Hani Yüksek Faiz Düşük Kur Vardı?

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 15 Ocak\’ta Bankalar Arası Para Piyasası ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo-Ters Repo Pazarı\’nda uygulanmakta olan kısa vadeli faiz oranlarının sürpriz oranda indirilmesine karar verdi. Faizler 200 baz puan düşürüldü.

Merkez Bankası gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 15\’ten yüzde 13\’e, borç verme faiz oranı ise yüzde 17,50\’den yüzde 15,50\’ye indirildi. Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalar arası Para Piyasası\’nda saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 11\’den yüzde 9\’a, borç verme faiz oranı ise yüzde 20,50\’den yüzde 18,50\’ye indirildi. Açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 16,50\’den yüzde 14,50\’ye indirildi.

Bu iki puanlık faiz indirimleri, piyasa beklentilerinin oldukça üstünde düşüler demek! Merkez Bankası gerekçe olarak son dönemde açıklanan verilerin, iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın giderek derinleştiğine ve uluslararası kredi piyasalarındaki ve küresel ekonomideki sorunların önceki tahminlere göre daha uzun bir süre etkili olacağına ilişkin görüşlerin güçlendiğini gündeme getirmekte. Bu çerçevede iç ve dış talep ile enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskıların süreceğini de düşünmekte. Ayrıca, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki birikimli düşüşlerin enflasyonu olumlu etkilediğini ve enflasyonun 2009 yılının ortalarından itibaren yıl sonu hedefi ile uyumlu düzeylere ineceğini ve 2009 yıl sonunda ise hedefin altında kalma ihtimalinin arttığını vurgulamakta!

Bu nedenle Kurul, önümüzdeki aylarda yapılması öngörülen faiz indirimlerinin önemli bir kısmını erkene almanın, finansal koşullardaki ek sıkılaşmanın telafi edilmesine katkıda bulunacağını düşünerek, fiyat istikrarını sağlama temel amacı ile çelişmemek kaydıyla, uluslararası piyasalardaki sorunların ekonomimiz üzerindeki etkilerini sınırlamak için, üzerine düşen tedbirleri almaya devam edeceğini de deklare etmekte. Küresel finans piyasalarındaki sorunların reel ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutuna ilişkin belirsizlikler halen yüksek seviyede olduğundan, bundan sonraki olası faiz indiriminin miktarı ve zamanlaması enflasyon görünümünü etkileyen unsurlardaki gelişmelere bağlı olacak vurgulamasını da yapmakta. Ayrıca enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin, Kurul\’un geleceğe yönelik duruşunu değiştirmesine neden olabileceği de, önemli bir ikaz olarak söylenmekte.

Şimdi Türk toplumu bu birkaç kez peş peşe gelen faiz indirimlerini nasıl yorumlayacak? Eğer Ayşe Teyze-Ali Rıza Bey ekolünden biri iseniz, Merkez Bankası\’nın \’yüksek faiz düşük kur\’ hastası olduğunu, gerçekler ne olursa olsun, söylemeye devam edersiniz.

Yok eğer biraz insaf ve mantık sahibi iseniz, 2006 yılında iç talep ve dış talep yüksek iken, enflasyon da yükselmekte iken, Merkez Bankası\’nın enflasyon beklentilerini zaptedebilmek için faizi hızla yükselttiğini gözlemler ve gerçekleri kabul eder, bankanın faiz yükseltme kararını, o dönemdeki dışa sermaye kaçışı ve kurun etkilemediğini görürsünüz, faizi artırmayı gerektirenin, enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki yükselme olduğunu anlarsınız.

Benzeri şekilde şimdi, 2008 yılı sonunda ve 2009 başında, iç ve dış talep zayıf iken ve dışa doğru sermaye çıkışı da var iken ve kur dalgalı ve hareketli iken, enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin düşmesi karşısında, Merkez Bankası\’nın faizleri peş peşe birkaç defa hızla düşürdüğünü de görürsünüz.

Merkez Bankası enflasyona reaksiyon verirken, kura reaksiyon veriyor diye düşünmenin doğru olmadığını, Merkez Bankası\’nın sadece kur volatilitesini etkilemek için minimum müdahale yaptığını nihayet anlarsınız!

