluk…\”
Çünkü haşema giymeyen var ama, don giymeyen yok.

Yumruk

\"\"Kimse kimseye vurmasın.
Kimsenin burnu kanamasın.

Afrika\’da açlık olmasın.
Yoksul insan kalmasın.
Nükleer silahlar çöpe atılsın.

Uzatabiliriz listeyi…
Söylemesi kolaydır çünkü.

Suya sabuna dokunmadan, \”sağduyu\” çağrısı yapabiliriz mesela… Nasıl olsa, bol keseden yapılan sağduyu çağrıları maaştan kesilmiyor. Veya, saldırgan kahveciymiş diye, ne şekerli ne sade bana müsaade deyip, bu mevzunun kenarından kenarından sıyrılabiliriz yılışıkça…
Ya da, entel dantel barlarında kafası karışmış kızlara şirin görünmek için
\”esefle kınıyorum\” da diyebiliriz.

Ama…
Bu tür köfte lafların, kafası karışmış kızlar dahil, kimseye faydası olmaz.

Soralım dolayısıyla… Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek \”demokratik hak\” kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye \”ırkçılık\” oluyor?

Mayın demokrasiyse…
Yumruk niye faşizm?

Dün seyrediyorum televizyonu, papyonlu bir arkadaş, \”İzmir-Bursa hattında, Trabzon-Samsun hattında tehlikeli yapılanmalar var, oralara dikkat\” diyordu…
\”Hakkâri-Diyarbakır hattı\”nda olan ne peki? Oraya dikkat çekmeye gerek yok mu, Allah\’ın papyonu?

Bir tanesi de \”İlk kez bir parti liderine saldırılıyor\” diyordu…
Mesut Yılmaz\’ın burnunu kırmadılar mı?
Demirel\’e yumruk atılmadı mı?
Özal\’a ateş edilmedi mi?
Ecevit\’e İzmir\’de kurşun sıkılmadı mı?

Normaldir demiyorum…
Niye \”ilk\” deniyor?

Başbakan geçmiş olsun diye aramış Ahmet Türk\’ü, ki aramalı… Peki, Deniz Baykal\’a niye geçmiş olsun yok? Taş atmak, yumurta fırlatmak şiddete girmiyor mu? Light linç olur mu?

Samsun\’da polisler açığa alındı, ki derhal alınmalı… Van\’dakiler niye yerinde duruyor hâlâ? Kandil\’den gelenlerle otobüsün üstüne çıkıp şehir turu atmadığı için mi suçludur Baykal?

Bu kadar soru yeter…
Cevaba gelelim.

Açın gazetelerin internet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun…Yumruğunu \”adaletin tokmağı\” yerine koyup, Ahmet Türk\’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu… Çünkü, teröristi meşru hale getiren \”açılım\” saçmalığı, sadece bir tarafta değil, öbür tarafta da \”eşkıyayı kahraman\” yapmaya başladı.

Hukuku guguk haline getirirsen…
\”Ona göre başka, buna göre başka\” işletirsen, olacağı budur.

Hukuku Niye Sevmiyorlar?

\"\"\”Mayınlı araziyi el âleme verelim\” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”YÖK kadrolarına kimi istersek, onu alırız\” yönetmeliği çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti.

\”Maaşlı çalışanlar kümesteki yolunacak kazdır, bunların gelir vergisini artıralım\” dediler, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Orman arazileri boş boş duruyor, oralara otel kurulsun\” kararı aldılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Türkler kerizdir, tahvil gelirlerine yüzde 10 stopaj ödesin, yabancılar canımız ciğerimizdir, hiç ödemesin\” uygulaması başlattılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Askeri yargıyı boşver, tanımayız\” düzenlemesi yaptılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Memur ölene kadar çalışsın, çok istiyorsa, öldükten sonra emekli olsun\” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Yabancı gelsin, canı ne kadar çekiyorsa o kadar toprak alsın\” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Herkesin telefonu dinlensin, bu işin denetlemesini, Başbakan kimi görevlendirirse o yapsın\” hükmüne vardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Memur kessin sesini, topluca şikâyet başvurusu yapmaya kalkarlarsa maaşları kesilsin\” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Milli park hikâyedir, çevre raporuna filan gerek yok, nerede altın varsa, orayı siyanürlesinler\” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Çiftçilik belgesi olmuş olmamış hiç önemli değil, ben kafama göre, kime istiyorsam ona tarımsal destek vereyim\” dediler, Anayasa Mahkemesi iptal etti. \”Erkek yapıyorsa çapkınlıktır, kadın yapıyorsa
zinadır
\” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti.