Ama bazılarımız, Merkez Bankası\’nın \’milattan beri non stop para politikası hatası\’ yaptığını düşünüyor! Ne yapalım, burası böyle bir ülke! Bu ülkede ekonomi bilim değil, bir inanç, bir batıl itikattır!

Fed\’s Strong Dollar Policy

Ever since Robert Rubin began the tradition in the mid-1990s, it has been a significant element of the Treasury Secretary\’s job description to continuously state that a strong dollar is in the national interest. It is widely regarded that such utterances, if repeated often enough, can constitute the sum total of what is still laughingly known as the nation\’s \”strong dollar policy.\”

Over the past two generations, the American government has launched many failed campaigns. To name just a few, there has been the war on drugs, the war on poverty, and the continued attempts to improve education. But the strong dollar policy must be seen as the poster child for all failed Federal policies. However, many in the market took cheer that the policy is now being greatly expanded. In an unprecedented move, the Fed Chairman is now adding his voice to the chorus and using the same rhetoric previously used by Treasury alone. That\’s two people saying the words… not just one. A double barrel strong dollar policy!

As the administration is so fond of saying, a nation\’s currency reflects the underlying strength of its economy, and in that sense can be seen as a nation\’s economic report card. In truth, a strong currency is in the interest of every nation, just as good grades are in the interest of every student. Using this basic analogy, a flunking student cannot improve his grades by simply telling his parents, teachers, and fellow students that he has adopted a \”straight A policy.\” If his words are not accompanied by a change in actual behavior, whereby he stops cutting class, and starts studying more, his new policy is unlikely to achieve results. So long as his bad habits persist, the policy will not be any more effective simply because one of his friends chimes in.

In his speech this past Tuesday, Ben Bernanke finally admitted that the weakness in the dollar was contributing to both higher inflation and elevated inflation expectations. This stands in stark contrast to his recent testimony in front of the House Banking Committee, where in response to a question asked by Congressman Ron Paul, he confidently declared that the weakness of the dollar only effected Americans who travel abroad. It is amazing how little attention this complete reversal received.

The media of course wasted no time in declaring that Bernanke\’s speech heralded the opening of a new front in the campaign against the falling dollar. For example, CNBC\’s Larry Kudlow proclaimed that Bernanke had endorsed \”King Dollar\” (someone needs to remind Kudlow that the king has long since abdicated his throne) and the network ran an entire segment on how to profit from the new dollar rally. All of this because Bernanke merely mentioned the dollar, acknowledged its effects on inflation, and expressed concern for its plight. As far as the media and Wall Street are concerned, words without action are enough. Too bad that\’s not the way things work here on the planet Earth.

The real take away from Bernanke\’s comment is not that the dollar is about to rally, but that it is now more likely to sink even lower. I believe the main reason Bernanke has refrained from mentioning the dollar in the past is that he did not want to be put in a position of actually having to do something about its decline. He is now so fearful of an imminent dollar collapse that he must have felt compelled to throw down the gauntlet despite his fear that someone might actually pick it up.

My guess is that currency traders will ultimately see this as an act of desperation. When the dollar keeps falling a chorus will swell to demand that the Fed put teeth in its new policy. If Bernanke does nothing the world will finally see a naked emperor and the dollar\’s decline will turn into a rout. If, on the other hand, the Fed raises rates to defend the dollar, and only a short term bounce results, then all remaining confidence in the Fed\’s ability to support the dollar will evaporate as well. This is probably Bernanke\’s greatest fear and is likely the main reason he waited so long before mentioning the dollar. The fact that he felt compelled to do so now likely means he knows the game is coming to an end.

Peter Schiff
Jun 9, 2008
http://www.321gold.com/editorials/schiff/schiff060908.html

Kıtır Kıtır Kesiliyoruz

Kıtır kıtır kesiliyoruz haberimiz yok.
Hedefe varmak için herşeyi mübah sayan insanlar var karşımızda.
Önce koca imparatorluğu yediler sizi sömürüyor bunlar diyerekten.

\"Osmanlı\"

Sonra yönetimlere kendi adamlarını getirip devletleri birbirine düşman ettiler.
Hatta bizim elimizde yetiştirildi bazıları (M. Kaddafi, Pervez Müşerref, Talabani, Barzani ve dahi Putin).
Taliban\’ı kurdular, Hamas\’ı kurdular, El Fetih\’i kurdular ki kim ne ediyor diye kontrol altında tuttular (Hiç canlı bomba olur da 1-2 kişinin ölümü ile sonlanır mı olay ya da olay olduktan sonra nasıl olurda zırt diye yapanlar bulunur(HSBC)).
Giremedikleri ülkeleri bizim elimizle (Somali, Kosova, Afganistan) bize olan sempatiyi ön planda tutarak (istediklerini) elde ettiler.
Erbakanı getirdiler ve İsrail ile en önemli antlaşmalara imza attırdılar. Sol kesim başta olsa, halk isyan ederdi.
Bahçeli\’yi getirdiler, Apo\’yu teslim ettiler. MHP muhalefet olsa, ortalık toz duman olurdu.

Korkum şudur:
Enerjide neredeyse full dışa bağımlıyız. Kazandıklarımızı da 1 ton demir yığınından ibaret arabalara, karizma yapmak için telefonlara veriyoruz.
Şu anki görüntü de artı değil, diğer ülkelere nazaran eksideyiz.
Urganı öyle bir tutmuşlar ki tam kıvamında, çekseler kopacak ama çekmiyorlar.
Ya dışarıdan müthiş karapara girişi var ya da yapılanlar bilinçli. Yoksa çoktan sistemin çökmesi lazımdı.
Şayet 2.si ise, gerçekten ayvayı yedik.
Yarın çat diye bu İsrail olayı kesilir de RTE ön plana çıkarılırsa, aha işte o zaman korkarım. Bölge ülkelerinin gözünde büyütülen bir RTE ile istedikleri herşeyi elde edebilirler.
Sonra da RTE\’yi Erbakan, Bahçeli vs gibi dereye yuvarlarlar. Onlar için kahraman çıkarmak o kadar zor değil. Basın sağolsun. 🙂
Umarım yanılırım.
Geçmişte yapılan yanlışlıklar yapılmamalı çevre ülkelere bakış açımız bu kadar negatif olmamalı.
Ekonomik yönden güçlü olmadıktan sonra emir almak mecburi gibidir.
Sadece ekonomik yönden güçlü olmak yetmez. İçeride tüm millet olarak, tepedekiler ile alt kademedekiler birbirini kucaklamadıktan sonra erimeye mahkumuz. Eğitim sistemindeki bu curcuna bu başıboşluk acilen düzelmezse vay ki vay halimize.

Year of the Rat

According to the Chinese Zodiac, is a Year of the Rat (Earth), which begins on February 7, 2008 and ends on January 25, 2009. First in the cycle of 12 Animal signs, the Rat Year begins the sequence and recurs every twelfth year. It is a time of renewal in so many ways. From New Year to Valentine\’s Day, to the arrival of spring, may all the blessings and delights of the New Year be yours.

A Rat Year is a time of hard work, activity, and renewal. This is a good year to begin a new job, launch a product or make a fresh start. Ventures begun now may not yield fast returns, but opportunities will come for people who are well prepared and resourceful. The best way for you to succeed is to be patient, let things develop slowly, and make the most of every opening you can find. People born in an Earth Rat are said to be logical realists, shrewd, charming, ambitious, and inventive. Of course, the entire horoscope must be considered when making any personality assessment.

In Chinese, the Rat is respected and considered a courageous, enterprising person. People born in the Year of Rat are clever and bright, sociable and family-minded. They have broad interests and strong ability in adapting to the environment and able to react adequately to any changes.

They are gifted in many ways and have an easy going manner. They are active and pleasant, tactful and fantastic, and are able to grasp opportunities. They seem to have interests in everything and hope to participate in doing it and usually do it very well.

Yatırımın 10 Kuralı

Yılın ilk yazısında piyasa analizinden ziyade çok iyi bilinen bir analist Bob Farrell\’in Yatırımın 10 Kuralı olarak bilinen kurallarını özetlemek istiyorum.