\”Ahali uyanmadan GDO sokuşturalım\” yönetmeliği çıkardılar, Danıştay durdurdu. \”Kanun benim… İstediğim hâkimin, savcının telefonunu dinlerim\” yönetmeliği çıkardılar, Danıştay durdurdu. \”Devlete ait arazileri canım kime istiyorsa ona tahsis ederim\” dediler, Danıştay durdurdu. \”Enflasyon oranı filan beni ırgalamaz, belediye otobüsüne yüzde 30, yüzde 50, istediğim kadar zam yaparım\” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. \”Sınava gerek yoktur, liyakate ben karar veririm, kimi istiyorsam onu milli eğitim müdürü yaparım\” dediler, Danıştay durdurdu. \”İşime gelmeyen, biat etmeyen eczacının sözleşmesini feshederim\” hükmüne vardılar, Danıştay durdurdu. \”Elde avuçta ne varsa sattık zaten, Seydişehir Alüminyum\’u da satalım\” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. \”Doktorlar ukalalık yapmasın, alayını taşeron yapalım, mal gibi kiralayalım\” dediler, Danıştay durdurdu. \”Maç başladıktan sonra kuralı değiştirelim, imam hatipler bu seneki sınava farklı katsayıyla girsin\” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. \”Tekel\’i şakır şakır yabancıya sattık, bu işçileri ya kapının önüne koyalım ya da köle gibi çalışsınlar\” hükmüne vardılar, Danıştay durdurdu. \”Şeker fabrikalarını da Tekel gibi yabancıya satalım, nasıl olsa işçilerini 4C yaparız\” dediler, Danıştay durdurdu. \”Öyle her yerde içki içilmesin, sarhoş bunlar, karantina bölgeleri yapalım, vebalı gibi orada içsinler\” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. \”Özürlülerin ne kadar özürlü olduklarını nüfus cüzdanlarına yazalım, kimliğini gösterdiğinde bilelim ne kadar özürlü olduğunu\” yönetmeliği çıkardılar, Danıştay durdurdu. \”İlköğretim çocuklarına okutmak için, içinde Atatürk\’ün olmadığı Türkçe kitabı\” yaptılar, Danıştay durdurdu.

Örnek çok.

E niye sevsinler ki hukuku?

Kitap Telefon Etti

Adam çok roman okurdu. Karısı bir gece kocasının \”Selin\” diyerek sayıkladığını duydu. Oysa kendi adı \”Leyla\” idi. Dayanamadı kocasını uyandırıp sordu:

  • Söyle bakalım, rüyada gördüğün o Selin kimdi?
  • Kitap karıcığım, kitap. Dün okuduğum kitap…

Ertesi akşam adam eve döndüğünde karısına her zamanki gibi sordu:

  • Ne var ne yok karıcığım?

Kadın öfkeyle karşılık verdi:

  • Ne olacak, senin kitap telefon etti!

Biz Kimiz?

\"\"Açılıma karşı çıkanların \”vampir\” olduğunu açıklamıştı Sayın Başbakan…

\”İki cihanda lekeli\” aynı zamanda.

Teröristlerin üstü açık otobüsle tur atmasına karşı çıkanlar kimdi? Anaların ağlamasını isteyen \”vicdansız\”lar, şehit cenazesi gelsin isteyen \”hasta kafa\”lar…
İzmirliler zaten \”gavur faşist\”.

Seçim isteyenler \”hain\”…

Cumhurbaşkanı\’na karşı çıkanlar:
\”Bu memleketten git\”sin!

Malın mülkün yabancıya satılmasına karşı çıkanlar \”sermaye ırkçısı\”…

Van münüt\’ten önce Davos\’a karşı çıkanlar için aynen şöyle demişti: \”Hazımsız tipler\” var, Davos\’un
kıymeti harbiyesi olmadığını söyleyenler var, \”şizofren tipler\” bunlar.