  1. Piyasalar uzun vadede ortalamaya geri döner. Nasdaq\’ta veya İMKB\’de olduğu gibi hırs veya korku ile hareket eden ve uçlara giden fiyatlar bir noktada mutlaka olması gereken seviyeye geri döner.
  2. Bir yöne doğru yaşanan aşırı hareket aksi yönde bir aşırı harekete neden olur. Sanırım petrolde görülen yükseliş ve düşüş iyi bir örnek.
  3. Asla yeni bir dönem yoktur. Her zaman \”bu kez farklı\” diyenler olur ancak asla farklı değildir. Petrol bir daha 100 dolar olmaz çünkü… diyenler buna güzel bir örnek (bu arada daha 2008 petrol fiyatlarını tahmin edemeden 2012 hatta 2030 nasıl tahmin edilebiliyor gerçekten anlaşılmaz)
  4. Dik bir açı ile yükselen/düşen piyasalar tahmin ettiğinizden daha fazla mesafe yol alır ancak hiçbir zaman yatay hareket ederek düzeltmez. Sanırım BRIC ülkeleri ve emtialarda yaşanan yükseliş ve düzeltme hareketi bu kurala iyi bir örnek oluşturabilir.
  5. Çoğunluk en fazla zirvede en az dipte yatırım yapar. Bu nedenle bir yatırım fırsatı gazete manşetlerine, internet sitelerine düştü ise çok geç kaldınız demektir.
  6. Hırs ve korku kararlarımızdan daha etkilidir. Çoğu zaman yatırımcı kendi düşmanıdır. Hırs ve korkunun etkisi altında doğru kararları almamız zorlaşır.
  7. Piyasalar geniş tabanlı hareket ederken kuvvetli ama birkaç senet/emtia önderliğine hareket ederken zayıftır. Yani birkaç hisse senedi önderliğinde yükselen piyasa çok kuvvetli değilken pekçok senet ve sektör eşliğinde yükselen endeks sağlıklı bir durumda demektir.
  8. Ayı piyasalarının 3 aşaması vardır. Sert bir düşüş, tepki yükselişi ve temel verilere dayanan tahmin edilenden daha uzun bir gerileme. Bugünkü durumla karşılaştırırsak henüz üçüncü hareketi görmediğimizi düşünüyorum.
  9. Tüm uzmanlar ve tahminler aynı noktada birleşiyor ise başka bir şey olacak demektir. Ayrışma olacak dendi olmadı, hiperenflasyon dedi deflasyona koşuyoruz, petrol 200 dolar dendi 35 dolar oldu, dolar 5 para etmez dendi 1.23\’e yükseldi vs vs.
  10. Boğa piyasaları her zaman Ayı piyasalarından daha keyflidir. Gerçi bu pozisyona bağlı olarak değişebilecek bir kural ama sanırım genelde geçerli.

Şant Manukyan, İş Yatırım
http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=95&id=32277
01.01.2009

Yastığın Altındakiler

\"\"

İşte övündüğünüz demokrasi, işte beceriniz…

Siz soyunuzu sopunuzu bu babaların ve çocuklarının hakları ile zengin ede durun. Çocuklarınızı yurt dışında okutun. Köpekler gibi birbirinizle utanmadan kavga edin..

Biz çocuklarımızı yıldızlıların botlarını silsinler diye askere gönderelim, Siz altın çatal bıçak kullanın.

Biz okusunlar diye aç kalıp okul okutalım siz üniversitenizde kendinizi sultan sanıp ahkam kesin.

Biz adalete güvenelim, siz simit çalana 6 yıl hapis verip ülkeyi soyanla akşam yemeği yiyin.

Siz bu ülkenin zenginleri aman laf etmesin diye IMF ye gidin, biz onları ödeyelim.

Sonra 10 gün gecikince elektiriği kesin; ısınmasınlar diye %75 gaz zammı yapın.