Yüksek vergiye karşı çıkanlar, alışmış \”kudurmuş\”tan beter… Kart faizlerine karşı çıkanlar, kusura bakmasınlar, \”dürüst gözüyle bakmam\” onlara… Tekel işçileri \”yetim hakkı yemeye çalışan\” hortumcular… Sendikalar \”yalancı\” inanmayın, Deniz Feneri\’ni yazanlar \”iftiracı\” sakın almayın!

Taaa 51 senedir giremediğimiz AB\’ye karşı çıkanlar \”vizyonsuz, cahil\”…
Seçim arefesinde avanta buzdolabı dağıtılmasına karşı çıkanlar \”çirkin\”.

Hukuka müdahale edilmesine karşı çıkanlar \”Ergenekoncu\”… Yapmak istedikleri Anayasa değişikliğine karşı çıkanlar \”beyinsiz\”… Aşçı erlerin suikastına inanmayanlar \”soytarı\”…

CHP\’nin \”geçmişi lekeli\”… Baykal \”cibilliyetsiz, çete avukatı\”… MHP \”seviyesiz, densiz, ahlaksız, müfteri\”… Ya Bahçeli? \”Onu tıp dünyasına havale ediyorum\”…

Subaylara iftira atılmasına karşı çıkanlar \”darbeci zihniyet\”… Vatandaştan vazgeçtik, Yargıtay\’ın telefonlarının dinlenmesine karşı çıkanlar \”kirli senarist\”…

Arınç\’a karşı çıkana \”tuuuu\”!
Satılmayan gazetecilere \”yuhhh\”!

\”Fiş\”lendiğimizi öğrenmiştik.

En son ne öğrendik?
Ya bunlardansın…
Ya \”kanı bozuk\”.

Benim bi de sütüm bozuk…
Valide de Atatürkçü çünkü.

Commerzbank \”Türkiye Batacak\” Dedi Ama…

\"TürkiyeGeçen yıl Türkiye ekonomisinin batacağını ileri süren bir analiz hazırlayan Commerzbank önceki gün 2009 yılında 4 milyar 540 milyon € zarar ettiğini açıkladı.

Commerzbank, Almanya\’nın ikinci büyük bankası olarak biliniyor. Amerikan kaynaklı küresel mali kriz başladığında, Commerzbank\’ın ekonomistleri, Türkiye hakkında çok olumsuz eleştiriler yaptılar. Türkiye ekonomisinin, 2009 yılında yeterli döviz bulamayacağını ve dış ödemelerini yerine getiremeyeceğini ileri sürdüler.

Commerzbank\’tan Ulrich Leuchtmann\’ın Financial Times gazetesinde 2009 yılının başında Türkiye ekonomisi üzerine bir analizi yayımlandı. Leuchtmann, Türk hükümetinin bütçe açığını ve cari açığı arttırarak ateşle oynadığını ileri sürdü.

Commerzbank iktisatçısının yaptığı bu analiz, Türk gazetelerinde de çok geniş yer buldu. Ancak önemli bir nokta eksik kalmıştı. O da, Ulrich Leuchtmann\’ın analizinde kullandığı verilere hiç dikkat edilmedi. Leuchtmann\’ın Türkiye ekonomisi hakkındaki olumsuz görüşleri, olduğu gibi Türkiye\’ye yansıtıldı. Oysa Leuchtmann\’ın analizini dayandırdığı veriler hatalıydı.

Ulrich Leuchtmann, Türkiye\’nin cari açığının arttığını ileri sürüyordu. Tam aksine Türkiye\’nin cari açığı 2008 yılının ekim ayından beri sürekli daraldı. Bir risk faktörü olmaktan çıktı. Ayrıca Commerzbank iktisatçısı, Türkiye\’nin kamu borçlarının ulusal gelirine oranının çok yüksek olduğunu belirtiyordu. Rakamlar onun söylediği gibi değildi. Türkiye\’nin kamu borçlarının ulusal gelirine oranı AB kriterleri olan yüzde 60\’ın oldukça altında yüzde 47 düzeyinde seyir etti. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi hakkında Commerzbank iktisatçısının ileri sürdüğü kötümser tahminler gerçekleşmedi. Türkiye, 2009 yılında, dünyada kredi notu iki kademe birden yükseltilen tek ülke oldu.