Sonra utanmadan yastık altındakileri çıkarın diye beyan verin…

Bu ülkede şerefsizler de vardır her yerde olduğu gibi…

AMA ŞEREFSİZLİĞİ DE AŞINCA…

Amerika\’da İç İsyana Hazırlık

Amerikan tarihinde ilk kez ordu, iç güvenlik için konuşlandırılıyor. Neden?

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, ekonomik krizin merkezi olan ülkelerde, yaygın iç isyanların yaşanabileceği uyarısı yaptı. Kahn\’a göre, \”Eğer gelişmiş ülkeler, krizden kurtulmak için uyguladıkları yöntemlerde geniş kitlelerin ortak çıkarlarını değil de, elitlerin çıkarlarını öne alırlarsa\” bu kötü gelecekle yüzleşecekler.

Bu uyarılar çok önemli. Amerika ve Avrupa gibi merkez ekonomileri vuran krizin algılanış biçimi maalesef son derece hastalıklı. Bırakın ekonomik kriz demeyi, \”finans krizi\” ifadesiyle tanımlanıyorsa bu durum, alınacak önlemler de isabetli olmayacaktır. Ortada sadece bir finans krizi yok. Sadece ekonomik kriz de yok. Aynı zamanda siyasal ve sosyal krizlerin işaretleri de var. Daha temelde, Batı dünyasını büyük bir felsefi dönüşüme zorlayan tarihsel bir buhran söz konusu.

Kahn\’la devam edelim:

Birçok ülkede, sosyal patlamalar yaşanabilecek. Bunlara gelişmiş ülkeler dahil. Eğer finans sistemi yeniden yapılandırılamazsa, şiddetli isyanlar başgösterebilecek. Özellikle ABD\’de bu isyanlar, vergilerin elitlere gitmesi ve doların devalüe edilmesiyle harekete geçebilecek….

Bazıları beş yıl sonra ABD\’nin \”gelişmemiş ülke\” kategorisine düşeceğini, gıda isyanlarının başlayacağını öne sürüyor. Onlar; dünyanın bu kriz yüzünden çok acı çekeceğini ama topyekun ekonomik çöküş yaşamayacağını, ancak Amerika\’nın tam bir ekonomik Armageddon yaşayacağını iddia ediyor.

ABD Merkez Bankası\’nın kısa vadeli faizleri sıfırlamasının dolar kaçışını hızlandıracağı, önümüzdeki yıllarda ABD\’de hiper enflasyonun başlayacağı gibi ihtimaller bu tür endişelere kapı aralıyor.

Petrol fiyatlarını 150 dolarlara çıkaran finans sistemi, gıda fiyatlarında da benzer oynamalar yapmış, birçok ülkede protesto gösterileri başlamıştı. Bu çevrelerin son oyunu dolar üzerine oldu. Bir süre sonra, bugün baskı altında tuttukları altın fiyatları üzerinde benzer bir spekülasyon yapacakları konuşuluyor.

Durumun finans ve genel anlamda ekonomik boyutu bir şekilde tartışılıyor. Ama muhtemel siyasal sonuçları, yol açacağı toplumsal gerilimler üzerine pek kimse kafa yormuyor gibi. Strauss-Kahn, gıda fiyatlarının hızla arttığı bu yılın ilk döneminde de benzer açıklamalar yapmış, yüz milyonlarca insanın açlıkla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunmuştu.

Krize karşı önlemler ve kriz sonrasına ilişkin yeni ekonomik yapı eğer geniş kitleleri tatmin edecek nitelikte olmaz, bugüne kadar olduğu gibi, yine yönetici eliti tatmin amaçlı olursa, işte o zaman şok dalgaları Avrupa ve özellikle Amerika sokaklarını vuracak.

Peki bu ihtimale karşı ne tür önlemler alınıyor?

Afganistan ve Irak\’tan dönen binlerce asker iç güvenlik için görevlendiriliyor. Yani \”iç tehdit\”lere karşı hazırlanıyor. Kitle kontrolü ve sivil isyanlara karşı eğitiliyor. Bu hazırlıkla ilgili 2006 yılında yazdığım yazılar şaşkınlıkla karşılanmıştı.