Peki, Commerzbank\’a ne oldu? Önceki gün, Commerzbank\’ın 2009 yılı bilançosu açıklandı. Banka, 4 milyar 540 milyon € zarar etti. Ayrıca, Commerzbank, Alman Devleti\’nden 18 milyar 200 milyon € yardım alarak ayakta durabildi. Commerzbank Yönetim Kurulu Başkanı Martin Blessing, BBC\’ye yaptığı açıklamada, \”Bankanın verilerinin tatmin edici olmadığını\” belirtti. \”Krizin henüz bitmediğini, eğer 2010\’da da durum düzelmezse, bankanın kâra geçemeyeceğini\” söyledi.

Peki, niçin Commerzbank Türkiye ekonomisi hakkında kötümser tahminlerde bulundu? Çünkü, Commerzbank\’ta Türk vatandaşlarının yüksek miktarda mevduatı olduğu biliniyor. Söz konusu mevduatın, varlık barışı, nedeniyle Türkiye\’ye gelmesinin engellenmesi amacıyla olumsuz havanın yayıldığı tahmin ediliyor. Anlayacağınız, Commerzbank iktisatçılarının bilerek veya bilmeyerek Türkiye ekonomisi için yaptığı olumsuz tahminler bizi batıramadı. Ama Commerzbank battı. Ancak devlet yardımıyla, ayakta kalabildi.

Hayırlara Vesile Olsun

\"\"Almanya\’daki Keriz Feneri\’yle dini bütün vatandaşlarımızı dolandırdığı ortaya çıkan Erzincan Başsavcısı\’nın evi basıldı.

Frankfurt savcılığı, gurbetçilerimizin paralarını cukkalayarak gemi alan Koramiral\’i gözaltına aldı. Kemal Kılıçdaroğlu\’nun bavulla kuryelik yaptığı, arada iki bavulu kendi bagajına atarak, Las Vegas\’ta yavrularla yediği iddia edildi. Kılıçdaroğlu, \”Külliyen yalan, ben o sırada umredeydim\” dedi. \”Size İzmir\’de otomobil fabrikası kuracağız\” vaadiyle ahaliyi tokatlayan Oktay Vural\’ın 7\’den 77\’ye herkesi ayakta yiyip, Kanal 777 diye televizyon kurduğu öne sürüldü. Memleketin topraklarını yabancıya peşkeş çeken ünlü arsa spekülatörü Toprak Dede\’nin 96 yaşındaki sevgilisi Muazzez İlmiye Çığ\’la birlikte cennette tapu sattıkları anlaşıldı. Aşçı er Levent Kırca\’nın Devlet Bahçeli\’ye suikast planı hazırladığı, ancak, yanlışlıkla Deniz Baykal\’ın evinin önüne giden tetikçi-elektrikçi er Müjdat Gezen\’in suçüstü yapılacağını anlayınca, polisten pet şişeyle su isteyerek, krokiyi yediği ortaya çıktı. Burkina Faso\’dan gelen ihbar telefonuyla yakalanan iki er hakkında \”gülmekten öldürmeye\” teşebbüsten dava açıldı. Genelkurmay Başkanı, geçenlerde bindiği F-16\’ya kene konulduğunu açıkladı. Taraf Gazetesi, \”Türkiye laiktir laik kalacak\” diyen Cumhurbaşkanı\’nın gizli gizli kaydedilmiş ses bandını yayınladı. Harp okulu yatakhanesinde yapılan aramada üç Nutuk, beş Atatürk rozeti ele geçirildi, laik sızma girişiminde bulunan subaylar ordudan atıldı; başbakan şerh koydu. Frankfurt Savcısı\’nı telefonla arayarak, \”Koramiral\’i bırak\” dediği iddia edilen Sabih Kanadoğlu, \”Evet aradım ama, davayla ilgisi yok, Eintracht Frankfurt-Bayern Münih maçını sormak için aradım\” dedi. Dursun Çiçek\’in atmadım dediği ıslak imzayı, Keriz Feneri Noteri\’nde attığı ortaya çıktı. Yargıtay ve Danıştay üyeleri, açığa alınan Keriz Feneri Noteri\’ne destek ziyaretinde bulundu. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, yetkisini aşan Frankfurt Savcısı\’nın derhal görevden alınmasına; Keriz Feneri Noteri\’nin ise, Anayasa Mahkemesi Başkanı yapılmasına karar verdi. Yarsav, Keriz Feneri haberlerine yayın yasağı getirilmesini istedi.