\”FEMA (Federal Acil Yönetim Ajansı) yeniden yapılanıyor. Hem de nükleer saldırı, isyan ve iç savaşa göre. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim yasaları yeniden belirleniyor. Bankacılık işlemlerinden vatandaşlık yasalarına kadar ABD olağanüstü şartlar için hazırlık yapıyor\” demiş ve \”ABD neye hazırlanıyor\” diye sormuştum.

Amerikan tarihinde ilk kez ordu, iç güvenlik için konuşlandırılıyor. Askeri birimler 24 saat iç tehdide karşı görevlendiriliyor. Uygulama 1 Ekim\’den itibaren başladı. Ülke içinde konuşlandırılacak ilk askeri birim, ABD Kuzey Komutanlığı\’na (NorthCom) bağlı. Bu birlik neye karşı savaşacak? Nükleer saldırı, iç savaş ve toplumsal kaosa karşı. Kitleleri kontrol altına alacak. Çatışma sonrası için gerekli sorumlulukları yerine getirecek. Aylardır bunun tatbikatı yapılıyor…

ABD böyle bir felaketle yüzleşir mi? Umarız bu tür gelişmeler olmaz. Ancak krize müdahale şekli, kriz sonrası için hazırlıklarda aynı adaletsizlik üzerinde ısrar edilmesi, toplumun genelini kurtarma yerine iktidar elitlerini, sermayeyi yönetenleri güçlendirmeye yönelik yaklaşımlar, iç isyan ve sosyal huzursuzluk ihtimallerini güçlendiriyor.

Olaya sadece \”finans krizi\” olarak bakanlar bakalım birkaç ay sonra aynı ifadeyi kullanmaya devam edecekler mi? Hep birlikte göreceğiz…

€/$ Savaşında Borsalar

Görünen ABD krizinden sıyrılmak isteyen € bölgesinde sinsice değer kaybettirilen € sayesinde ticaretin küçülmek zorunda kaldığı dünyada pazar paylarını en azından kaybetmeme derdine düşülmesi sonucu ABD tüm dünyaya $ pompalayarak karşı bir atağa geçerek krizin faturasını başkalarına ödetme operasyonuna başladı veya başlamak üzere.

Parite 2$ = 1€ diyenler oldukça şahinleşecek gibi. Özellikle Barack Huseyin OBAMA dünyaya daha fazla mal satabilmek için tüm fırsatları değerlendirecek. ABD nin bundan başka da yapabileceği fazla da bir şey yok.

$\’ın değer kazanması ile güçlenen ABD ihracatı dengeye oturana kadar devam edecek olan bu sistem sayesinde ABD kökenli şirketler değer kazanmaya başlarken, diğer ülkelere ait şirketler değer kaybetmeye belki de iflas etmeye devam edecekler. ABD yardımcı olmak için bu ülkelerden mal alarak ithalat yapmak yerine $ borcu vermeye devam edecek ve $\’ın değerinin kaybolmasını da bu yöntemle desteklemiş olacak ve yakın bir zamanda € bölgesi ülkelere bile ABD\’ye göbek bağı ile bağlanmış olacaklardır. Bu ülkelere Rusya ve Çin de bağlanacaktır. Bu belki de ABD\’nin yeni savaşlar açabilecek ekonomik gücü de toparlamasına neden olabilir.

Bu senaryo doğrultusunda ABD ile diğer ülke borsaları birbirinden etkilenecek olmalarına rağmen bazı ülkelerde iflaslar ve batmalar nedeniyle ciddi çöküntüler yaşanabileceğini düşünüyorum.

Eller Gidiyor Aya

Dün BBC\’de ilginç bir program vardı.

Dünya Krize giderken, ortadoğuda finansal anlamda yıldızı parlayan bir ülkeden bahsediliyordu…

LÜBNAN…

Lübnan Merkez Bankası başkanı ile de röportaj yapılmış ve kendisi diyor ki:

2007 senesinin Mayıs ayında ben bu krizi öngördüm, ve bankalarımızı uyardım;
Uluslararası piyasalardaki riskli portföylerin sıfırlanmasını sağladım;
Mevduat munzam karşılığını %30\’lara çıkardım;
Bankaları takip altına alarak riskli pozisyonlarını kapatmalarını sağladım…

Ve sonuçta, BEYRUT ortadoğuda yıldızı parlayan bir finansal merkez olma yolunda ilerliyor.