Adalet Bakanı isyan etti, \”Günahsız insanlar içeri tıkılırken, Keriz Feneri\’nin üstü örtülüyor\” dedi. \”Darbeciler Keriz Feneri\’ni kolluyor, halkımıza yazık\” diyen Bülent Arınç ağladı.

Bi uyandım sıçrayarak…
Meğer koltukta içim geçmiş.
Kan ter içinde kalmışım.
Hayırlara vesile olsun.

Re\’vize…

\"\"Sene 2002.
24 Ekim.

Galatasaray-Brugge maçı için Belçika\’ya gitmiştik, üç tane giydirdiler, dönüyoruz.

Brüksel Havalimanı\’ndayım.
Pasaport kontrolü…
AB üyesi ülkelerin vatandaşları, kendilerine ait kapıdan şakır şakır geçiyor. AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları, yani biz, kuyrukta, kuzu gibi bekliyoruz.

Önümde biri var…
Ünlü bi politikacı.
Yanında monşer kılıklı biri.
Laflıyorlar.
Anlıyorum ki, o monşer kılıklı arkadaş, Brüksel Büyükelçiliğimiz\’de görevli bir memur… Politikacıyı uğurlamaya gelmiş, \”hattızatında efenim\” filan diyor.
Yıkama yağlama yani.

Malum, çenemi tutamam.
Öne doğru eğildim…
\”Beyefendi, daha ne kadar bu kapılarda sürüneceğiz?\” dedim.
O zamanlar yazmıyorum…
Haliyle beni tanımıyor.
Gülümsedi…
\”Çok yakında\” dedi.
\”Biz iktidara gelince, bu çirkin muameleden kurtulacağız.\”
Haliyle gülümsemedim.
\”Umarım\” dedim…
\”Çok gördük sizin gibi diyenleri, bakalım, bir de sizi görürüz.\”
Gene gülümsedi…
\”Görürsünüz\” dedi.

Abdullah Gül\’dü o.

10 gün sonraki seçimde iktidara geldiler… Başbakan oldu. Hatta o kadar başarılı bulundu ki, Cumhurbaşkanı oldu.

E bakıyoruz… AB duvar.
Hatta, vazgeçtik Avrupa\’dan…
Azerbaycan\’a bile vizeyle gidiyoruz.

Ama bu arada… Suriye, Lübnan, Libya ve Ürdün\’den sonra Katar\’a da vize kalktı!

\”Görürsünüz\” demişti…
Gördük hakikaten.

NOT: Başkomutan\’dır kendisi…
Orayı ayrıca görüyoruz!

Papazın Horozu

Rahibin kilise bahçesinde bir kümesi vardır. Bir gün horoz ortadan kaybolur. Horozu bulması, ya da yeni bir horoz alması gerek. Ayinden sonra cemaatine sorar:

  • Kimin horozu var?

Bütün erkekler ayağa kalkar..

  • Hayır onu demedim, horozu gören var mı?..

Bütün kadınlar ayağa kalkar..

  • Hayır efendim, yani ben başkalarının horozunu kim gördü demek istiyorum..

Kadınların yarısı ayağa kalkar.. Rahip iyice kızar..

  • Allah, Allah!.. Ne laf anlamaz insanlarsınız. Benim horozumu kim gördü yahu?..

Bütün rahibeler ayağa kalkar..

Roberto Rafsancani

Bizim Ahmet lokantada otururken içeri çok güzel bir hanım gelmiş, tek başına bir masaya oturmuş. Ahmet hemen hanımın yanına gitmiş, birlikte yemek yemeyi önermiş; sonra da masaya çökmüş.

Hanıma hemen sormuş:

  • Ne iş yapıyorsunuz?
  • Akademisyenim. Erkeklerin cinsel güçleri üzerine araştırma yapıyorum!

Ahmet bir iki yutkunmuş ama bozuntuya vermemiş:

  • Peki ne çıktı araştırmalarınızın sonucunda?
  • Aşağı yukarı iki yıl çalıştım… Sonunda gördüm ki, kadını en çok mutlu eden erkeklerin başında İtalyan\’lar geliyor…Sonra da İran\’lılar! Bu arada, benim adım Canan, sizin adınız nedir?

Ahmet hemen cevabı yapıştırmış:

  • Roberto Rafsancani!