Ne diyeyim: eller gidiyor aya, biz kaldık yaya..

Bu arada, Goldman Sachs, YTL\’nin %36 oranında fazla değerli olduğunu buyurmuş?
Yani US$\’nin değerini 2.40 YTL olarak görüyorlar.

MB\’nın döviz munzam karşılık oranını düşürmesi de cabası!!

Globalizm Çağının Birinci Savaşı ve Türkiye

Ateşli silahların dünya çapındaki dehşet dengesini; diplomatik, siyasal ve ekonomik olarak kontrol altına alan Kapitalizm, Soğuk Savaş\’a son verirken Rus Sovyet\’ini de dağıtmıştı.

Kapitalizm ve arkasındaki güç ABD yeni bir çağı başlatıyordu; Global Çağ.

Dehşeti ve elbette sükunu da tüm tarihi süreç içinde en yüksek mertebede kontrol etmesini öğrenmiş ve o iddiada olan kapitalist \”Akıl\” ya da ABD; ülkelere diplomasi, siyaset ve ekonomik üstünlüğünü sanki Maestro\’ nun bagetine hakimiyeti hünerine benzer bir şekilde kullandı.

Kimine dehşeti kimine sükunu vermek iddiasında oldu.

İran\’ ı açık düşman ilan etti.

İslami Ruhun, aklın ve kültürel kazanımlarının iğdiş edilerek Siyonist-Hristiyan birlikteliğine ilişiklendirilmesinin siyaseti yapıldı.

İslam Ülkeleri içinde \”Bağımsızlık, Özgür Akıl ve Vicdanın temsilcisi\” Türkiye\’de bu karakterin bizzat kendine yani Atatürk\’e karşı yoketme siyaseti uygulanarak Türkiye\’yi ilişiklendirilmiş İslamın başrol oyuncularından biri yaptılar.

Asya Ülkelerini, barışta dost, potansiyel savaşta rakip kıldılar.

ABD ile Asya Ülkeleri arasında sanki görünmez bir anlaşma vardı.

ABD yüksek cari açık verirken diğer taraftan başta Çin olmak üzere Asya Ülkeleri bol bol ABD tahvilleri satın alarak ABD\’ye borç veriyorlardı.

ABD Cari İşlemlerini ve Cari Açığını finanse ediyor, Asya Ülkeleri de paralarını sabit kurda ve az değerli tutuyordu.

ABD, düşük maliyetli ve düşük vergi oranlı finansmanla yatırımlarına yol veriyor, Asya Ülkeleri de ihracaata dayalı büyüme ve yoğun istihdam sağlıyordu.

Bu süreçte en büyük risk şuydu;

Çin; mesela Avrupa, Japonya tahvilleri alamıyordu. Çünkü bu taktirde ABD Dolarının değeri düşer ve faizler yükselirdi. O zaman Çin, sermaye kaybeder ve yükselen faiz oranları Amerikan Gayrimenkul Piyasasında krize ve giderek ekonomik durgunluğa ve oradan Global durgunluğa neden olurdu.
Kapitalist Patron, rakibe işte bu silahı kaptırmıştı.

Ve ABD, dışarıdan tehdite yönelik hiçbir tepki yokken, aşırı kullanmaktan zedeli ve bir noktada kontrolü başkalarıyla müştereklenmiş Gayrimenkul Piyasasından yürüyerek Mali Finans Piyasasında kriz bombasını patlatıverdi.

ABD\’de başlayan Mali Kriz, dalga dalga dünyaya yayılırken, Uluslararası Sistemin kurucusu ve kollayıcısı ABD, \”mevcut sistemin dışında hiç bir yeni sistem kuramayan\” ve krizin etkisinden cayır cayır yanmaya başlayan diğerlerine şunu söylüyor:

Para bulamazsam, kepenklerim iner.
Bankalara borcumu ödeyemem.
Kağıtlarımın değeri düşer, borsam çöker.
O taktirde siz de üretemezsiniz.

Ve diğerleri rezervlerini boşaltıyor, milyarlarca doları piyasalara akıtıyorlar.

Doların değerinin korunması için seferber oluyorlar.

ABD, diğerlerinin elinde bulunan kağıtlarının kendine silah olarak kullanılmasının önüne geçiyor.

ABD, kendine patentli Mali Kriziyle tüm dünya halklarını tehdit ediyor.

Mali Kriz yayıldıkça dünya daha da küçülüyor.

Amerika; kriz arkası ekonomik durgunluk, arkası \”ekonomik depresyon\” ile dünyaya namlusunu gösteriyor.

Mali Krizle petrol fiyatlarının düşmesi özellikle İran\’ın ekonomik yalıtımına neden olurken, Gürcistan Meselesinin tarafı olan Rusya\’ya da ekonomik ve siyasal bir ikaz verilmiş oluyor.

Eskinin egemeni Rusya, ekonomisinde ve siyasetinde sıkışıyor.

Amerika, kayıtsız şartsız dünyayı istiyor.

Bu aşamada Avrupa, Asya, İslam coğrafyası ve diğerleri öbeklerinin organizasyonları tepesinde olmanın savaşını yapıyor.

Gelişmiş ülkelerde alınan liberal tedbirlerle reel piyasalar korunurken şu iki husus dikkate şayandır.

Mali Krizle birlikte zor durumda kalan stratejik değerde işletmelerin yabancılara geçmemesi esas alınıyor.

Krizin faturasının çalışanlara, emeklilere, tasarruf sahiplerine çıkarılmaması için yoğun gayret gösteriliyor.

Bu iki husus için Kamu Fonları kuruluyor.

İnsan Hakları konusunda \”içi onları dışı bizi yakar\” örneği titizlik gösteriliyor.

Türkiye\’de, Global Krize karşı uygulanacak kriz paketinin ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı.

Kriz yönetimi, koordinasyonu, proje çalışmaları Kamu Kesimi ve Özel sektör temsilcilerinden oluşan \”Küresel Kriz Komitesi\” tarafından sağlanması planlanırken, çalışanlar, emekliler ve tasarruf sahipleri komitede yoklar.

Yani bu kesim, Sosyal Yapıyı Kuvvetlendirme adına alınacak tedbirlerde karar noktasına katılamıyorlar.

Türkiye\’ de insan sömürüsü devam ediyor.

İçi ve dışı da bizi yakıyor.

Küresel Krizi fırsata dönüştürme adına, Kapitalizmin buyruğuyla İstanbul\’un Finans Merkezi yapılması, Körfez kökenli kaynakların Türkiye\’ye getirilmesini teminen yatırım ve borçlanma mevzuatlarının çıkarılmasının acilen yolu açılıyor.

Ekonomik olarak Orta-Doğu\’laştırılıyoruz.

Türkiye, İslamı ılımlılaştırarak ve Atatürk\’ü yok ederek yaşamaya mahkum ediliyor.

Vatandaşlarına yöneteninin verdiği ile yetinme kalırken, Türkiye\’ye \”Sadaka Devleti\” olmak sıfatını uygun görüyorlar.

Türkiye Yurtseverlerinin, Türkiye\’ nin çalışanlarının, emeklilerinin ve tasarruf sahibi bireylerinin güçlü muhalefeti, Parlamentoda bulunan Muhalefet Partileri tarafından desteklenirse, Türkiye; İran gibi bir ülkenin komşusu olmayı ve yaşanan Küresel Krizin debdebesi ortamını avantajına çevirebilirse bu çirkin savaşta dışarıda kalabilir. Tıpkı İsmet İnönü\’ nün II. Dünya Savaşı sürecindeki dirayeti gösterilebilinirse…

Siyonizm, 2. Savaşın \”Deccal\”e karşı olacağına inanıyor.

Ya sonra?

Şarkısı öyle diyor:

Bugünlerin yarınları var,
Gidiyorum ben, sen hoşça kal!
Ya sonra?
Senden sonra,
Ya sonra?
Ne yaparım senden sonra?
Heheyy, hey…